İnsan-yaban hayatı çatışması iklim değişikliğiyle artıyor
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yayımlanan "İklim Değişikliği ve İnsan-Yaban Hayatı Çatışması" adlı rapor kapsamında görüşülen katılımcıların yüzde 25'i insan-yaban hayatı çatışmasındaki artışı fark ettiklerini söyledi.

Dünya Doğayı Koruma Vakfının (WWF) raporu, iklim değişikliği sonucu insan-yaban hayatı çatışmasının arttığını gösterirken uzmanlar, bazı hayvanların popülasyonlarındaki artışın da bu durumu etkilediğini belirtiyor.
Birleşmiş Milletler, insan-yaban hayatı çatışmasını, yaban hayvanlarının varlığı ya da davranışlarının, insan çıkarları veya ihtiyaçları için doğrudan ve tekrarlayan bir tehdit oluşturduğu durumlarda ortaya çıkan mücadeleler olarak tanımlıyor. Yapılan son çalışmalar, iklim krizinin bu çatışmaları artırdığını gösteriyor.
WWF'nin yayımladığı "İklim Değişikliği ve İnsan-Yaban Hayatı Çatışması" adlı rapor kapsamında, 2017'den 2024'e kadar 40'tan fazla ülkede toplam 3 bin 911 görüşme gerçekleştirilirken katılımcıların yüzde 25'i insan-yaban hayatı çatışmasındaki artışı fark ettiklerini söyledi.
Gabon'da katılımcıların yüzde 69'u, Namibya'da yüzde 67'si, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde yüzde 50'si, Zambiya'da yüzde 42'si, Zimbabve'de yüzde 39'u ve Kırgızistan'da yüzde 36'sı bu artışı fark ettiklerini dile getirdi.
İnsan-yaban hayatı çatışmasında en çok öne çıkan hayvanlar Afrika fili, maymun, timsah, su aygırı, bufalo ve sırtlan olarak gözlemlendi.
- Tablonun arkasındaki nedenler
Rapora göre, kırsal topluluklar giderek daha sık kuraklık, sıcak hava dalgaları, sel, toprak kaymaları ve benzeri afetlerle karşılaşıyor. Bunun sonucunda da insanlar yeni koşullara uyum sağlamak için yeni stratejiler geliştirmeye başladı.
Örneğin, uzun süren kuraklıklar nedeniyle ürün verimi düştüğünde, çiftçiler kaybettikleri gelirlerini telafi etmek amacıyla koruma altındaki alanlardan odun toplayıp satıyor ya da su temin etmek için bu bölgelere girerek yaban hayvanlarıyla daha sık karşılaşabiliyor.
Aynı şekilde şiddetli kuraklıklar, yaban hayatının kaynaklarını olumsuz etkileyerek hayvanların su ve yiyecek bulmak için alışık oldukları alanların dışına çıkmasına, hatta yakınlardaki yerleşim yerlerine yaklaşmasına yol açabiliyor.
Böylece kuraklık, hem insanları hem de yaban hayvanlarını birbirine daha çok yaklaştırarak çatışma riskini artırıyor.
Katılımcıların yüzde 79'una göre bu çatışmayı artıran değişimlerin başında yağışlardaki düşüş gelirken, mevsimlerin kayması yüzde 69, kuraklık yüzde 64, sıcak hava dalgası yüzde 57, su kaynaklarındaki kayıplar yüzde 30, rüzgardaki değişimler yüzde 27, fırtınalar yüzde 22, seller yüzde 22, erozyon ve toprak kayması yüzde 19, orman yangınları yüzde 9 ve don olayları yüzde 8 oranında etkili olarak gösterildi.
Tarım yapamayan ya da hayvancılığı sürdüremeyen topluluk üyeleri, hem gıda hem de gelirden mahrum kalırken bunun sonucunda katılımcıların yüzde 26'sı çiftliklerini farklı bölgelere kaydırdıklarını, yüzde 25'i hayvanlarını farklı alanlarda otlatmaya başladıklarını, yüzde 26'sı geçim kaynaklarını tamamen değiştirdiklerini belirtti.
Geçim kaynaklarını değiştirenlerin yüzde 14'ü, bunun sonucunda aşırı kaynak toplamaya, koruma altındaki alanlarda ağaç kesimine ve kaçak avcılığa yöneldiklerini aktardı.
Raporda bu tür faaliyetlerin, iklim değişikliği nedeniyle azalan kaynakların daha da tükenmesine yol açabildiği vurgulandı.
- Yaban hayatındaki durum
Su, otlak ve gıda gibi kaynakların azalması, bu kaynaklara bağlı yaban hayatını olumsuz etkilerken katılımcıların yüzde 13'ü yaban hayvanlarının besin kaynaklarında belirgin bir azalma gözlemlediklerini anlattı.
Katılımcıların yüzde 30'u bitki örtüsünün giderek fakirleştiğini ve bunun sonucunda yaban hayvanlarının hem besin hem de yaşam alanlarının daraldığını söyledi.
