Abdülkerim Kuşeyri kimdir? Kuşeyri tefsiri Letaifu'l İşarat...
Abdülkerim Kuşeyri, mutasavvıf, kelâm, tefsir ve hadis âlimi olarak, İslam literatürüne pek çok kıymetli eser bırakan bir isim. Güzel hitabeti ve etkili vaazları ile yaşadığı dönemde ün kazanmış; ondan söz ederken "taşa hitap etse onu bile eriteceği" söylenmişti. 27 yıl boyunca hadis dersleri veren Kuşeyri, tasavvuf, kelâm, hadis, fıkıh, tefsir, gramer, lügat ve edebiyat gibi ilim dallarında geniş bilgiye sahipti. Fikriyat Yayınevi'nin ilk eseri olan Kuşeyri'nin Kur'an-ı Kerim tefsiri, kıymetli yazarımız Ekrem Demirli'nin çevirisi ile "İlahi Kelam'ın Sırları" adıyla raflarda yerini aldı. Bu vesileyle eserin müellifi Abdülkerim Kuşeyri'nin yaşamını ve gelecek nesillere miras bıraktığı eserlerini derledik.
Ertesi yıl hadis dersleri vermeye ve hadis rivayet etmeye başladı. 1045-1046 yıllarında tasavvuf literatürünün temel kitapları arasında yer alacak olan er-Risâle adlı eserini telif etti. 1054 ulemâya hitaben Şikâyetü Ehli's-sünne adını verdiği uzunca bir mektup kaleme aldı.
Muhtemelen bu mektup sebebiyle Vezir Kündürî, Tuğrul Bey'i tahrik ederek Kuşeyrî, Reîs el-Furâtî, İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî ve İbnü'l-Muvaffak diye tanınan Ebû Sehl Muhammed bin Hibetullah'ın yakalanıp hapsedilmeleri için izin aldı. Bunun üzerine Cüveynî saklandı. Reîs el-Furâtî ile Kuşeyrî yakalanıp Nîşâbur'un eski kalesine hapsedildi.
Bâharz'da bulunduğu için tutuklanamayan Ebû Sehl, topladığı silahlı bir grupla Nîşâbur'a gelip validen Kuşeyrî ve Reîs el-Furâtî'yi serbest bırakmasını istedi. Olumlu cevap alamayınca adamlarıyla kaleyi basarak onları kurtardı.
Bu olayın ardından çıkan çatışmalar yüzünden Kuşeyrî ve bazı âlimlerin Horasan'ı terk etmeleri kararlaştırıldı. Bir grup âlimle Bağdat'a giden Kuşeyrî'yi 1056 Halife Kâim-Biemrillâh iyi karşıladı. Kuşeyrî daha sonra Nîşâbur'a döndü.
Sübkî onun Bağdat'tan ayrılınca hacca gittiğini, Kündürî'nin baskısı sebebiyle memleketlerini terk etmek zorunda kalan 400 kadar Hanefî ve Şâfiî kadısı ile orada buluştuğunu, kadılar adına veziri kınayan bir konuşma yaptığını kaydeder.
Bedîüzzaman Fürûzanfer, Kuşeyrî'nin halifenin desteğini aldıktan sonra Nîşâbur'a döndüğü şeklindeki rivayetin daha doğru olduğu görüşündedir. On yıl Amîdülmülk Kündürî'nin baskısı altında sıkıntılı bir ömür süren Kuşeyrî, 1064'te vezirin Alparslan tarafından idam edilmesi ve yerine Nizâmülmülk'ün getirilmesiyle rahata kavuştu.
Kuşeyri, Nîşâbur'daki medresesinde ders vermeye ve vaaz etmeye devam etti. 1045'te başladığı hadis derslerini ölümüne kadar 27 yıl boyunca sürdürdü. Bu arada Tûs, Ebîverd ve Merv gibi Horasan şehirlerini ziyaret etti.
Son yıllarını refah içinde geçirdikten sonra 30 Aralık 1072'de Nîşâbur'da vefat etti. Mürşidi ve kayınpederi Ebû Ali ed-Dekkâk'ın medresesinin hazîresine gömüldü. Kabri günümüze kadar ziyaret edilegelmiştir.
Tasavvuf, kelâm, hadis, fıkıh, tefsir, gramer, lügat ve edebiyat gibi ilim dallarında geniş bilgisi olan Kuşeyrî, daha çok mutasavvıf olarak tanınır.
İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî ve en seçkin öğrencilerinden Ebû Ali el-Fârmedî vasıtasıyla Gazzâlî'yi etkileyen Kuşeyrî, tasavvufu Sünnî bir çerçeve içine almak istemiştir.