Arama

Kelimeleri bir araya toplayan ilim: Sözlük Bilimi

Sözlükler, bütün halkların, milletlerin dünya görüşünü, hayat tarzını, gelenek ve göreneklerini görmek ve bilmek için en değerli kaynaklardan biridir. Sözlükler tarihî kayıt olarak geçmişin en büyük tanıkları ve en büyük söz hazineleridir. Her dil için bitmez, tükenmez hazine ve en kapsamlı araştırma alanıdır. Bütün milletlerin hayatında sosyokültürel değişimin, gelişimin izini sürmek için en değerli kaynak sözlüklerdir.

Kelimeleri bir araya toplayan ilim: Sözlük Bilimi
Yayınlanma Tarihi: 17.08.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 17.08.2018 16:38

Bir dilin bütün sözcük ve deyimlerini veya belli bir alandaki özel sözcükleri ya da belli bir dönemde kullanılmış olan sözcük ve deyimlerini alfabe sırasıyla anlamlarını veren, açıklayan, tanımlayan ya da bir başka dildeki karşılıklarını veren eserlere sözlük denir. Eski dilde sözlük, lügat ya da kamus olarak karşımıza çıkar. Herhangi bir metne ya da kitaba özel hazırlanmış kısa sözlüklere lügatçe/sözlükçe (glosary ) adı verilir.

İlk defa sözlük terimi, John Garland tarafından 1225'te kullanıldı.

DİLİ ANLA, ÖĞREN, KARŞILAŞTIR

Hem anadil hem de yabancı dil olarak dili kullananların, kodlama ve çözümleme safhalarında karşılaştıkları engelleri aşmada, bir başvuru kaynağı olarak sözlükleri kullanıldıkları bilinir.

Bunun yanında dilin kendi tarihi içerisindeki gelişimini, değişimini; başka dillerle olan benzerlikleri veya farklılıklarını ortaya koymaya yönelik sözlük çalışmalarının yapıldığını da görebilmekteyiz.

Sözlüklerin, gerek içerik gerekse içeriklerin sunumunda, kullanıcıların talepleri doğrultusunda şekillendiğini söyleyebiliriz. Bu şekillenmede teknoloji ve eğitim alanındaki gelişmeler de katkı sağlıyor.

Sözlük kullanıcılarının gerek anadili gerekse yabancı dil olarak yeterliliklerini artırmak sözlüğün temel işlevi. Sözlük hazırlayıcılarının, sözcüklerin şekil, anlam, görev ve kullanımları ile ilgili bilgilendirmeleri yanında bazı sözlüklerde kullanıcıları dilin doğru kullanımıyla ilgili yönlendirici bir rol üstlendiklerini görebilmekteyiz.

DİL KÜLTÜRÜN TEMELİ

Bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Başka bir ifade ile dilin söz varlığı, toplumun tüm kültür geçmişini de bünyesinde barındırır. Dolayısıyla, bir milletin kültürünü tanımak için her şeyden önce o milletin dilinin öğrenilmesi gerekir.

Kültürler arası iletişim söz konusu olduğunda sözlükler bir milletin kültürünün aynası, ulusun milli özelliklerini, hayat tarzını yansıtan bir araç görevini üstlenmektedirler.

BİR KELİME HER DİLDE FARKLI ANLAMDA

Başka bir dili öğrenmekte olan insan, o dili konuşan toplumun kültürel geçmişiyle de karşı karşıyadır. İnsan öğrendiği dili doğru kullanabilmek için hedef dilin taşıyıcısı olan toplumda söz konusu kelimenin neyi çağrıştırdığını ve somut anlamlarının yanı sıra çağrıştırdığı diğer yan anlamlarını da doğru bir şekilde kavraması gerekir. Bu bağlamda tek dilli açıklamalı, ansiklopedik ve etnografik sözlüklerin yanı sıra, özellikle de dili yeni öğrenmekte olanlar için iki dilli sözlüklere de büyük bir görev düşüyor.

Sözlüklere olan ihtiyaçların özellikle kültürel öğelerin aktarma/çeviri çalışmalarında daha yoğun hissedildiği görülür. Ancak hedef dile ait kültürel öğeler kaynak dile aktarılırken veyahut bunun tersine bir işlem yapılırken bu öğelerin hedef veya kaynak dilde eşdeğerliğinin bulunup bulunmaması birtakım sıkıntıları da beraberinde getiriyor.

DÜNYA TARİHİNDE SÖZLÜK

Dünyada ilk sözlüğün nerede, ne zaman, hangi dilde, kim tarafından yazıldığı konusu kesin olarak bilinmemekle birlikte insanoğlunun başka milletlerle ilişki kurma ihtiyacı duyup ikinci bir dil öğrenmeye başladıkları dönemlerde yapıldığı düşünülebilir. Genel olarak sözlük ve sözlük bilim hakkındaki bilgiler, bize kadar ulaşan bilgilerle sınırlıdır.

