Adaletiyle nam salan, Kudüs'ün ilk fatihi ve Hz. Muhammed'in en yakınlarından ikinci İslam halifesi Hz. Ömer, 1374 yıl önce bugün vefat etti.

Yayınlanma Tarihi: Kasım 03, 2018 17:14 Güncelleme Tarihi: Kasım 03, 2018 17:44

Adaletiyle nam salan, Kudüs'ün ilk fatihi ve Hz. Muhammed'in en yakınlarından ikinci İslam halifesi Hz. Ömer, 1374 yıl önce bugün vefat etti.

Kudüs’ün ilk fatihi: Hz. Ömer

Mekke'de, 584 yılında doğan Hz. Ömer'in annesi Hanteme binti Haşim, babası Hattab bin Hufeyl'dir. Kureyş'in bazı ileri gelenleri gibi putperestliğe bağlı kalarak önceleri Hz. Peygamber'e ve İslamiyet'e karşı düşmanlık gösteren, bilhassa kabilesinden Müslüman olanlara işkence yapan Ömer, 616 yılında Müslüman oldu.

Onun Müslüman oluşuna dair birçok kaynakta yer alan meşhur rivayete göre, Hz. Hamza'nın İslam'ı kabulünden sonra Ömer, Hz. Peygamber'i öldürmek üzere yola çıkmış, yolda karşılaştığı Nuaym bin Abdullah'tan kız kardeşi Fatıma ile kocası Said bin Zeyd'in Müslüman olduğunu öğrenince onların evine gitti. Onları Taha Suresini okurken bulan Ömer, okuduklarını kendisine vermelerini istedi, ancak bu isteği reddedilince kız kardeşini ve eniştesini dövdü. Kardeşi Müslüman olduklarını Ömer'in yüzüne karşı söyledi. Bunun üzerine yumuşayan Ömer, Müslüman olmaya karar verip, Hz. Muhammed'in yanına gidip kendisine biat ederek Müslüman oldu.

Hz. Ömer Müslüman olduğu gece dönemin en büyük İslam düşmanlarından Ebu Cehil'in evine giderek İslam'ı kabul ettiğini bildirdi. Ayrıca, Ömer ertesi gün Cemil bin Ma'mer el-Cumahi'ye Müslüman olduğunu bütün Kureyşliler'e ilan ettirdi. Onun İslamiyet'e girmesinden sonra Müslümanlar ilk defa Kabe'de toplu olarak namaz kıldı.

Hz. Muhammed'in yanından hiç ayrılmayan Hz. Ömer kumandanlığını Resulullah'ın yaptığı bütün savaşlarda, Hudeybiye Antlaşması, Umretü'l-kaza ile Veda Haccında bulundu.

Hz. Ömer, Mekke'nin fethinde İslam ordusu henüz şehre girmeden Hz. Peygamber'in çadırına gelen Kureyş reisi Ebu Süfyan'ın putları övdüğünü duyunca karşı çıktı ve onun Müslüman olmasında rol oynadı. Fetihten sonra erkeklerden biat alan Hz. Muhammed, Hz. Ömer'e de kendisi adına Kureyşli kadınlardan biat almasını istedi. Ömer ayrıca Kabe'deki resimleri imha vazifesini de yerine getirdi.

Hz. Ömer, 630 yılında Tebük Gazvesi öncesinde ordunun teçhizi için malının yarısını bağışladı. Hz. Peygamber'in vefatı üzerine Hz. Ömer ertesi gün Mescid-i Nebevi'de bir konuşma yaparak Müslümanlardan Kur'an-ı Kerim'e sarılmalarını ve Ebubekir'e biat etmelerini istedi.

Hz. Ebubekir'in hilafeti döneminde Hz. Ömer, ona müşavirlik ve kadılık yaptı, Hz. Ebubekir Medine'den ayrıldığında veya hastalığında kendisine vekalet etti.

Hz. Ömer, ticaret yapmayı sürdürmek isteyen Hz. Ebubekir'e müdahale edip beytülmale bakan Ebu Ubeyde'den ona maaş bağlattı, hafız sahabelerden bir kısmının şehit düşmesi üzerine Kur'an'ın toplanması konusunu Hz. Ebubekir'e açtı, Hz. Muhammed'in yapmadığı bir işi yapma hususunda tereddüt gösteren Hz. Ebubekir'i ikna etti. Hz. Ömer, 633 yılı hac mevsiminde emir-i hac olarak görevlendirildi.

Hz. Ebubekir namaza çıkamayacak derecede hastalanınca imamlık görevini Hz. Ömer'e bıraktı, Mescid-i Nebevi'de de halka Ömer'i halife tayin ettiğini duyurdu. 23 Ağustos 634'te Hz. Ebubekir'in vefat ettiği gün Hz. Ömer Mescid-i Nebevi'de biat aldı.

İlk iş olarak, kaybettikleri bölgeleri geri almak için harekete geçen Sasaniler'e karşı savaşan Hz. Ömer kumandasındaki İslam orduları 636'da Kadisiye ve 637'de Celula savaşlarında Sasaniler'i yenilgiye uğrattı. Hz. Ömer döneminde son olarak 642'de Nihavend zaferiyle Irak'ın fethi tamamlandı.

23 Ocak 635'te yapılan Fihl Savaşı'nda Müslümanlar, Bizans kuvvetlerine büyük zayiat verdirdi, Mercüssuffer'de yenilip Şam'a sığınan Bizans askerlerini takip ederek 635 yılının eylül ayında şehri kuşatıp fethetti.

Müslümanların bölgedeki başarıları üzerine Bizans İmparatoru Herakleios Hristiyan Araplar'ın ve Ermeniler'in katıldığı büyük bir ordu hazırladı. Ancak Bizans ordusu 20 Ağustos 636'da Yermük Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğradı ve bölgedeki bütün şehirler Müslümanların eline geçti.

