Başarılı olan ilk Türk füzesinin mucidi Kirkor Divarcı kimdir?
Hafızası silinmeyen bir milletin 1930'lu yıllarda yaşadıkları, öz savunma sistemimizin geçmişten bugüne kadar hangi noktaya geldiğinin en güzel örneği. Akla gelen her alanda önemli ilkler gerçekleştiren Türkiye, kendi silahını, kendi uçağını, kendi uydu sistemlerini ürettikçe güçlendi, güçlendikçe de bölgesinde dikkatleri üzerine çekti. Üzerinde Türk bayrağı bulunan bir füzeyi İstanbul semalarından fırlatan Kirkor Divarcı da tarihimizde önemli yeri olan isimlerden biriydi.
Füze başarısı, gazete satırlarından şöyle yer aldı:
"...Marmara-1 isimli füze, saat 16:05'de ateşlendikten sonra ilk önce yanlış hesap yüzünden paraşütü açılmamış ve itici kuvvet harekete geçmemiştir. Müteakiben fitille yapılan ateşlemede füze büyük bir gürültü çıkararak göğe doğru hareket etmiştir. 920 metrede infilak ettikten sonra paraşütün daha evvelden açılması dolayısıyla yere düşüp yavaşlamış bu yüzden de yangın çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bilindiği gibi bu, yurdumuzda ilk defa kurulan füze kulübünün ikinci denemesidir. Birinci denemede, füze 40 metre kadar çıkmıştı. Önümüzdeki günlerde yapılacak bir denemede füzenin 5 bin metreye çıkacağı tahmin edilmektedir. Bugün atılan füze, bir metre boyunda ve 3 kilo 300 gram ağırlığındaydı."
Bazı teknik şanssızlıklar olsa da Marmara-1, gökyüzünü zorlayan "ilk gerçek füzemiz" olarak tarihe geçti. Ve bu başarı füze çalışmalarını sürdürenlere de cesaret verdi. Zaman içerisinde giderek daha da başarılı bir hale gelen füze çalışmaları sonucunda, Bandırma Füze Kulübü'nün İstanbul ve Ankara'da şubeleri açıldı. Sonra da hiç durmadan füze gönderilmeye başlandı. Marmara-I ve Marmara-II'yi Hürriyet-I ve Hürriyet-II takip etti.
Divarcı'nın umut vadeden çalışmaları ve bu işe gönül vermiş gençler sayesinde, zamanla daha da güzel gelişmeler yaşandı. Örneğin "Aktrüs" isimli bir proje üzerinde çalışıldı. Buna göre 4 m, 500 kg ağırlığında olması planlanan füzeyle birlikte, uzaya ilk kez bir canlı gönderilecekti: Fare... Aktrüs'ün kapsülüne yerleştirilecek farenin, mikrofilm makinesiyle tüm hareketleri tespit edilmeye çalışılacaktı. Roketin kapsülünün 150'nci kilometrede ana gövdeden ayrılması ve bir paraşütle yavaş yavaş süzülerek içindeki fareyle birlikte yere inmesi bekleniyordu.
Sonra görünmeyen bir el, füze çalışmalarını yapanlara "bitti" dedi. Ve Kirkor Divarcı'nın evinde çıkan ani bir yangınla, tüm projeler kül oldu. Deneme alanları kapatılır ve çalışmalar birdenbire sonlandırılır. Kısacası, 1959 yılında umut verici bir şekilde başlayan ve 1963'te zirveye çıkan çalışmalar, faili meçhul bir bıçakla kesildi.