Bizlere ulaşan bilgilere göre, M.Ö. XI. yüzyılda Bawetshi'nin hazırladığı yaklaşık 40.000 kelimelik Çince sözlüğü ilk yazılı sözlük çalışması olarak örnek gösteriliyor.

Tarihte ilk sözlük denemesi olarak M.Ö. 3. bin yılın sonunda Sümer dilini öğrenmek için Akadlar tarafından yapılan üç dilli SümerAkad-Kett kil tabletleri de kabul edilebilir. Diğer yandan miladî yılların başına rastlayan döneme ait olduğu sanılan Grek ve Latin dilleriyle yazılmış Falyarus Falakus adlı, içinde bir takım sözcüklerin anlamlarını açıklayan küçük sözlüklerin varlığından da söz ediliyor.

Anlatılanlara göre, Asurlular çivi yazısının yerine alfabetik yazıyı kullanmaya başlayınca zorluklarla karşılaşmış ve M.Ö. 628-622 yılları arasında terk ettikleri eski sembolik kelimeleri toplayıp Ninova'daki Asur Banibal'daki Büyük Kütüphane'de koruma altına almıştı.

İskenderiye Müzesinin kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes'in M.Ö. II. ve I. yüzyıllarda günümüzdekilere benzer bir sözlük meydana getirdiği de nakledilenler arasında.

Doğu dünyasında, özellikle Hint ve Arap coğrafyasında sözlük yapma geleneğinin örnekleri sayılan önemli eserler kaleme alınmıştır. İlk söz edilmesi gerekenlerden biri Farab'lı İsmail Gevheri tarafından kaleme alınan Sihâh adlı Arapça sözlük, ikincisi, Firûzabat tarafından kaleme alınan El Kâmusü'l Muhit adlı Arapça sözlüktür.

Türkî dilli halkların miladî yılların başlarına rastlayan dönemlere ait taş tahta, deri ve kaya üzerine küçük çaplı sözlükçe mahiyetinde kelimelerin yazılmış olan belgeler bulundu. Ancak bu alanda daha fazla mesai gerektiren çalışma ve araştırmalara ihtiyaç var.

İLK TÜRKÇE SÖZLÜK

Divân-ı Lügat-it Türk, Kaşgarlı Mahmut tarafından 11. yy. 'da Arapça olarak kaleme alındı. Bu sözlük Araplara Türkçe öğretmek üzere hazırlanan ilk eser olma özelliği yanında, Türk dili ve kültürü ile ilgili verdiği örnekler ve açıklamalarla ansiklopedik özellikler de taşıyor.

19. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle sözlük türleri de artar. 1928 yılına kadar eski harflerle basılmış Türkçe sözlüklerin sayısının 250 civarında olduğu bu konuda yapılan çalışmalarla ortaya konuldu.

Gerek doğu dünyasında gerekse batı dünyasında eski ve köklü bir sözlük bilimi geleneği olduğunu gösteren önemli belgeler mevcut. Böyle bir geleneğin doğuşunda milletlerarası ilişkilerin ve karşılıklı iletişim kurma ihtiyacının etkili olduğu düşünülebilir. Ancak birçok alanda olduğu gibi sözlük bilimi alanında da en önemli gelişmeler 19. ve 20. yüzyılda yaşandı.

BATILILARIN İLK TÜRKÇE SÖZLÜĞÜ

Türkçe ile ilgili olarak Batılıların hazırladığı en eski sözlük olarak 14. yüzyılda yazılmış olan Codex Cumanicus kabul edilebilir.

Ancak özellikle 19. yüzyılda artan Türkoloji çalışmaları beraberinde Türk dilleri üzerine pek çok sözlüğün hazırlanmasını da sağladı.

20. yüzyıl, yaşayan Türk dillerinin araştırılmasını, eserlerin yayınlanmasını ve çok dilli olarak sözlüklerinin hazırlanmasını kaçınılmaz kıldı. Ayrıca Türkoloji çalışmaları içerisinde yabancı Türkologlar tarafından hazırlanan sözlükler, günümüzde de önemini koruyan çalışmalar arasında. Türk dilinin hemen hemen bütün lehçeleri üzerine hazırlanan sözlükler, o lehçenin söz varlığının ortaya konulduğu hatta kayıt altına alındığı önemli kaynak eserlerdir.

BİLİMSEL YÖNÜ SÖZLÜK BİLİM, UYGULAMA YÖNÜ SÖZLÜKÇÜLÜK

Sözlük bilimi, batı dillerinde lesikografi (lexicograpyh) terimi ile adlandırılır. Bu bilim dalı, dilimizde sözlük bilim ve sözlükçülük gibi iki farklı terimle karşılanıyor. Bunun asıl sebebi sözlük bilimin kapsamının ve sınırlarının farklı anlaşılıp yorumlanmasında saklı.