637 yılında Şeyzer, Kınnesrin, Halep, ardından Antakya, Urfa, Rakka ve Nusaybin kısa aralıklarla Müslümanlara teslim oldu.

KUDÜS'ÜN FETHİ

Mescid-i Aksa'nın Müslümanların ilk kıblesi olması ve Hz. Peygamber'in Miraç hadisesinde Mescid-i Aksa'ya gitmesi Kudüs'ü önemli kılıyordu. 638 yılında Kudüs İslam orduları tarafından kuşatıldı. Hristiyanlar şehri savunmaya çalıştı fakat destek kuvvetlerinin geldiğini öğrenince barış talebinde bulundu ve şehri teslim etmek için halife Hz. Ömer'in bizzat gelip teslim almasını şart koştu.

Yaptığı istişareler sonrası bu şartı kabul eden Hz. Ömer, muhacir ve ensarlardan oluşan küçük bir kafileyle yola çıktı. Halifeyi görmek için halk yollara döküldü. Hz. Ömer, Suriye'nin Cabiye bölgesinde Halid bin Velid ve Ebu Süfyan tarafından karşılandı. Antlaşma şartları bu şehirde hazırlanırken Hz. Ömer Kudüs kapılarında Ebu Ubeyde ve diğer komutanlar tarafından karşılandı.

Hz. Ömer, her üç semavi din tarafından kutsal olan Kudüs'e görkemli bir merasimle değil tevazu ile girdi, şehirde ilk olarak Mescid-i Aksa'yı ziyaret edip Hz. Davud'un mihrabında dua etti. Hz. Ömer, Hz. Peygamber'in vefatından sonra bir daha ezan okumayan Bilal-i Habeşi'yi çağırarak ezan okuması ricasında bulundu. Bilal-i Habeşi, Halifenin hatrı ve Kudüs'ün fethi dolayısıyla bu emri bir defaya mahsus olarak yerine getirdi. Bilal-i Habeşi'nin okuduğu ezan Halifeyi ve sahabeleri ağlattı.

Hz. Ömer, Müslümanlar için önemli olan Mescid-i Aksa'da cuma namazı kıldıktan sonra biri bütün Kudüslülere ve biri de Hristiyanlara olmak üzere iki ferman verdi. Kudüs'ün ardından Filistin'in sahil şehirleri başta olmak üzere diğer yerleşim yerleri fethedildi. 640'tan itibaren başlayan mücadeleler sonrası 642 yılında Mısır'ın fethi tamamlandı.

İslam orduları Hz. Ömer'in zamanında Sasani İmparatorluğu'na tabi Irak, İran ve Azerbaycan ile Bizans İmparatorluğu'na bağlı Suriye, el-Cezire, Filistin ve Mısır'ı İslam ülkesine kattı. Fetihler sonucu ele geçirilen ganimetlerde büyük bir artış oldu.

641 yılında Hayber ve çevresindeki Yahudileri Arap Yarımadası dışına çıkaran Hz. Ömer, 644 yılı haccını eda edip Medine'ye döndüğü günlerde, Firuz en-Nihavend isimli köle tarafından sabah namazında hançerle ağır yaralandı.

Şehadetinden önce oğlu Abdullah'ı Hz. Aişe'ye yollayarak Hz. Peygamber'in ayağının dibine defnedilmek için izin istedi. Hz. Aişe kendisi için düşündüğü bu yeri ona vermeyi kabul etti. Hz. Ömer üç gün sonra 3 Kasım 644'te şehit düştü. Hz. Ömer'in cenaze namazını Suheyb bin Sinan kıldırdı.

ADALETİ İLE NAM SALDI

Hz. Ömer kaynaklarda uzun boylu, gür sesli ve heybetli bir kişi olarak tasvir edilir. Hz. Ömer, fetihleri yönetip yönlendirmesi, ortaya çıkan çeşitli sorunları çözümü, esirler ve gayrimüslimler hakkındaki kararları, yeni şehirlerin kurulması ve askerleri fethedilen geniş coğrafyaya yerleştirilmesi, İslamiyet'in tebliğ ve öğretilmesi gibi birçok konuda ilk uygulamaları gerçekleştirdi.

Hz. Ali'nin teklifi üzerine 637 yılı nisan ayında hicri takvimin kullanılmaya başlanmasını kararlaştırdı ve muharrem ayı hicri takvimin ilk ayı olarak kabul edildi. Cizye ayeti gereği İslam topraklarında yaşayan Yahudi, Hristiyan ve Mecusi gibi gayrimüslimlerden vergi alıp bunun karşılığında onları himayesine aldı. Kadınları, çocukları, yoksulları, din adamlarından ise vergi almadı. Öyle ki kaybettiği topraklardan aldığı vergileri de iade edip, düşkün Hristiyan ve Yahudilere beytülmaldan zekat verilmesini emretti. Medine'de merkezi bir idare kuran Hz. Ömer, fethedilen yerleri de emir denilen kumandan valiler eliyle yönetti.

Valileri görevlendirmeden önce mal varlıklarını kaydettirip, görev döneminde olağan dışı artış olanları araştırırdı. Hac zamanı ise valileri yöreden insanlarla huzuruna çağırıp halkın durumunu sorgulardı. Ayrıca teftiş amacıyla tanınmayan kimseleri vilayetlere gönderirdi. Fethedilen hiçbir yerde halkı Müslüman olmaya zorlamadı, can mal ve inanç hürriyetlerini koruma altına aldı.

Gerek Müslümanlar ve gerekse gayrimüslimlerle ilgili verdiği karar ve uygulamaları dolayısıyla adaletine güvenilen ve sığınılan bir halife oldu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
>