Arama

Fatma Bayram ile Elmalılı Hamdi Yazır’dan Fatiha tefsiri okumaları - 4

Mübarek Ramazan ayı boyunca her perşembe günü Fikriyat Instagram canlı yayınında, Elmalılı Hamdi Yazır'dan Fatiha Tefsiri Okumaları yapan yazarımız Fatma Bayram, Fatiha suresinin giriş kısmından, ayetleri ve fasıla meselesine değinmiş ve besmelenin ayet olup olmaması konusunu açıklamış ve ardından besmele tefsirine giriş yaparak “Allah” isminin muhtevasını açıklamıştı. Fatma Bayram, bu haftaki derste “Rahman ve Rahim” isimlerine ilişkin tefsirde işaret edilen hususlara değindi. Canlı yayında gerçekleşen bu dersin önemli noktalarını sizler için bir araya getirdik.

Fatma Bayram ile Elmalılı Hamdi Yazır’dan Fatiha tefsiri okumaları - 4
Yayınlanma Tarihi: 8.05.2021 01:20:17 Güncelleme Tarihi: 14.09.2022 14:34

Besmelenin kelimelerinin tek tek ele alındığını; lügat, felsefe, kelam, işarî bakımdan Elmalılı Hamdi Yazır'ın derin izahlarda bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu derste de Rahman ve Rahim isimlerine dair bir okuma gerçekleştirilecektir...

📌 RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİNİN MUHTEVASI

"Görüyoruz ki Rahman ve Rahim, ikisi de rahmet masdarından mubalâğa ifade eden birer sıfat olmakla beraber aralarında ehemmiyetli farklar vardır. Bu farkları göstermek için müfessirin hayli izahatta bulunmuşlardır ki, biz, şu kadarile iktifa edeceğiz."

▪◽◻ Buraya biraz dikkat kesilelim. Çünkü Rahman ve Rahim arasındaki nüanslarda, Rabbimizin adaleti var, bizim amellerimizin iki cihandaki karşılıkları var, hem ona olan kulluğumuzu ifa etme yani şükran borcumuzu yerine getirme görevi hem de bu ifa ettiğimiz kulluğun karşılığını alma bahisleri, hepsi bu Rahman ve Rahim isimlerinin içerisinde toplanmış.

"Rahmaniyet ezele, rahîmiyet lâyezale nazırdır."

▪◽◻ Cenâb-ı Hakk'ın Rahman oluşu, başlangıcın sonsuzluğuyla, başlangıcın olmaması yönünden ezele ait. Rahim olması ise lâyezale, yani sonunun olmaması itibariyle, başlangıcındaki sonsuzlukla sondaki sonsuzluğu kuşatan iki rahmet Rahman ve Rahim isimleri.

"Binaenaleyh mahlûkat, merhameti rahmaniyeden iptidaen, taallûki izafetle ve merhameti rahimiyeden intihaen taallûki filî ile mütena'im ve müstefid olur."

▪◽◻ Binaenaleyh mahlûkat, merhameti rahmaniyeden iptidaen yani başlangıç olarak, taallûki izafetle Allah'ın kulu oldukları için, Allah'ın mahlûku oldukları için, O'nunla aralarında böyle bir bağ olduğu için merhameti rahimiyeden, Rahim isminin içerdiği merhametten, intihaen netice itibariyle taallûki filî ile amele bağlı bir bağ ile mütena'im ve müstefid olur nimetlenirler ve yararlanırlar.

"Bu noktaya işaret için dünyanın Rahman'ı, ahıretin Rahim'i denilmiştir."

▪◽◻ Allah Teâlâ'nın bütün mahlûkata, onları daha var etmeden önce, var ederken peşin peşin verdiği merhamet, peşin peşin yaptığı ikramlar, hepsi Rahman isminin tecellisidir. Sadece bununla kalsaydı Allah Teâlâ, burada bir adalet eksikliği olacaktı. Çünkü güzel davrananla davranmayan, Allah'ın verdiği nimetleri bilen, ikrar eden, kabul eden ve buna teşekkürle, şükürle karşılık verenle vermeyen, nankörlük yapanlar bir olmuş olacaktı. Yani hepsi sonuçta bu nimetlerden eşit olarak yararlanıyorlar, yaratılıştan verilen nimetlerden… İşte Rahim ismi, o adaletin tesisi için ve kullardaki sonuçta, ulaşmak istediğimiz daha fazla merhamet, bir ödül, bir mükâfat yerine varabilmek ve bunun bizde doğuracağı motivasyon için ihtiyacımız var Rahim ismine. Çünkü Rahim ismi, başlangıçta verilen o nimetleri doğru yolda kullananlara Allah Teâlâ'nın nihayette, sonda da tekrar, ekstra başka nimetlerle, başka lütuflarla karşılık vereceği anlamına geliyor. Bu yüzden dünyanın Rahman'ı, ahiretin Rahim'i denmiş.

"Cenabı Allah dünyanın da, ahıretin de hem Rahman'ı, hem Rahim'idir. Ve bu tabir dahi seleften menkuldür."

▪◽◻ Klasik kaynaklarda böyle rivayetler vardır.

"Fakat her ikisinde evveliyet haysiyetile Rahman, ahiriyet haysiyetile Rahim olduğuna işaret için Rahmani dünya ve Rahimi ahıret denilmiştir ki, «hem mü'minlerin, hem kâfirlerin Rahmanı ve fakat yalnız mü'minlerin Rahimi» denilmesi de bu kabildendir."

▪◽◻ Çünkü kendisine iman edip Allah'ın kulu olduklarını itiraf eden ve buna muvafık bir şekilde davrananları Rahim ismiyle Cenab-ı Hakk ikinci merhametine, yani nihai merhametine nail kılacaktır.

▪◽◻ "Ve kâne bi'lmü'minine rahîmâ" ayet-i kerimesini buna delil olarak gösteriyor, Ahzâb suresi 43. ayet. "Allah müminlere Rahim'dir" ifadesini burada zikrediyor.