Yazım kurallarının bilim insanları tarafından farklı uygulanması sonucu bu terimin sözlük bilimi ve sözlükbilim şeklinde iki ayrı yazımı ortaya çıkmış. Bilim insanları bu alanı adlandırırken sözlük bilimi, sözlük bilim, sözlükbilgisi, sözlükçülük, leksikografi gibi farklı terimleri kullanmayı tercih ettiler. Bu terimin İngilizce biçimi, Türkçe telaffuz kurallarına uydurularak leksikografi şeklinde de kullanıldı.

Ortaya koyduğu yöntem ve tekniğiyle sözcükbiliminin alt kollarına veri akışını sağlayan sözlükbilimi, toplumun fertleri tarafından meydana getirilen yazılı metin "corpus" ve sözlü edebiyat ürünlerinin derlenmesi ve taranması sonucu tespit edilen sözcüklerin anlamlandırılması, yazımı ve telaffuzunun belirlenmesi, dil bilgisel analizlerinin ortaya konulması çalışmaları neticesinde ürününü meydana getirir.

SÖZLÜK BİLİMİN KONULARI

Sözlüğün kuruluşunu, yapısını ve hacminin araştırılması, sözlüğün içeriğini ve türlerini araştırılması, element ve parametrelerin araştırılması, sözlük bilimsel yapının temeli ve bilgisayar destekli ortamda kullanımının araştırılması, alışılmış sözlük malzemesinin araştırılması, sözlük çalışmalarının planlanması ve organize edilmesi araştırılması, sözlükbilim kuram, yöntem, ilke ve kurallarının oluşturulması ve şekillendirilme çalışmaları.

SÖZLÜK BİLİMİN İLKELERİ

Gönderene yönelme ve görelik ilkesi, ölçünlük/ standartlık ilkesi, ekonomi ilkesi, basitlik ilkesi, yeterlik ilkesi, verimlilik ilkesi, anlamsal aşamada tasvir ilkesi.

SÖZLÜK TÜRLERİ

Sözlükler, içeriğine ve düzenlenişine göre farklı biçimlerde adlandırılırlar.

Bir ya da birden çok dilin söz varlığını işleme bakımından: Tek dilli sözlükler, çok dilli sözlükler.

Abece (Alfabe) sırasının esas alınıp alınmamış olmasına göre: Alfabetik sözlükler, kavram sözlükleri.

Ele alınan söz varlığının niteliğine göre: Genel sözlükler (ortak dil, yazı dili sözlükleri), lehçebilim sözlükleri, eş anlamlı, eş adlı, ters anlamlı öğeler sözlükleri, yabancı öğeler sözlükleri, tarihsel sözlükler, köken bilgisi sözlükleri, terim sözlükleri, (uzmanlık alan sözlükleri), argo sözlükleri, deyim ve atasözleri sözlükleri, anlambilim sözlükleri, sanatçı ve metin sözlükleri, yanlış yerleşmiş öğe sözlükleri, tersine sözlükler.

SÖZLÜK BİLİMCİ KİMDİR?

Herhangi bir dilin söz varlığını derleyip bir sisteme bağlama işini yapan kişilere sözlükbilimci denir. Sözlükbilimciler, genel olarak bir dilin tanımlanmasına yarayan sözlerin derlemesini, bir sisteme bağlanmasını kullanımını düzenleyen kişilerdir. Bu sözlükbilimcilerin ortaya koyduğu sözlükler genel amaçlı sözlükler ve özel amaçlı sözlükler olmak üzere ikiye ayrılır. Bir veya birden daha fazla konuda uzmanlaşmış olan sözlükbilimciler, ihtisas gerektiren sözlüklerin tasarımını, derlemesini, kullanımını ve değerlendirmesini yapan kişilerdir.

TANZİMAT'TAN SONRAKİ SÖZLÜKBİLİMCİLERİMİZ

Sözlükçülük tarihinin Tanzimat'tan sonraki seyrini belirleyen temel şahsiyetler Ahmet Vefik Paşa (Lehçe-i Osmânî), EbüzziyâTevfik (Lugat-ı Ebüzziyâ), Şemsettin Sami (Kâmûs-ı Türkî), MuallimNaci (Lugat-ı Naci), Mehmet Salahi (Kâmûs-ı Osmânî), Ali Seydi(Resimli Kâmûs-ı Osmânî), Mehmed Bahaeddin (Türkçe Lugat),Hüseyin Kâzım Kadri (Türk Lugatı: Türk Dillerinin İştikâkî ve Edebî Lugatları) şeklinde sıralanabilir. Bu ilk modern sözlük yazarlarına dikkatle bakıldığında hemen hepsinin birden fazla dil bildikleri, çok yönlü-bilgili (âlim) şahsiyetler oldukları, gayretli/çalışkan olma nitelikleriyle temerküz ettikleri görülür.

