Halid bin Velid kimdir? Allah’ın kılıcı Halid bin Velid…
Halid bin Velid, Peygamber Efendimizin kendisine "Allah'ın kılıcı" anlamına gelen "Seyfullah" unvanını verdiği bir komutandı. Hudeybiye Antlaşması'nın ardından İslam ile şereflenmiş; öncesinde müşrik Kureyşlilerin saflarında, sonrasında ise İslam devletinin emrinde savaşmıştır. Halid bin Velid, müşrik olarak yaptıkları nedeniyle affedilmek için "Yâ Resûlullah dua buyursanız" demiş; Peygamberimizin "Allahım! Daha önce yaptıklarından dolayı Hâlid'i bağışla!" duasını almaya nail olmuştur. Halid bin Velid kimdir? Halid bin Velid'in Müslüman olmasında dönüm noktası olan olay nedir? İslam tarihinde fütuhat dönemi için ilk adımın atıldığı savaş hangisidir?
Hz. Peygamber Velîd'i, Kureyş'in elinde bulunan Ayyâş bin Ebû Rebîa ile Seleme bin Hişâm'ı kurtarıp Medine'ye kaçırmak üzere görevlendirdi. Velîd'in onları Mekke'den gizlice kaçırdığını öğrenen Hâlid peşlerine düştüyse de Mekke'ye eli boş olarak döndü.
Hâlid bin Velîd, Uhud Gazvesi'nden başlayarak Kureyş ordusunda süvari birliğinin kumandanlığını yapmaya başladı. Müslümanların lehine sonuçlanmak üzere devam eden Uhud Gazvesi'nde, Resûl-i Ekrem'in kesin emrine rağmen bazı Müslümanların Ayneyn tepesinden ayrıldığını görünce İslam ordusuna arkadan hücum ederek savaşın neticesini değiştirdi.
Hendek Gazvesi'nde de Kureyş ordusunun süvari birliğinin başında bulunan Hâlid zaman zaman hendeği aşmaya çalıştı. Hz. Peygamber'in çadırı hizasındaki bölgeden şiddetli bir saldırıya girişti; ancak gece yarısına kadar devam eden bu saldırıdan bir sonuç alamadı.
Hendek Gazvesi'nden sonra Mekke'ye dönen Kureyş ordusunun arkasını emniyete alma vazifesini Amr bin Âs ile birlikte yerine getirdi. Hicretin 6'ncı yılında umre yapmak niyetiyle Hudeybiye'ye gelen Resûl-i Ekrem'i ve Müslümanları Mekke'ye sokmak istemeyen Kureyşliler, Usfân önünde bulunan Gamîm adlı tepeye yerleştirdikleri 200 kişilik bir süvari birliğine Hâlid bin Velîd'in kumanda etmesini kararlaştırdılar.
Ashabı ile öğle namazı kılarken seyrettiği Hz. Peygamber'e ansızın hücum etmeyi düşünen Hâlid bunu bir başka namaz vaktinde gerçekleştireceğini askerlerine söyledi; ikindi namazında Resûlullah'ın korku namazı (salâtü'l-havf) kıldırdığını görünce de, "Bu adam korunmuştur" diyerek Hz. Peygamber'e karşı düşmanlığının ve küfürdeki ısrarının artık sona ermesi gerektiğini âdeta itiraf etti.
Hâlid, Hudeybiye Antlaşması'ndan bir yıl sonra umretü'l-kazâ amacıyla Mekke'ye gelen Resûl-i Ekrem'le karşılaşmak istemediği için şehirden ayrıldı.
Umretü'l-kazâ için Hz. Peygamber'le birlikte Mekke'ye gelen Velîd kardeşi Hâlid'i bulamayınca kendisine verilmek üzere bir mektup bıraktı.
Bu mektupta, İslâmiyet'i kabul etmemesini ve bu dinden uzak durmasını hayretle karşıladığını belirttikten sonra Resûlullah'ın kendisini sorduğunu ve "Hâlid gibi bir insanın İslâm'ı tanımaması ne tuhaf! Keşke o, gayret ve kahramanlıklarını Müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi; bu kendisi için çok daha hayırlı olurdu. Biz de onu başkalarına tercih ederdik" dediğini bildirdi. Kardeşinin mektubunu okuyunca Müslüman olmaya karar veren Hâlid bin Velîd, Osman bin Talha ve Amr bin Âs ile birlikte Medine'ye gitti.
Mescid-i Nebevî'de Hz. Peygamber'in huzurunda kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu. Bunun üzerine Resûlullah, "Seni doğru yola ulaştıran Allah'a hamdolsun! Seni yalnızca hayra ulaştıracağını umduğum bir aklın olduğunu biliyorum" dedi. Hâlid, günahlarını bağışlaması için Allah'a dua etmesini kendisinden isteyince Hz. Peygamber, "İslâmiyet daha önceki günahları siler" cevabını verdi. Hâlid öyle de olsa dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem aynı cevabı tekrarladı.
Bu cevaba rağmen, "Öyle de olsa yâ Resûlullah dua buyursanız" deyince Hz. Peygamber, "Allahım! Daha önce yaptıklarından dolayı Hâlid'i bağışla!" diye dua etti. Resûl-i Ekrem, ensarın ileri gelenlerinden Hârise bin Nu'mân'ın kendisine bağışladığı Mescid-i Nebevî civarındaki evlerden birini Hâlid'e verdi. Evin darlığından şikâyet edince de, "Binayı yukarıya doğru yükselt; Allah'tan da genişlik iste" dedi.