"Biraz izah edelim: Rahman, Allah Tealânın bir ismi hassı olmak itibarile manası ezel ve lâyezali muhittir."

▪◽◻ Rahman, Allah Tealânın bir ismi hassı bir özel ismi olmak suretiyle manası ezel ve lâyezali muhittir, yani Cenab-ı Hakk'ın ismi yerine geçiyorsa madem hem başlangıcı kuşatır hem nihayeti kuşatır. Cenab-ı Hakk, haşa bir vakte kadar Rahman, ondan sonra Rahman değil denemez. Mademki ismin yerine geçiyor.

"Binaenaleyh bu cins rahmet ve in'amın kullardan suduru tasavvur olunamaz."

▪◽◻ Cenab-ı Hakk, kıyamet gününde mesela hesabı çabucak görmesi de O'nun Rahman oluşunun bir eseri olacak. Yani kâfirler bile, cehennemlik olacağı belli olanlar bile hesabın bir an önce görülüp nereye gideceklerse gitmek isteyecekler çünkü o derece büyük olacak mahşer sıkıntısı. Mesela oradaki seri'u lisab oluşu, Allah Teâlâ'nın Rahman isminin tecellisi olacak. Ahirette de Rahman isminin tecellisi devam edecek, hiçbir zaman Cenab-ı Hakk'tan ayrılan bir sıfat değil. Bu cins bir rahmet yani dostu, düşmanı, inananı, inanmayanı, Cenab-ı Hakk'la haşa mücadele eden propagandacı ateistler var mesela ömrünü Allah inancıyla mücadeleye vakfetmişlere de Allah Teâlâ merhamet ediyor. Rahman ismi o demek. Onlar, nefes alıyorlar, yaşıyorlar, besleniyorlar, vücut sistemleri çalışıyor, dünyadaki işleri yolunda gidiyor, çalışmalarının karşılığını alıyorlar… Bütün bunlar Rahman isminin tecellisi. Hiçbir insan için bu isim tasavvur olunamaz.

"Rahim ise ona muhtas olmadığından ezeliyeti müstelzim değildir. Ve binaenaleyh bu cins merhametin ve in'amın kullardan suduru mutasavverdir."

▪◽◻ Kendisine inananlara, kendisini destekleyenlere, kendi yolundan gelenlere, kendisi gibi olanlara, ekstra bir şefkat göstermesi, ekstra bir yakınlık duyması bir insan için tasavvur olunabilir, insanlar böyledir. Dolayısıyla Rahim ismi insanlar için kullanılabilse bile Rahman ismi insanlar için kullanılamaz.

"Demek rahmeti Rahman bir şart ile meşrut iken rahmeti Rahim bir şart ile meşruttur."

▪◽◻ Cenab-ı Hakk'ın Rahman ismi tecellisi için hiçbir şart gerekmiyorken Rahim ismi bir şarta bağlanmıştır; Rahim isminin tecellisi, Allah'a iman etmeye, kulluğunu itiraf etmeye ve onun verdiği nimetlere şükürle karşılık vermeye bağlanmıştır.

"Rahmaniyetin Allah'a ıhtisası ve maadaya taallûkı filî ifade etmeyip ancak bil'izafe âmil olması ekvanda bilâ şarti şey bir umum ifade eder."

▪◽◻ Rahmaniyetin Allah'a ıhtisası hususen Allah'a ait olması, Allah dışındaki varlıklara taallûkı filî ifade etmeyip ancak bil'izafe âmil olması bütün bu kevni âleminde bir umum ifade eder. Yani Allah dışındaki hiçbir varlık, mutlak anlamda Rahman olamaz.

📌 "HİÇBİR ŞEY RAHMAN İSMİNİN TECELLİSİ DIŞINDA DEĞİLDİR"

"Cenab-ı Hak Rahman olduğu için rahmeti ezeliyesi umumîdir."

▪◽◻ Cenab-ı Hakk'ın Rahman isminin tecellisinden, evrende aklınıza gelen en küçük mikrokozmos varlıktan, en büyük gezegenlere ve onların oluşturduğu sistemlere varıncaya kadar insan, hayvan, börtü böcek, virüs, ne varsa hiçbir şey Allah Teâlâ'nın Rahman isminin tecellisinin dışında değildir. Varlığımızın devamı için bu isim şarttır. Varlığımızın başlaması ve devamı için bu şarttır. Rahman bir an bize tecelli etmeyecek olsa nefes alamayız, aldığımız havayı ayrıştıramayız, akciğerlerimizde onu vücudumuza yararlı hale getiremeyiz. Kalbimiz çalışmaz, yuttuğumuz bir yudum suyu boğazımızdan geçiremeyiz. Rahman ismi, bütün bu kâinattaki işleyişin bu sistemin devam etmesi için şart olan bir isim ve bütün bu işleyişin her bir aşamasının, her bir noktasının, her bir anının, merhametle yürüdüğünü gösteriyor.

▪◽◻ Bunu küçük ölçekte kendinizle de tecrübe edebilirsiniz. Bir sistem düşünün, mesela bu bir iş yeri olsun, bir ev olsun fark etmez ya da bir öğrenci hayatı olsun. Orada o hayatı yürüten, o hayatı ayakta tutan, o sistemi ayakta tutan miğfer bir kişilik, bir oluşum vardır. Bir evi dayalı, döşeli, tertemiz yapın ve çekin elinizi oradan ve bir daha bir şey yapmayın. Bir, iki ay sonra ne olur? Kainat için bir ay, iki ay geçmesi de gerekmez, bir anlığına bile Allah Teâlâ'nın Rahman ismine tecelli etmemesi kainatın bir balon gibi sönmesi demek. Bütün varlığın nihayetinin gelmesi demektir.

"Her şeyin ilk halku icadında almış olduğu bütün mevahibi fıtriye rahmaniyetın izafeti eseridir."