ANSİKLOPEDİK SÖZLÜKLER

İlk sözlüğü kimin hazırladığı ve hangi dilde olduğu konusunda kesin bilgilere sahip değiliz. Bu konuda genel kabul, İskenderiye Müzesi Kütüphanecisi Aristophanes'in(M.Ö. 257-180) hazırladığı eserin ilk sözlük olduğudur. Bundan başka İskenderiyeli Pamphilus'un daha önceki çalışmalarından yararlanarak oluşturduğu 95 kitaptan oluşan Yunanca sözlük ile Latinler'de Marcus Verrius Flaccus'un sözlüğü ilk sözlükler arasında sayılıyor. Latince'de "sözlük" anlamındaki "dichtionnorium" kelimesi, Kostanz piskoposu Salomon tarafından IX. Yüzyıl'da ansiklopedi anlamında kullanılmıştır. Günümüzde genel çerçevede sözlükler ansiklopedik ve filolojik olarak ikiye ayrılarak inceleniyor. Ancak, Türkiye'de yapılan sözlük çalışmalarında ne yazık ki bu ayrıma özen gösterilmeden sözlükler hazırlanmakta.

TANIMLAR MANTIKSAL DEĞİL SÖZLÜKSEL OLMALI

Sözlükbilimlerin tanımlanmasında karşılaşılan temel ikilem; mantıksal tanımlama ile sözlüksel tanımlama arasında kalınmasıdır. Sözlüksel tanım; kavramın anlamsal içeriğine odaklanırken, mantıksal tanım; kavramın gerçeklikle olan ilgisine yönelir. Genel kullanıcının hedef kitle olarak seçildiği sözlüklerdeki tanımların mantıksal değil sözlüksel olması gerekiyor.

Bir sözcüğün tanımlanmasında her zaman tek bir yönteme başvurulmaz. Bazı durumlarda sözcükler arasındaki anlam ilişkilerinin analitik ve sentez yoluyla yapılan tanımlarla iç içe yer aldığı görülür. Sözcük eşleştirmeye dayalı (word-match) tanımlama da; sözlüklerde en sık kullanılan yöntemlerden birisidir. Sözcükler arasındaki eş anlamlılık (synonymy), zıt anlamlılık (antonymy), alt anlamlılık (hyponymy) ve parça-bütün (meronymy) gibi anlam ilişkileri de sözcüklerin anlamlarının belirlenmesinde ve tanımlamada önemli bir etkendir. Kavram; eş, yakın, karşıt anlamlılarıyla tanımlanma yoluna gidilir. Burada, özellikle, tanımlanan sözcükten daha basit veya daha yaygın olarak kullanılan sözcüklerle tanımlama ilkesi önemlidir. Bu tür tanımlara analitik yapılarla kolayca tanımlanamayan, soyut sözcüklerin tanımlanmasında başvurulur. Sonuç olarak; bu tanım türünün anlamsal bir kısırdöngüye (circularity) yol açarak kusurlu tanımların ortaya çıkmasına neden olabildiği tespit edildi.

ÇOK DİLLİ BİR SÖZLÜK: TERCÜMÂNU'L-LÜGÂT

Özellikle de Tanzimat Dönemi ile birlikte Osmanlı Coğrafyasında çok sayıda çok dilli sözlük hazırlanmış ve basılmıştı. Bu sözlüklerin büyük bir bölümünü Arapça-Türkçe, Farsça-Türkçe ve Arapça-Farsça-Türkçe sözlükler oluşturdu. Bu tür eserlerin gün yüzüne çıkartılması ile devrinin sosyal ve kültürel özellikleri, söz konusu dillere ait kelime serveti, dillerin benzerlikleri ve farklılıkları günümüze taşınacak ve medeniyetlerin düşünce dünyaları, aralarındaki yakınlıklar ve farklılıklar daha kolay anlaşılacaktı.

Bu sözlüklerden biri de Nazım b. Muhammed tarafından yazılmış olan Tercümanü'l-Lügat adlı sözlük. Kendinden önce yazılmış çok dilli sözlüklerle usul ve yazım özellikleri bakımından benzerlik göstermesi yanında belirgin farklılıklara da sahip. Eser 2 cilt ve toplamda 995 sayfadan oluşmakta ve çok dilli sözlük tarihi açısından büyük değer taşımaktadır. Asli dil Türkçe olmakla birlikte eser, Arapça'dan Türkçe ve Farsça'ya, Farsça'dan Türkçe ve Arapça'ya ve Türkçe'den Arapça, Farsça ve Türkçe'ye tercüme şeklinde hazırlamış ve kelimelerin üç dildeki karşılıkları verilmeye çalışılmış. Arap sözlük geleneğine uygun olarak hazırlanmış olsa da daha önce hazırlanan sözlüklerden farklı olarak kelimelerin ilk iki harfine göre sıralanmış ve her üç dile ait kelimeler aynı sayfada ve birbirinden bağımsız üç sütunda verilmiş. Bu sebepledir ki her üç dilin madde başları ayrı ayrı gösterilmiş. Birinci cilt başına yazılmış olan "ihtar", "kaide" ve "tarif" başlıklı kullanım kılavuzu ve fihrist ile meraklılarına daha rahat bir kullanım sunmak amaçlanmıştır.