Bu faktörler ve değişen iklim koşullarının etkisiyle, katılımcıların yüzde 25'i, "Yaban hayvanlarının daha önce görülmedikleri bölgelere doğru yayılmaya başladığını fark ettik." görüşünü paylaştı.
Raporda, bu karşılaşmaların artması sonucu yaban hayatında yaşanan değişimlere dair gözlemlere de yer verildi.
Katılımcıların yüzde 43'ü habitat ve kaynak bozulmasını doğrularken, yüzde 35'i yaban hayatına daha fazla müdahale edildiğini bildirdi. Katılımcıların yüzde 17'si özellikle koruma alanlarının tahrip edildiğini, yüzde 5'i yaban hayvanlarının doğal habitatlarını terk etmek zorunda kaldığını kaydetti.
Yaban hayatının yayılması sonucunda insan faaliyetleri de zarar görebiliyor. Katılımcıların yüzde 36'sı yaban hayvanlarının mahsullere daha çok zarar verdiğini, yüzde 25'i yaban hayvanlarının topluluklar içinde daha çok görünmeye başladığını aktardı.
Katılımcıların yüzde 16'sı, yaban hayvanlarının artık daha fazla su ve yiyecek aradığını, yüzde 14'ü yaban hayvanlarının evcil hayvanlara daha çok saldırdığını, yüzde 8'i, yaban hayvanlarının insanlara daha sık saldırdığını, yüzde 4'ü ise mal varlıklarının daha çok zarar gördüğünü dile getirdi.
- "Sorunları nasıl hafifletebileceğimizi düşünmeye başlamamız gerekiyor"
WWF Yaban Hayatı ve İklim Direnci Departmanı Kıdemli Direktörü Dr. Nikhil Advani ve Program Sorumlusu Lily Lustig, hazırladıkları rapora ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Ulusal parklar, koruma alanları, doğal hayatı koruma bölgeleri gibi biyoçeşitliliğin sıcak noktalarında çalışmalarını yürüttüklerine değinen Advani, iklim değişikliğinin buralardaki toplumu ve yaban hayatını nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalıştıklarını kaydetti.
İnsan ve yaban hayatının giderek daha fazla kesiştiğine işaret eden Advani, "Türlerin sayısı arttıkça bu kaçınılmaz hale geliyor. Örneğin, dünya genelinde kaplan popülasyonlarının arttığını görüyoruz. Ancak bu artış, insan-yaban hayatı çatışmalarıyla ilgili yeni sorunlar da doğuruyor. Bu nedenle artık bu sorunları nasıl hafifletebileceğimizi düşünmemiz gerekiyor." dedi.
WWF'nin bu sorunların çözümü için yaptıklarından bahseden Advani, şu bilgileri paylaştı:
"Genel olarak projelerimiz üç ana başlıkta yoğunlaşıyor. Birincisi, su güvenliğini artırmak. Bu, hem insanlar hem de yaban hayatı için yeterli suyun bulunmasını sağlamak anlamına geliyor ve çoğu zaman bu iki taraf için ayrı su kaynakları sağlayarak çatışmaların önüne geçiyoruz. İkincisi, iklime duyarlı tarım uygulamaları. Bu, çiftçilerin tarım yöntemlerini iyileştirmeyi içeriyor. Üçüncüsüyse geçim kaynaklarını çeşitlendirmek."
Bu hedefler doğrultusunda dünyanın pek çok yerinde projeler ürettiklerini vurgulayan Advani, Namibya'da alternatif gelir kaynağı olarak arıcılık ve sepet örücülüğü projeleri yürüttüklerini, Madagaskar'da deniz yosunu yetiştiriciliğine yönelik çalışmalar başlattıklarını, Butan'da ise tütsü işleme projelerini hayata geçirdiklerini aktardı.
İnsan-yaban hayatı çatışmalarına engel olmak için de çalıştıklarını anlatan Advani, "Butan'da vahşi hayvanların tarlalara girmesini önlemek için tarım arazilerini çitle çevirdik. Zimbabve'de ise geçim kaynağı olarak keçi yetiştiriciliğine başlayan topluluklara, yırtıcılara karşı korunaklı barınaklar sağladık. Bu sayede aslan ya da leopar gibi yırtıcıların gelip keçileri öldürmesi önlenmiş oluyor." diye konuştu.
Lustig ise şu an ağırlıklı olarak Peru, Bolivya, Butan, Nepal ve Güney Afrika'ya yoğunlaştıklarını ancak çalışma alanlarını genişletmeyi planladıklarını bildirdi.
Lustig, "Raporu yazmadan önce, bu konuyla ilgili yapılmış araştırma ve veri sayısının oldukça az olduğunu fark ettik. Elimizde, sadece kendi veri tabanımızda iklim değişikliğinin insan-yaban hayatı çatışmasına etkisini gösteren çok sayıda veri varken bu konunun yeterince gündeme getirilmemesi beni şaşırttı." ifadelerini kullandı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.