▪◽◻ Her şeyin ilk halku icadında almış olduğu ilk yaratılışında almış olduğu, bütün mevahibi fıtriye yaratılıştan gelen bütün ihsanlar, bütün hibeler, bize karşılıksız verilmiş olan, fizik özelliklerimiz, kalbimiz, ruhumuz, aklımız, bütün yeteneklerimiz ve ihtiyacımıza göre düzenlenmiş bir evren; atmosfer ona göre düzenlenmiş, hangi coğrafyada hangi gıdalara ihtiyacımız varsa o topraklar onları yetiştiriyor, hiçbir şey ihmal edilmemiş.

"Bu itibar ile eseri rahmetten hâli hiç bir mevcud tasavvur edilemez.

Lâkin hılkati ulâ sırf vehbî ve cebrîdir, yani hiç kimsenin kesbü ihtiyarile değil, yalnız izafeti rahmaniye ile husule gelir, taşın taş, ağacın ağaç, insanın insan olması böyle bir rahmeti cebriyenin eseridir, bu noktai nazardan âlemde her şey Cenab-ı Hakkın rahmeti rahmaniyesine müstağraktır."

▪◽◻ Lâkin hılkati ulâ ilk yaratılışımız, sırf vehbî ve cebrîdir bizim orada bir dahlimiz söz konusu değildir. Bizim bir seçimimiz, bir irademiz söz konusu değil. Allah Teâlâ her birimiz için ne takdir etmişse onu vermiştir. Rahman'ın kulu olduğumuz için bize verilir.

"Binaenaleyh rahmaniyet, emniâm, ümidi küldür. Asumanından zeminine, ecramından zerratına, ervahından ecsamına, canlısından cansızına, taşından ağacına, nebatatından hayvanatına, hayvanatından insanlarına, çalışanından çalışmıyanına, mutıinden âsisine, mü'mininden kâfirine, amuvahhidinden müşrikine, melâikesinden şeytanına varıncaya kadar âlemlerin hepsi rahmeti Rahmane müstağraktır."

▪◽◻ Binaenaleyh rahmaniyet, emniâm umumi emir, umumi güven yani hayatın devam etmesi için kuruluş sisteminin devamı, ümidi küldür. Asumanından zeminine göklerden zemine, yere ecramından zerratına gök cisimlerinden zerrelere, ervahından ecsamına ruhlardan bedenlere, canlısından cansızına, taşından ağacına, nebatatından hayvanatına, hayvanatından insanlarına, çalışanından çalışmıyanına, mutıinden âsisine, mü'mininden kâfirine, amuvahhidinden müşrikine, melâikesinden şeytanına varıncaya kadar âlemlerin hepsi rahmeti Rahmane müstağraktır gömülmüştür.

"Ve bu haysiyetle mehafetten âzadedir."

▪◽◻ Yani bu açıdan baktığımızda bir şeyden korkmaları gerekmez. Allah Teâlâ, yaratılışta neye ne gerekiyorsa vermiştir. Biraz sonra hava bitecek, biraz sonra su bitecek diye korkmuyoruz. Çevre felaketleri hariç ancak onları biz kendimiz yaptık.

📌 YARATILIŞ VE İNSAN İRADESİ

"Lâkin bu kadarla kalsa idi, ilim ile cehlin, hayat ile mevtin, sây ile ataletin, itaat ile ısyanın, iman ile küfrün, küfran ile şükranın, hak ile na hakkın, adil ile zulmün hiç farkı kalmamış olurdu ve böyle olsa idi âlemde şüuni iradeden hiçbir eser bulunmazdı."

🔍 Sây: Çalışma

▪◽◻ Herkese bu ikramlar, yaratılıştan verilen ikramlar… Bizim kendi irademizle bir şey yapma arzumuz olmazdı. Bu şuna benzer: Bütün ücretler eşit dağıtılacaksa çalışanla çalışmayan, samimi olanla olmayan, işini düzgün yapanla yapmayan arasında hiçbir fark olmayacaksa; daha kendisini geliştirmiş, eğitimli olanla olmayan arasında hiçbir fark olmayacaksa ve hayat şartları eşit olacaksa örneğin komünizmin bir zamanlar iddia ettiği gibi o zaman insanlardaki o çalışma arzusu, çalışma şevki, yükselme, daha başarılı olma, daha çok kazanma motivasyonları tamamen söner. O yüzden de o ülkelere baktığımızda, o sistemin dışına ilk çıktıkları dönemde, bir fakirlik için film çekiliyormuş da oranın platosunu geziyormuşsunuz gibi gri, siyah, beyaz bir görüntü hakim. İnsanların yüzündeki umutsuzluk vesaire.

▪◽◻ Eşitlik, en büyük haksızlık bu anlamda ve siz ne yaparsanız yapın, hak ettiğiniz ekstrayı kazanamayacağınızı düşünüyorsanız mesela aile ilişkilerinizde düşünün. Babasına annesine itaat edenle etmeyen, hürmet edenle etmeyen, evde yardımcı olanla olmayan eşit olacaksa, eşit muamele görecekse her anlamda, o zaman niye birileri daha fazla gayret etsin ki?

"İlmü irade ile, kesbü sây ile terakki imkânı münselip olurdu ve o zaman hep tabiî olurduk, tabiiyondan, cebriyundan olurduk."

🔍 Münselip: Ortadan kalkmak

▪◽◻ Yani rüzgârın önündeki bir şey gibi hiçbir şeye elimizi bile kıpırdatmazdık. Çünkü çalışsak da gayret de etsek bir şey değişmeyecek anlayışı hakim olurdu. O akıbeti Allah zaten en baştan belirlemiş ve zaten biz oraya varacağız. Böyle düşünürdük. Böyle düşünenler de var, bunun ne büyük bir atalet sebebi, ne büyük bir tembellik ve ihmalkârlık sebebi olduğunu bu vesile ile bir kez daha düşünelim.