"TARİHÎ SÖZLÜK"

Türk sözlük tarihiyle ilgili bugüne kadar çok sayıda araştırma yapıldı. Ancak tarihî sözlükbilimi alanıyla ilgili kuramsal çalışmalar henüz yeterli değil. Hangi sözlük tarihî sözlüktür, tarihî sözlükbilimi alanı hangi sözlükleri ele alır sorularının yanıtı henüz netleşmedi.

Kaynaklar araştırıldığında Batı alan yazınında da aynı karmaşa göze çarpıyor. Sözlükbilimi araştırmalarında, tarihî sözlükler bugüne ışık tutan önemli metinlerdir ve aynı zamanda Türk sözlük tarihinde çok sayıda eser farklı açılardan araştırılmaya hazır hâlde beklemektedir ancak bu sözlüklerle ilgili öncelikle temel soruların yanıtlanması gerekir.

TÜRKÇEDE BATI KÖKENLİ KELİMELER SÖZLÜĞÜ

Tarihin her döneminde diller arasında çeşitli ilişkiler olmuştur. Türk dili de izlenebildiği en eski çağlardan beri komşu dillerle etkileşimde bulundu. Günümüz Türkiye Türkçesi söz varlığında bulunan alıntı kelimelerin en büyük bölümü Farsça ve Arapça unsurları. İkinci büyük bölüm ise özellikle 19. yüzyıldan beri yoğunlaşan Fransızca kelimelerdir. 20. yüzyılın başlarından itibaren ise bütün dünyada olduğu gibi Türkçede de İngilizce unsurlar artmaya başladı.

Türkçedeki Batı kökenli kelimelerin sözlükleri de yapıldı. Ali Seydi'nin 1910 yılında yayımlanan Lisân-i Osmanîde Müstamel Lugât-ı Ecnebiyye adlı eseri bunların ilkidir.

Cumhuriyet döneminde ise Mustafa Nihat Özön'ün 1962'de yayımladığı Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü bu konudaki en temel kaynaklardandır. Türkçenin bazı sözlüklerinde de kelimelerin kökeni/kaynağı gösterilmiştir.

"Sözlükçülükte alıntı kelimeler için prensip, o kelimenin ilk yaratıldığı dilin değil de ilgili dile alınmasına aracılık eden dilin belirlenmesidir."

Prensip bu olmakla birlikte her zaman bütün sözlüklerin aynı derecede başarılı tespit yaptığını söylemek de zor. Hatalar bunlardan ibaret değil. Türkçe sözlüklerde bazı kelimelerin kaynağı hâlâ 'Amerikan yerli dilleri' olarak gösterilmekte. Oysa Türkçenin o dillerle doğrudan ilişkisi hiç olmamıştı.

TDK SÖZLÜK HAZIRLIYOR

Birçok yanlışlık ve eksikliğin olduğu bu konuda bir sözlük hazırlanması için Türk Dil Kurumu 2004 yılında Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'ın başkanlığında Prof. Dr. Recep Toparlı, Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Prof. Dr. Mustafa Öner, Prof. Dr.Erdoğan Boz, Prof. Dr. Hatice Şirin User, Doç. Dr. Özkan Öztekten, Yrd. Doç. Dr.Özgür Ay ve Yrd. Doç. Dr. M. Yasin Kaya'dan oluşan Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü Çalışma Grubunu kurdu.

Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü, 2014 yılında kitap olarak yayımlandı. Kitabın girişinde sözlüğün hazırlanış amacı, prensipleri, uygulanan yöntem vs. örneklerle açıklandı. Oradaki bilgilere göre 95 yazarın 439 kitabından tarama yapılmış ve taranan malzeme değerlendirilerek 6634 madde başından oluşan sözlük meydana getirilmişti. Kelimelerin birden çok anlamı varsa onlar da numaralandırılarak maddenin içinde gösterilmiş. Her kelime ve anlamı için 439 kitaptan taranan 39.615 örnek cümle verildi.

TDK YABANCI SÖZLÜKLERLE MÜCADELE İÇİNDE

TDK'nın 2011 yılında 11. baskı olarak yayımladığı Türkçe Sözlük'teki sözlük içi gönderimler, sözlük yazarlarının yabancı sözcüklerle mücadelesini somut bir şekilde ortaya koyuyor. Sözlük, temel görevini yerine getirme yanında, dile yeni sözcükler kazandırma, yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarını yaygınlaştırma görevini de üstlendi. Yazı dilinde görülen ve Türkçenin fonetik imla düzenine uygun olmayan bu sözcükler üzerinde, son baskıya kadar, yeterince üzerinde durulmaması hatta göz ardı edilmesi dolayısıyla sözlük kullanıcılarının yönlendirilememesi ve bu sözcüklerin sözlükte gösterimi ile ilgili bir düzenin oluşamaması, söz varlığımız açısından ve Türk sözlükçülüğü açısından sorunun büyümesine neden oldu.

11. baskıda yapıldığı gibi, bu tür sözcüklerin yazı dilinde göründüğü şekilde madde başı yapılması, önerilen sözcüğe yönlendirilmesi ve sözlük kullanıcıları tarafından gönderimlerdeki maksadın kavranması, sorunun çözümüne katkı da bulunacak. Sözlük içi gönderimlere, yabancı sözcüklerle mücadele yanında, kullanıcısının sözlükten azami ölçüde yararlanmasına yönelik olarak da başvurulması gerekiyor. Aranılan sözcük ile ilgili farklı boyutlardaki ilişkileri göstermek amacıyla kullanılan sözlük içi gönderimler, sözcük ile ilgili dil yeterliliği düşük düzeyde olan kullanıcıların sözlükteki diğer sözlük maddeleri ile ilişki kurabilmesini sağlamaktadır. Bunun için sadece yönlendirmeye yönelik olarak kullanılan bkz'lı gönderim unsurları yanında içerikli sözlük içi gönderimlere de başvurulması yararlı olacaktır.

SÖZLÜKLERDE SÖZCÜK TÜRLERİNE YER VERİLMELİ Mİ?

Türkçe Sözlük, bir sözlüksel birimi yazdıktan hemen sonra o sözcüğün türünü kısaltmaları ile yatık yazarak vermektedir. Örneğin, "güzel sf." (TDK, 2005: 818)."Sözlükte acaba kaç sözcük türüne başvuruldu?" sorusunun uyandırdığı merakla baktığımız Kısaltmalar Bölümü'nde ise bağ. bağlaç, e. edat, is. isim, sf. sıfat, ünl. ünlem, yar. yardımcı fiil, zf. zarf ve zm. zamir (TDK, 2005: XIX-XX) olmak üzere sekiz (8) sözcük türünün belirtildiğini görmekteyiz. Kısaltmayla belirtilmeyen ancak madde başı yapılırken hep [-mAk] ekiyle verilen fiiller de ilave edilirse sözlükte belirtilen sözcük türü sayısı 9'a ulaşır. Buradan anlaşılıyor ki, sözlükte belirtilen sözcük türü, bir 'kavramı karşılama' durumlarına göre değil; de, 'cümle içinde kullanım'larına göre sözlüğe girmiş.

Bir sözcüğün 'kavramı karşılama' durumu cümle öncesi bir durumdur ve daha çok 'dil'i (language) ilgilendirir. Sözcüğün 'cümle içinde kullanımı' ise 'dil' ögelerinin 'söz' (Parole) biçimleridir. Bir kavrama bağlı olan sözcüğün 'öz nitelikler'ine bağlı olarak 'söz' anlamına gelen 'cümle'ye bağlı olmaksızın (isim, fiil ve edat) genel bir tür sınıfından bahsedilebilir; ancak, sözlüklerde bir sözcüğün 'cümle içinde kullanım'larını esas almak anlamına gelen sözcük türlerine yer verilmemeli; belki, sadece metne girdiğinde hiç değişmeyen türler belirtilmelidir.

ESER SÖZLÜKLERİ

Eser sözlükleri genellikle Kur'an-ı Kerim gibi kutsal kitapların, daha sonra ise kutsal kitaplara ek olarak ünlü mutasavvıfların veya şairlerin dinî, tasavvufî, edebî eserleri üzerinde yapılmış olan sözlükleri ihtiva ediyor. Şahıs ve metin sözlükleri, ele alınan metnin, hitap edilen okuyucu kitlesi tarafından daha iyi anlaşılması, yorumlanması ve anlaşılması güç yerlerinin halkın daha kolay kavraması maksadıyla hazırlanmış. Bu minval üzere Türk edebiyatında Kur'an-ı Kerim üzerine yapılan tercüme ve sözlükler ile Mevlana'nın Mesnevi'si üzerine Şahidî'nin hazırladığıTuhfe-i Şahidî'yi örnek olarak verebiliriz.

SÖZLÜKLER VE KALIPLAŞMIŞ DİL BİRİMLERİ

Sözlükler, bir dilin söz varlığında bulunan sözcükler ve kalıplaşmış dil birimlerine(atasözü, deyim, ikileme, birleşik ve kalıp sözler) yer verir. Türkçe sözlük çalışmalarında hem 'sözcük' hem de 'kalıplaşmış dil birimleri' birer sözlük bilim terimi olarak yeterince irdelenmiş ve bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulmuş terimler olarak kabul etmek zordur. Bu terimlerin kullanımıyla ilgili sorunlara sözlükler ve alan araştırmalarında sıkça rastlanıyor.

RADLOFF'UN "TÜRK AĞIZLARI İÇİN SÖZLÜK DENEMESİ"

Rus Doğu bilimci Wilhelm Radloff, Altay ve Batı Sibirya Türkleri arasında dil, etnografya ve folklor materyallerini toplayarak "Aus Sibirien" (Sibirya'dan) adlı eserini yazar. Daha sonra Radloff "Vergleichende Grammatik der nördlichen Türksprachen" (Kuzey Türk Ağızlarının Karşılaştırmalı Dilbilgisi) adlı eserinin "Phonetik der nördlichen Türksprachen" (Kuzey Türk Ağızlarının Fonetiği) bölümünü kaleme alır. 1884 yılından yaşamını Petersburg'da devam ettiren Radloff 1911 yılında, elli yıl önce yazmaya başladığı ve en önemli eseri olan "Türk Ağızları İçin Sözlük Denemesi" ("Opyt slovarya tyurkskih nareciy") çalışmasını yayınlar. Dört ciltten oluşan ve birçok Türk lehçesini bir araya getiren "Türk Ağızları İçin Sözlük Denemesi" günümüzde de Türk dili araştırmacılarının sık sık kullandığı bir kaynaktır.

MANZUM SÖZLÜKLER

Manzum sözlükler ve manzum sözlük şerhleri, Osmanlı döneminde bugünkü ilköğretim seviyesine denk gelen çocukların Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıklarını öğrenebilmeleri için kaleme alınmış eserlerdir. Bu yönüyle bu eserler, araştırılıp incelenmesi gereken kıymetli eserlerdir.

Manzum sözlük geleneğinin Anadolu'daki ilk örnekleri Arapça-Farsça olarak karşımıza çıkıyor. Anadolu'da yazılmış ilk Farsça-Türkçe sözlük "Tuhfe-yi Hüsâmî"dir. Eser Hüsam b. Hasan el-Konevî tarafından 802/1399-1400 yılında kaleme alınmış. Bu geleneğin son örneği ise Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'in 1924 yılında yazdığı "Tuhfe-yi Remzî" isimli eseri. Manzum sözlük geleneğinin, kendilerine yapılan şerhlerin ve akademik çalışmaların çokluğu yönüyle, en önemli eserlerinden ikisi ise; Sünbül-zâde Vehbî'nin 1798-1909 yılları arasında basılan Tuhfe-yi Vehbî'si ve Şâhidî İbrahim Dede'nin 1848-1867 yılları arasında İstanbul'da basılan Tuhfe-yi Şâhidî'sidir. Bu eserler Türkçe-Farsça manzûm sözlükler arasında yer alıyor.

BİR MODERN SÖZLÜK ÖRNEĞİ: TAKMA ADLAR SÖZLÜĞÜ

Türk edebiyatında modern sözlük ihtiyacını bilinçli bir şekilde ilk defa dile getiren aydınlardan biri Namık Kemal'dir. Gazete ve dergicilik faaliyetlerinin toplumdaki yeri ve önemi arttıkça yeni yeni ihtiyaç ve kavramlar ortaya çıkar. Bazen kişisel tercihler bazen zorunluluklar, gazetelerde, dergilerde, hatta kitaplarda eski mahlas anlayışının devamı olarak düşünülebilecek takma ad kullanımını gittikçe yaygınlaştırır. Takma ad kullanımının yaygınlaşması modern edebiyat araştırmalarında takma ad tespiti yapmayı edebî çalışmaların zorunlu öncüllerinden biri haline getirir.

KÂMÛS-I OSMÂNÎ

Kāmûs-ı Osmânî, dönemine göre Osmanlıca sözlüklerin en gelişmişi olup yaklaşık 15.000 madde başı içeriyor. Kâmûs-ı Osmânî, dönemindeki Osmanlı Türkçesinde kullanılan Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca, Rumca, Yunanca, İngilizce, İspanyolca vb. dillerden geçen yabancı kelimeleri içermesi bakımından Osmanlı döneminde düzenlenmiş en iyi ve en geniş "yabancı kelimeler sözlüğü"dür.

Sözlük yazımında en önemli husus, sözlüğü yazılacak dilin sözvarlığının tespit edilmesi işidir. Kâmûs-ı Osmânî, dönemindeki Osmanlı Türkçesinin söz varlığında yer alan yabancı kelimeleri ve bunlarla oluşturulan birleşikler, deyimler, ikilemeler, ilişki sözleri(kalıp sözler), kalıplaşmış sözler ve terimleri madde başı ve madde içi düzeyinde en geniş biçimde yansıtmaya çalışmış.

Mehmed Salâhî, Kâmûs-ı Osmânî'de tarihî Türk nazmı ve nesrinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimeleri ve birleşikleri çok iyi bir biçimde derleyebilmiş, sözlüğe aldığı madde başlarını ve iç maddelerini de Osmanlı edip, şair ve yazarların tarihî, edebî eserlerinden getirdiği seçkin şiir ve nesir örnekleriyle çok iyi tanıklayabilmiş. Bu durum, Kâmûs-ı Osmânî'sinin en önemli özelliğidir. Bu özellikleri bakımından Kâmûs-ı Osmânî, çok iyi bir edebiyat sözlüğü ve bir başvuru kaynağı durumunda.

Sözlük, pek çok madde başı açıklamasında kimi zaman sözcüğün yazımı, etimolojisi, dildeki kullanımı, kullanım sıklığı, kimi zaman bir eser ve yazarı hakkında, kimi zaman bir yer adı, pek çok varlığın özelliği, faydaları, kullanım ve tüketim biçimi hakkında açıklamalar yapmış ve ansiklopedik bilgiler vermiş. Bununla birlikte Mehmed Salâhî, Kâmûs-ı Osmânî'ye aldığı kelimelerin kelime türlerini belirtmemiş, Arapça kelimelerin kalıplarını ve cinsiyet kategorilerini göstermemiş.

TEMATİK SÖZLÜKLERİN KAPSAMI

Leksikoloji tarihinde köklü bir yere sahip olan tematik sözlükler, söz varlığı incelemelerinde dünya bilgisinin analiz edilebilmesi yönüyle önemli bir yere sahiptir. Toplumsal ilişkilerin siyasi veya dinî yönlerden başladığı tarihî dönemlerden itibaren 'öteki'nin dili ve buna bağlı olarak 'dünya bilgisi' merak konusu olmuş ve sözlük çalışmalarını teşvik eden bir güç olmuştur. Öteki ile olan ilişkilerin siyasi ve dinî düzleme taşınması ve bu çalışmaların daha fazla hız kazanmasıyla yeni sözlükler meydana getirilmiştir. Gramerlik farklılıkların yapay kategoriler oldukları düşünülürse; geriye kalan söz varlığı bir dilin dünya ilişkisini gösteren temel ve somut materyaller olduğu da hiç kuşkusuz kabul edilecektir. Tematik sözlükler açısından önemli bir diğer sorun ise, bu sözlüklerin belli bir alan sözlükleri mi yoksa kavram alanı sözlükleri mi olduğudur. Bu açıdan da ''tematik' adlandırması yerine başka bir terim kullanılabilir mi sorusunun yanı sıra tematik sözlüklerin alanı, kapsamı boyutu ve işlenişi de ele alınması gereken konulari çerisindedir. Nitekim tarihî sözlüklerin bir kısmının (Memlûk sahası Kıpçak sözlükleri gibi) çeşitli sahalara ait olmasının yanında bazı tematik gruplandırmalara yer vermesi, bu sözlüklerin günümüz sözlükçülüğünden farklı olarak menşe itibari ile çok daha eski olduğunu gösterecektir.

SIRA DIŞI BİR SÖZLÜK ÖRNEĞİ

Kişisel ihtiyaç sonucu alınan notlar aracılığı ile oluşturulan bir sözlük; Reşat Ekrem Koçu'nun Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü üzerinde duruluyor. Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü'nde madde başlarındaki tanımlamalar ve yapılan örneklendirmelerin alışılagelen sözlükçülük geleneğinden farklı olması dikkat çekici. Dolayısıyla sadece müracaat için değil, başından sonuna yazarının izlerini sürmek için de okunabilir. Zira Reşat Ekrem Koçu, sözlüğüne kendisinden epeyce iz bırakmış.

MUKADDİME VE PİYALE ÖNSÖZÜ'NDEN TÜRKÇE'DE DUYGU SÖZLÜĞÜ

İbrahim Şinasi'nin Mukaddime'si ve Ahmet Haşim'in Piyale Önsözü'nde, metinlerdeki Arapça ve Farsça kökenli sözler, bir program ile deney kullanıcısından olumlu, olumsuz ve yansız olma ile uyandırdığı duygular bakımından kaydedilerek metnin tamamının duygu içeriği incelendi. Hazırlanan Duygu Şablonu uygulamasından yola çıkarak kullanıcıların metinlerdeki Arapça ve Farsça kökenli kelimlere yönelik algısı hakkında da fikir sahibi olundu.

OKUL ÖNCESİ VE OKUL ÇAĞI SÖZLÜKLERİ

Okul öncesi ve okul çağı yaş gruplarına ve öğrenim düzeylerine yönelik olarak hazırlanan Türkçe sözlüklerin söz varlığının belirlenmesi, tanımlamaları, tanıklamaları bugüne kadar pek de üzerinde durulmayan bir sorun. Bu sözlüklerin Türkçede adlandırılmasında kullanılan ilk sözlüğüm, ilk bin sözcük, ilkokul sözlüğü, ilköğretim sözlüğü, ortaokul sözlüğü, okul sözlüğü gibi adlar birer eser adı olarak görülse de bunlar sözlük biliminde belirli karşılıkları bulunan terimlere dayanıyor. Bu terimler yalnızca sözlük adlandırmalarında ve türlerinde değil söz varlığının belirlenmesinden hedef kitleye, sözlüğün kullanılış amacından hazırlanış yöntemine kadar çeşitlilik gösteriyor. Bu alandaki sözlük türleriyle ilgili Türkçe ve İngilizce terimler karşılaştırılarak bu terimlerden birbiriyle örtüşenler ve örtüşmeyenler değerlendirilmiş, terimlerden yola çıkarak sözlük türlerinin kapsam ve nitelikleri üzerinde durulmuş. Okul öncesi ve okul çağı yaş gruplarına ve öğrenim düzeylerine yönelik sözlüklerin söz varlığı kapsamı, tanımlama, tanıklama, örneklendirme ile ilgili terimler ve yöntemler de inceleme konusu oldu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN