Bilinmeyen yönleriyle Ahmet Kaya
Öz vatanından uzakta, hasretle "Ben vatansızlıktan üşüyorum" demişti, Ahmet Kaya. Katıldığı son ödül töreninde, yılın en iyi sanatçısı seçilmiş, yaptığı konuşma sonrasında "birileri" tarafından linç edilmişti. Ahmet Kaya, albümünde anadilinde bir şarkı söyleyeceğini açıklamıştı; ancak o dönem, demokrasi adına kara lekelerle dolu 90'lı yılların sonuydu. Halbuki "Bu ülkenin bölünmesine bizler izin vermeyiz" diyerek birlik mesajları veren de Erdoğan hapse girdiğinde ona destek veren de Ahmet Kaya'nın ta kendisiydi… Ve onun bu hayatta tek bir isteği vardı: "Ölürse ardından asla "bu ülkeyi sevmiyor" denilmemesi…"
Doğum yıl dönümü vesilesiyle Ahmet Kaya'nın bilinmeyen yönlerini derledik.
İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Pop, Türk Halk Müziği ve Arabesk kategorisine dâhil edilemediği için müzikal türüne "Devrimci Arabesk" de deniliyordu. Fakat kendisi müzik tarzının Devrimci Arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı.
Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attila İlhan, Can Yücel, Nevzat Çelik, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Ahmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de besteledi. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleleri işledi. Yirmi iki albümünden sadece Kervan diye bir Kürtçe şarkısı ve bir tane de Kürtçe açılış vardı.
Türkiye'de her söylediği söz ve şarkısı olay olan Ahmet Kaya hakkında birçok dava açıldı ve kendi deyimiyle emniyetler onun ikinci adresi oldu. Bu baskılara rağmen Kaya, kimliğini hiçbir zaman inkâr etmedi ve mücadele etti.
"O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya"
Ahmet Kaya'nın Kum Gibi şarkısını dinlemek için tıklayın.
10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında şu sözlere yer verdi:
"Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği'ne, Cumartesi Annelerine, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." dedi.
Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı.
"Oysa ben bu gece, yüreğim elimde,
sana bir sırrımı söyleyecektim."
Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet gazetesinde yayınlanması üzerine "bölücü PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10,5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı.
Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ancak yurt dışında olduğu için hapse girmedi. Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi.
Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında "Hoşçakalın Gözüm" isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ahmet Kaya'nın kabri halen Paris'in Père Lachaise Mezarlığı'nda.
Ölümünden sonra, 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği "Dinle Sevgili Ülkem" isimli bir albümü çıktı.
"Vakit tamam seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye"
1998'de Ahmet Kaya, Ayseli Göksoy 'un, "Bu ülkede hiç kimse inançlarından ötürü bir baskıya maruz kalmıyor. Başörtülü öğrenciler siyasi maksatla örtünüyorlar" şeklindeki sözlerini şöyle cevaplamıştı:
"Müslüman bir ailenin çocuğuyum. Hiç kimse de annemin başörtüsüne el uzatamaz! Türkiye'de başörtüsüne karşı sürdürülen yasaklama alanı yavaş yavaş genişletiliyor... Bu yasaklamanın sokaklarda dolaşmaya kadar bile vardırılacağı endişesini taşıyorum... Bunu bildiğim için, annemin başörtüsüne kimse karışamaz ve el uzatamaz, bu yapılırsa gerekli önlemleri alırım.
Halkı yüzde 99 Müslüman olan bir ülkede Müslümanlara karşı uygulanan bu baskıların haklılığını ve yasallığını kimse savunamaz. Sayın Ayseli Göksoy'a sesleniyorum: Ben, inanca saygıyı, düşünceye özgürlüğü savunuyorum. Siz neden savunmuyorsunuz? Sizler Meclis'te sohbet etmekten başka bir iş yapmıyorsunuz. Sokakta anneleri ile başörtülü öğrenciler, saçlarından tutularak coplanıyorlar, siz ise sadece seyrediyorsunuz. Televizyonlardaki bu görüntüler sizi rahatsız etmiyor mu?
Sizin attığınız bu nutuklar milleti bıktırdı. Buna bir son verin. Bu görüntüler sizi rahatsız etmiyorsa sohbetlerinize devam edin ve televizyonlarınızı çekirdeklerinizi çıtlatarak seyretmeyi sürdürün. Sizler rahatınıza bakın, hiçbir şeye karışmayın. Bu ülkenin bölünmesine bizler izin vermeyiz."
Ahmet Kaya'nın kin ve nefret karşıtı sözlerini, barış mesajlarını dinlemek için tıklayın.
"Şarkı, şiir söyleyen insanların tutuklanmayacağı Cumhuriyet'lerde görüşmek üzere…"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1999 yılında okuduğu bir şiir yüzünden hapse mahkûm edilmişti. Erdoğan son konuşmasını Cumhuriyet kutlamasında yaptı ve İstanbul Belediye Başkanlığı'na veda etti.
Ahmet Kaya'nın Erdoğan'ı uğurlama konuşması ise duygu dolu anların yaşanmasına sebep olmuştu. Kaya'nın konuşmasının arkasından söylediği şarkı sırasında Tayyip Erdoğan gözyaşlarını tutamamıştı.
1999 yılında Erdoğan'ın ve Ahmet Kaya'nın gerçekleştirdikleri konuşmaları dinlemek için tıklayın.
Erdoğan, "Köşe yazarları Ahmet Kaya'ya neler yaptılar. Salondan zor kaçırıldı. Aynı Ahmet Kaya, beni Pınarhisar'a uğurlayanlardan birisiydi" diyerek o anlarda yaşadığı duyguyu şöyle anlatıyor:
"Coşku içerisinde sanatını icra ederken, mesajları da en güzel şekilde verdi. Biz de o duygu dolu veda töreninde Ahmet Kaya'yı dinledik. Bugün onu savunduklarını söyleyenler, ona çok şeyler yaptılar. Otelin arka kapılarından kaçırdılar Ahmet Kaya'yı. Sanatçıyı, sanatı sevdiklerini söyleyenler, bugün değişik yerlerde meydanlarda bu şekilde nutuk atanlar, o gün onun karşısına dikilenlerdi. Ben ne zaman kendisini nereye davet ettiysem geldi ve o veda gününde de o tablonun içerisinde yerini aldı."
Fikriyat