"Hem kendimizi ve hem Allah Tealâyı fiilde mecbur görür, Tabiatı rahmetin icabına mahkûm tanırdık, çünkü ne onun, ne bizim, irade ve ihtiyarımızdan bir eser bulamazdık, duyduğumuza gidemez, bildiğimizi işleyemez, arzularımızın yanına varamazdır, bütün harekâtımızda bir taş veya bir topaç gibi yuvarlanır durur veya bir ot gibi biter yiter giderdik.

Ahlata armut, İdrise kiraz, limona portakal, Amerikan çubuğuna çavuş üzümü aşılayamazdık."

▪◽◻ Elmalılı, bu durumun nerelere kadar vardığını bu örneklerle anlatmıştır. Çünkü bir şey öyle yaratıldıysa öyle kalacak demektir. Orada kişinin çabasının bir sonucu olmayacak.

"Tarlamıza ekin ekemez, ekmeğimizi pişiremez, erzakımızı elbisemizi ve sair ihtiyacatımızı san'atlar ve sınaatlar vasıtasile elde edemezdik, semalara çıkmağa özenemez, cennetlere gitmeğe çare bulamazdık, hayvan gelir hayvan giderdik.

Bu şerait altında ise rahmaniyeti ilâhiye bir kemali mutlâk olmazdı."

🔍 Şerait: Şartlar

▪◽◻ Bir mükemmellik olmazdı. Nitekim çocukları yetiştirirken onların hiçbir çabasına gerek kalmadan, ortaya bir emek koymasına gerek kalmadan her şeyi hazır olarak onlara sunmak, onları güdükleştiriyor, burada anlatıldığı gibi hedefsiz, amaçsız hale getiriyor.

▪◽◻ Burada koşullu sevgi ile koşulsuz sevgiyi de düşünmenizi tavsiye ederim. Benzetmek yanlış olmasın, Rahman ismi koşulsuz olarak, yaratılışta o varlık var olduğu için onu sevmek demek. Rahim ismi de o varlığın ekstra çabaları dikkate alarak ona ekstra bir yakınlık göstermek demek. Dolayısıyla bazen herkesi koşulsuz olarak sevmeliyiz ama ortaya bir fark koyana da ekstra bir takdir, bir iltifatımız, bir yakınlığımız olmalıdır yoksa insanların o ortaya koyacakları farklarla ilgili ümitlerini, arzularını daha en baştan yok etmiş oluruz.

"Binaenaleyh Cenabıallahın kendi irade ve ihtiyarını göstermesi ve onun eseri olarak sahibi irade mahlûkat halk etmesi ve onun eseri olarak sahibi irade mahlûkat halk etmesi ve onları hüsni irade ve ihtiyarlarına göre terakki ettirerek rahmetinden mütena'im ve müstefid ve bilâkis süi irade ve kesiblerine göre mahrumiyetle, elem ve ikap ile muatep tutması, yani o iradat mecmuunun kendi iradesile ahenklerini te'min eylemesi ve anlara da rahmetinden bir hisse vermesi muktezayi hikmet olurdu."

▪◽◻ Cenab-ı Hakk, insanı irade sahibi kıldı ve bu irade sahibi varlıklar, iradelerini doğru yola kullandıklarında O'nun rahmetinden yararlanacaklar ve o rahmet daha da kat kat artacak. Eğer aksi istikamette, süi irade ve kesib yaparlarsa yani Cenab-ı Hakk'ın kendilerine verdikleri irade gücünü kötüye kullanır ve gayretleri, amelleri de o doğrultuda olursa ona göre mahrumiyetle, elem ve ikap ile acı ve azarlanma ile muatep tutması yani o iradat mecmuunun kendi iradesile ahenklerini te'min eylemesi ve anlara da rahmetinden bir hisse vermesi muktezayi hikmet olurdu.

📌 RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİNİN TECELLİLERİ

"İşte bir hikmeti tabiiye değil, bir hikmeti ilâhiye olan bu hakikati kemaliyeden dolayı Cenabıallah, rahmaniyetinden maada bir de rahîmiyet ile ittisaf etmiş ve rahmeti rahmanîyesi kendisine has iken rahmeti rahîmiyesinden ehli iradeye de bir hisse ayırmıştır. Ana kuşlar eseri rahmaniyet olan sevkı fıtrî ile yavrularının başında kanat çırpar, ahlâklı insanlar da eseri rahîmiyetle vücuhi hayır üzerinde rahmü şefekatle müsabaka ederler."

🔍 İttisaf: Vasıflanmak

▪◽◻ Bir annenin yavrusuna daha dünyaya gelir gelmez duyduğu düşkünlük, onu yaşatmak, beslemek, ihtiyaçlarını gidermek için çırpınması Rahman isminin tecellisiyledir. Ahlaklı insanlar da Rahim isminin eseriyle hayır yolları üzerinde birbirleriyle yarışırken onların da etkilendiği, tesir altında kaldığı isim Rahim ismidir.

"Nebatatın, hayvanatın teşrihi ve menafii azası ilimlerinde nice dekaikile rahmaniyeti hakkı görür okuruz."

▪◽◻ Bitkileri, hayvanları incelediğiniz zaman nasıl yaşıyorlar, nasıl gelişiyorlar, sadece ağaçların nasıl yaşadıkları, nasıl birbirleriyle alışveriş içerisinde oldukları bu anlamda örnek verilebilir. Mesela sekoya ağacı, muazzam ağaçlardır. Bin yıldan fazla, 2 bin yaşında olan sekoya ağaçları var. Bu ağaçlar çok çok yüksek, çok büyükler ve bir dalı neredeyse bir ağaç kadar. Köklerinin de gövdeleri kadar derinlere gidip gitmediğini merak ettiğinizde köklerinin çok zayıf olduğunu görürsünüz. Peki, binlerce yıl nasıl ayakta kalabiliyorlar? Fırtınalar, depremler, doğal afetlere vesaire karşı. Yer altından kökleri birbirlerine tutunarak ayakta kalıyorlar.

KUR'AN-I KERİM UYGULAMAMIZDAN CÜZ VE SURELERE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN

▪◽◻ Bitkileri ve hayvanları incelediğiniz zaman, Cenab-ı Hakk'ın Rahmaniyetinin inceliklerini, en küçük canlıya varıncaya kadar onun bütün ihtiyaçları düşünülecek şekilde varlığı düzenlemiş Rabbimiz.

"İlmi ahlâkda, hayatı beşerin kemalât sahifelerinde, enbiyanın, evliyanın menakıbinde, eazımın teraciminde de iradî ve kesbî olan âsari rahîmiyeti okuruz."

Büyük insanların hayat hikâyelerinde iradî ve kesbî olan âsari rahîmiyeti okuruz. Yani Cenab-ı Hakk'ın ekstra vereceği merhamete gözlerini dikerek, yani ahiretteki ödüllere gözlerini dikerek, hedeflerini oraya yönelterek, yeryüzünde iyilik için nasıl çalıştıklarını, nasıl fedakârane işler yaptıklarını, insanların birbirlerine olan hizmetlerini, insanlığa olan hizmetlerini de ilmi ahlakta ve kemal sahibi insanların biyografilerinde görürüz.

"İptida çalışana, çalışmayana bakmadan vücude sevk ve o suretle idare etmek bir rahmeti rahmaniyedir. Bilâhare çalışanlara çalıştıkları gayeleri de ayrıca bahşetmek bir rahmeti rahîmiyedir.

Demek ki, rahmeti rahmaniye olmasaydı biz vücude gelemez, fıtraten malik olduğumuz sermayeden, mevahibi zaruriyeden celâili niamdan mahrum kalırdık.

Rahmeti rahîmiye olmasaydı, fıtrî sermayelerimizi imal edemez ve hılkatı iptidaiyeden bir hatve ileri gidemezdik, dekaiki niame eremezdik."

🔍 İptida: Başlangıçta

🔍 Dekaiki niame: Karışık nimetler

▪◽◻ Rahmeti Rahimiye olmasaydı, Cenab-ı Allah, akıl, zekâ, hayat enerjisi vermiş, bunu kullanıp bundan bir şey üretemezdik. Bana yaratılışta verilenin üzerinde ne dünyada ne ahirette verilmeyecekse verilecek olan bütün nimetler sadece yaratılışta verilenlerden ibaretse o zaman neden çalışalım?

"Rahmaniyet ye'si mutlâka, umumî bedbinliğe imkân bırakmayan bir ümidi mutlak, bir inayeti ezeliyedir."

▪◽◻ Ye'si mutlaka sürüklemez çünkü Allah Rahman'dır. Yarattığı her varlığa, değer verdiği için var etmiştir ve onun için, onun varlığının devamı için gereken bütün ihtiyaçları da hazırlamıştır. Dolayısıyla biz bir şeyin olmadığını düşünüyorsak o kapının önünde gereksiz yere fazla vakit geçirdiğimiz içindir. Çünkü mutlaka Rahman olan Allah, bizim ihtiyaç duyduğumuz, varlığımızın devam etmesi için ihtiyaç duyduğumuz şeyi mutlaka yaratmıştır.

"Rahîmiyet ise ye'si hâssın cevabı, ve hususî âmal ve makasıdımızın sayü faaliyetimizin zamanı ve mes'uliyetimizin mükâfatı olan bir saikai şevktir."

▪◽◻ Rahîmiyet ise ye'si hâssın cevabı kişisel ümitsizliğin cevabıdır. Davranışlarımızın ve niyetlerimizin sayü faaliyetimizin garantörüdür. "Sen çalış mutlaka Allah verecektir, sen yeter ki gayret et, Allah katında boşa gitmeyecektir senin gayretin dedirten şey, Rahim ismidir. Rahim isminin tecellisidir ve Rahim ismi var olduğu için kurabildiğimiz cümlelerdir. İnsanı şevkle çalışmaya sürükleyen, insanı amele, çabaya, gayrete sevk eden, dünyevi uhrevi işlerimizde gayrete sevk eden şey Rahim ismidir.

Saikai şevk: Motivasyon

"Demek ki, rahmaniyetin karşısında dünya ve ahıret, mü'min ve kâfir müsavi iken rahimiyetin karşısında bunlar bir farkı bariz ile ayrılıyor. "Ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs saîr(saîri)" oluyor."

▪◽◻ Şûra suresi 7. ayette "bir grup cennete bir grup cehenneme" manasında geçiyor.

"İşte dünya ve ahıretin rahmanı ve ahıretin rahimi, yahut mü'min ve kâfirin rahmanı, mü'minin rahimi denilmesinin vechi budur. Şeyh Abdüh'ün lûğatta bunlara işaret yoktur zanniyle eslâfın bu tabirlerle gösterdikleri farkları ihmal etmesi doğru değildir."

▪◽◻ Abdüh'ün tefsirini burada eleştiriyor.

"Zira «rahman» lûgaten dahi Allah'a hassolan sıfatı galibedendir. Ve taallûkı filîsi yoktur. Ezeliyeti müş'ir ve mebdee nazırdır. Rahim de ise bu hususiyet yoktur ve taallûkı filî vardır. Dimek ki, lâyezalde caridir."

▪◽◻ Rahman, bir fiile bağlı değildir. Rahman isminin tecellileri başlangıca nazırdır. Rahim de ise bu hususiyet yoktur sonsuz hayatta caridir.

"Rahmeti rahman, iptidaen iradei hayre raci bir sıfatı zatiye, rahmeti rahim de intihaen fili hayre raci bir sıfatı filiye telâkki edilmek ahseni vücuhtur. Şu halde rahman ile rahim başka başka birer manai rahmeti haiz olarak birbirlerinden birer cihet ile temayüz etmiş oluyorlar."

🔍 Ahseni vücuh: En güzel yorum

"Rahman lûgaten dahi Allah'a hassolan sıfatı galibedendir. Ve taallûkı filîsi yoktur. (bir fiile bağlı değildir) Ezeliyeti müş'ir ve mebdee nazırdır. Rahim de ise bu hususiyet yoktur ve taallûkı filî vardır. Demek ki, lâyezalde (sonsuz hayatta) caridir.

Rahmeti rahman, iptidaen iradei hayre raci bir sıfatı zatiye, rahmeti rahim de intihaen (netice itibarıyla) fili hayre raci bir sıfatı filiye telâkki edilmek ahseni vücuhtur. (en güzel yorumdur) Şu halde rahman ile rahim başka başka birer manai rahmeti haiz olarak birbirlerinden birer cihet ile temayüz etmiş oluyorlar."

▪◽◻ Esma-i Hüsna müellifleri, alimleri, şarihleri Cenab-ı Hakk'ın isimleri içinde birbirine tamamen eşit, arasında hiçbir nüans bulunmayan eş anlamlı iki ismin olmadığını söylüyorlar. Yani Rahman da merhametli Rahim de… Peki, arasında ne fark var? İşte sayfalardır bunu anlatıyor Elmalılı Hamdi Yazır

"Dimek rahman, rahim sıfatları sade bir te'kit için tekrar edilmiş değildirler ve her birinin kendine mahsus bir manai te'sisi ve bir vechi mubalâğası vardır."

"Bir cihetten rahmeti rahman eblâğdır, çünkü her mahlûka muzaf olur."

▪◽◻ Her mahluka erişir, Allah'ın Rahman ismi…

"Diğer cihetten rahmeti rahim eblâğdır. Çünkü obirinden ziyade filî bir feyzi havi ve niyabeten kullarında da caridir."

▪◽◻ İnsanın gayretinin bir neticesi olduğu için ve kullar da bu ismin tecellisi ile ahlaklanabilecekleri için o daha tesirlidir.

"Bazı tefsirlerde de buna işareten rahmeti rahman, celâili niam (büyük nimetler), rahmeti rahim ise dekaiki niam (ince nimetler) ile alâkadardır derler. Rahmanın mevsufu has, müteallâkı âmdır."

▪◽◻ Rahman isminin vasıflandırdığı varlık özel. Yani sadece Cenab-ı Hakk'a mahsus. Müteallakı ise umumidir.

"Rahimin mevsufu âm, müteallâkı hastır."

▪◽◻ Senin gayretine senin çabana taalluk eder. Amel, ihlas, ihsan sahibi insanlara taalluk eder.

"Ve işte Allah tealâ böyle muzaaf bir sıfatı rahmetle muttasıftır ve bunlar nev'i beşerden bedbinlik hissini silmeğe ve onun yerine namütenahi bir nikbinlik hissi ikame etmeğe kâfidir."

▪◽◻ Biliriz ki Rahman ve Rahim isimleri sayesinde Allah Teâlâ yaratılışta ne gerekiyorsa vermiştir. Eksiklere odaklanmayın, verilenlere odaklanırsanız bunu görebilirsiniz. Ayrıca eksiklerde de bir hikmet vardır. O hikmeti de ahirette anlayacağız. Benim yaptığım hiçbir şey zerre kadar olsun boşa gitmeyecektir hatta ve hatta bırakın yapmayı, niyetlerimizle bile ödüllendirileceğiz. Eğer güzel bir niyete sahipsek, samimi şekilde onu yerine getiremesek bile yapmış gibi kabul edilebilecek Allah katında. Hiçbir çaban hiçbir iyiliğin boşa gitmeyecek bu insanı ne büyük bir iyimserlik ve gayrete şevke sevk ediyor.

"Sûreti umumiyede matlûp olan iman ve ikanın ruhuda budur. Rahmanı rahimi münkir olan kâfir istediği kadar bedbin olsun, fakat mü'minin bedbinliğine hiçbir sebep yoktur. Vel âkıbetü lil müttekîn (akıbet takva sahiplerinin olacaktır) ve besmeleden alınacak ilk feyzi ilâhî bu neş'edir."

📌 BESMELENİN TERKİBİ

"Besmele zahirde bir nisbeti izafiye ile iki nisbeti vasfiye ve başında bir nisbeti taallûktan mürekkep, müstakil bir mürekkebi tam, hakikatte ise bu taallûkun ifade ettiği mahzuf ve mukadder bir nisbeti tamme ile gayet veciz ve beliğ bir kelâmı tamdır."

KUR'AN-I KERİM SAYFAMIZDAN RAMAZAN MUKABELESİ TAKİP ETMEK İÇİN TIKLAYIN

▪◽◻ Yani tam bir cümle olması için burada bir fiil eksik, yüklem eksik. Onun eksik olması da bu cümleyi daha beliğ hale getiriyor. Böylece bütün hayatımızı kuşatıyor. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla okuyorum deseydik, o zaman sadece okurken Bismillahirramanirrahim diyebilecektik. Başındaki fiilin mahzuf olması; bizim hayatımızı kuşatan, o anda ne yapıyorsak onu kastetttiren ve çok daha etkili bir cümle kılıyor besmeleyİ...

"Bismillah bir terkibi izafî; Allah er-rahman bir terkibi vasfî yani sıfat tamlaması, Allahurrahim de diğer bir terkibi vasfîdir."

"İşte iki nisbeti vasfiye ile bir nisbeti izafiyeden müteşekkil olan bismillahirahmanirrahim terkibi evvelindeki « B » edatiyle gayri sarih bir mef'ulübih veya bir hal teşkil edip muzmar bir cümle-i filiyenin (gizli bir fiil cümlesinin) failine taallûk eder."

▪◽◻ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla diyerek her ne yapıyorsa onu yapan kişi, yaptığı fiili Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismine bağlamış oluyor. Çok büyük bir zikirdir bu açıdan Bismillahirramanirrahim.

"Burada mahzuf olan fiil besmele diyen kimsenin teşebbüs edeceği, okurum, yazarım, yerim, içerim, kalkarım, otururum, başlarım ilâh... gibi bir fiildir. Herhangi bir kimse başlamak üzere olduğu muradını kalbinde gizleyerek besmeleyi çeker ve İsmullahı işinin evveline fasılasız yapıştırabilir. "

"Böyle hazıfler kelâmı Arapta çok olduğu gibi lisanımızda da vardır. Meselâ müsafiri teşyi ederken «devletle, selâmetle, devletü selâmetle, şerefüikbal ile yahut bilizzivelikbal» deriz ki, «gidiniz» filini kalbimizde gizleyerek bir kelimeden bile tam ve beliğ bir cümle yaparız ve muhatabımız da anlar. Bunların diğer fiillerle de emsali çoktur: «filân namına», «filân şerefine» ki, «yapıyorum» «yiyorum» kezalik «sıhhatü afiyetle yiyiniz» demektir."

▪◽◻ Malûm olduğu üzere her millet en mühim işine büyük tanıdığı bir isim ile başlar. Arap müşrikleri de sözlerine veya işlerine «Bismillât, bismil'uzza» gibi putların birinin ismile başlarlardı. Muamelâtı beşeriyede, bilhassa küşat resimlerinde ve icraatı mahsusada «filân namına, filân şerefine» gibi bunun türlü türlü misallerini görürüz. İşte besmelede filin tehiriyle İsmullahın takdimi bütün bunları red ile mebdei yalnız İsmullaha kasretmek içindir ki, «ne kendim ve ne başkası hatira gelebilen hiç bir nam ile değil ancak Allah tealânın namile şu işime başlarım, başlıyorum» demektir. Binaenaleyh besmele bu suretle bir de tevhid manasını tazammun etmiştir.

Bu izahattan sonra da besmelenin lisanımıza göre mümkün farzedilebilecek tercümesi şu suretlerden biri olmak lâzım gelir:

- İsim kelimesini uzun uzun anlattı.
- Allah ismini, lafzatullahı anlattı.
- Rahman ve rahimi anlattı, öğrendik.

▪◽◻ Şimdi de buna göre nasıl tercüme edebiliriz bunu dilimize, ona bakıyoruz:

1- Çok merhamet edici bir Rahman olan Allah'ın ismiyle,

2- Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle,

3- Rahmanı Rahim olan Allah ismiyle yahut adıyla

4- Rahman rahim olan Allah namına…

"Lâkin evvel emirde bu dört suretten her birindeki «olan» rabıtai vasfiyesi bir sui ihamı mutazammın oluyor."

▪◽◻ Bakın olmaması gereken bir şey evham getiriyor akla.

"Çünkü olmak fiili lisanımızda hem keynunet ve hem sayruret manalarında müşterek bulunduğundan evvel değil imişte sonradan Rahmanı Rahim olmuş gibi bir manayı hudusi ihamdan hali değildir."

▪◽◻ Aklımıza böyle bir mana getirmekten hali değildir. Rahman Rahim olan Allah adına yani başlangıçtan beri Rahman ve Rahim olan anlamına da gelebilir, sonradan olan anlamına da gelebilir. Çünkü biz olan kelimesini bu ikisi için de kullanıyoruz, diyor.

Olan yerine bulunan rabıtası da iyi olmuyor. Binaenaleyh bu rabıtanın hazfetsek:

5- Rahman, Rahim, Allah'ın ismile, yahut: 6- Rahman, rahim Allah ismile. Demek daha doğru olacaktır. Bunda da Allah ismi zatının ehem olan takdimine riayet edilmemiş ve binnetice fiil ile rahmet arası açılmış olur, Binaenaleyh Allah ismini sıfatlariyle beraber bir isim halinde hikâye ederek:

7- Allahi rahmani rahim ismile, yahut:

8- Allahi rahmani rahimin ismile. Denilirse doğrudan doğru Allah ismi mebde yapılmış olacak ve maamafih vaslı rahmet yine te'min edilemiyecektir. Bunu «Allah, rahman, rahim ismile» suretinde söylemek lisanımızca hepsinden selis olacak ise de Bunda da bir teslis ihamı hatıra gelebiliyor.

Gerçi ismile denilip, isimlerile denilmemesi bu ihamı defa kâfi ve ayni zamanda esma ve sıfatın taaddüdü tevhidi zata gayri mani ise de…

▪◽◻ Yani sıfatların çok olması zatın tek olmasına engel değildir. Bir zat tek olup onun sıfatları çok olabilir.

"Böyle tadad suretinde üç ismin birer ismi zat gibi mülâhazası tebadür edeceğinden bunları kesrei vasfiye ile raptederek bir kelime gibi okumak salim olacaktır. Fakat bunda da tetabüi terakib kuşkusundan kurtulamıyacağız."

▪◽◻ Bunlardan çok fazla şey anlamadığınızı ve aklınızda da çok fazla şey kalmayacağını biliyorum ama bütün seçenekleri düşündüğünü ve her birinin eleştiri noktasını dile getirdiğini ve neticede şöyle bir karara vardığını görüyoruz Elmalılı Hamdi Yazır'ın:

"O halde ne müfredatını (tek tek kelimelerini) ve ne terkiplerini tamamen terceme mümkin olmıyan ve hele vücuhi belâğati (küçücük bir cümle ile içerdiği derin anlamları), ahenki beyanı hiçbir suretle kabili naklolmiyan dudaktan başlayıp bütün batnı devrile yine dudakta nihayet bulan ("b" ile başladı bütün içimizi dolaştı telaffuz esnasında) hurufunun nizamı halâveti bile (terkibindeki tatlılık bile) başlı başına bir bedia olan (eşsiz bir terkib olan) ve bununla beraber her Müslümanın ve her Türkün pek alâ bildiği ve az çok anladığı bir vecize bulunan besmeleyi bir «ile» «veya» «adiyle» tabiri namına terceme etmeğe kalkışmayıp her halde asliyle söylemek ve bu gibi izahlar ve tefsirlerle de mefhumunu tasavvur ve mütaleaya çalışmak bir emri zarurîdir.

▪◽◻ Zaten Allah ismini çeviremeyiz, Rahman ve Rahimi söyledi, esirgeyen bağışlayan desek olmuyor, yetersiz kalıyor. Oldukları gibi bıraksak isim kelimesi zaten Türkçede kullanılıyor, "rahman rahim olan allahın ismiyle…" bir ile için mi çeviriyoruz yani bunu Türkçeye, diyor. Bunun yerine asliyle söylesek bütün bu hikmetlerden de istifade edebilsek diyor. Bir de tabi evrenselliği sağlar diyor. Siz dünyanın herhangi bir yerinde Bismillahirramanirrahim dediğinizde veya duyduğunuzda onun Müslüman olduğunu hemen anlarsınız. Bir parola gibidir.

▪◽◻ Dünyanın bir yerinde siz bir ezan duyduğunuzda, bir minare gördüğünüzde orası hakkında ne düşünürsünüz? Bunlar şiardır. Müslümanların şiarıdır. Bunları tercüme etmek, Türkçesi de olur demek, herkes kendi dilinde okusun demek ya ihanettir ya gaflettir.

"Binaenaleyh bir miftahi kül (her şeyin anahtarı) ve bir ayeti tevhid olan bismillah nazmı mecidini, muvahhidi müşrik yapacak olan bismillahi vehhabin bahiylin manasını andıran «esirgeyici bağışlayıcı İlâh adiyle» gibi münker tercemelerle tahrife özenmekten ihtiraz etmeğe mecburuz."

BESMELENİN MENATI TEFSİRİ

▪◽◻ "Anladık ki, besmelenin terkibi kelâmîsinde en ziyade âmil olan nokta baştaki «ba» harfidir. (Besmelenin içerdiği bütün anlam bu "b" de. Bunu anladık.) Bu sayededir ki, biz ismullah ile visâl peyda ediyoruz. (Yaptığımız işleri allahın ismiyle buluşturuyoruz.) Bütün vücudun ve terakkiyati vücudun mebdei evveli (başlangıç noktası) ve matlubi mutlâki olan «allahi rahmanı rahimin ismini» kalbimizde niyyet ettiğimiz ve henüz vücudunu görmediğimiz iradî fiilimize rapt ederek (bizim seçtiğimiz ve henüz ortada olmayan fiilimize Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismini rapt ediyoruz.) lefzi veciz, manası cihanşumul bir kelâmi beliği söyleyebilmemize vesile olan ancak bu «ba» dır. Bizim işimizde ne kadar faili muhtar olursak olalım (kendi davranışlarımızı seçmede ne kadar özgür olursak olalım) efalimizin illeti tammesi olmadığımız muhakkaktır. (seçmek senin elinde ama onu tamamlamak bizim elimizde diyebilir miyiz?)

E-KİTAP SAYFAMIZDAN RİYÂZU'S SÂLİHÎN OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

▪◽◻ Çünkü bizim iradelerimiz, vücud silsilesinin kat'î bir haddi evveli değil (varlık benim istememle başlamıyor), onun cereyanı içinde bir lahzai tahavvüldür. (yani ne başlangıç benim elimde ne o başlamak istediğim işi tamamlamak benim elilmde...) Ve bunun için biz bütün iradelerimizin bilâarıza ve bilâmüzahim file çıkmadığını görüyoruz. (eğer her şey benim elimde olsaydı niyet ettiğim her şeyi yapabilirdim) Dimek muvaffakiyetlerimiz, illeti ulâ ile iradelerimiz arasındaki nisbetin feyzine tabidir ki (Allah'ın ol demesi gerekiyor), bu feyz iptidaen rahmanî, intihaen rahimidir. Biz gerek bilelim ve gerek bilmiyelim kâinatta bu nisbet, bu izafet, bu taallûk, bu ittisal bir kanunı küldür. (Cenab-ı Hakk ol demedikçe, başlangıçta onun Rahman Rahim ismi tecelli etmedikçe hiçbir kuş yuva kuramaz, uçamaz, hiç kimse bir şey yapamaz)

▪◽◻ Ve vücudi eşya bu kanunun inkişafıdır. İşte besmele basile bizde bu kanunu şuurileştiren bir âmili lefzîdir. (Bismillahirramanirrahim dediğimizde Yarabbi ben Fatiha tefsirini okumaya başlıyorum ama Sen Rahman ve Rahim isimlerinle tecelli etmezsen, Sen'in Allah isminin içerdiği yaratıcılık tecelli etmezse ben bunu kendi kendime yapamam. Ben ancak Sen'in Rahman ve Rahim olan isimlerinin tecellisiyle bunları gerçekleştirebilirim) Ve bu lemhai şuur ondan maksudi aksa olan bu noktai vucuttur. Ve bu cihetle besmelenin mihveri tefsiri "ba"dır ve buna binaen besmelenin manâsı [ba]dadır. "Ba"nın sırrı, noktasındadır denilir. (çünkü nokta olmadığında o "ye" de olabilir "te" de olabilir.) Bu hikmete ve bu kanuna işaret içündür ki, Türk şairlerinin medarı iftiharı olan Hakanî merhum Hilyesinde: "Olmasa besmele resmi memdûd / Cins-i eşyada olur muydu vücud..." der.

Besmelenin "be"sindeki o uzatma olmasaydı yaratılmış şeylerde hiç varlık olur muydu, diyor.

💠Fatma Bayram ile Elmalılı Hamdi Yazır'dan Fatiha tefsiri okumaları derslerini Ramazan bayramından sonra Fikriyat Instagram hesabından canlı olarak izleyebilirsiniz.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN