Ünlü mutasavvıf şair Niyâzî-i Mısrî sürgün yıllarında nasıl vefat etti?
"Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş" mısralarıyla tanıdığımız Niyazi-i Mısri, yaşadığı dönemden günümüze kadar gerek tasavvufun gerekse edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri oldu. Zorlu bir yaşam geçiren Mısri, defalarca sürgün edildi. Peki, sürgünde birçok işkenceye maruz bırakılan şairin ölüm sebebi neydi? Limni Adası'nda yer alan türbesi günümüzde ne durumda? İşte ünlü mutasavvıf şair Niyazi-i Mısri'nin hayatı, görüşleri ve edebi kişiliğine dair en ilgi çekici ayrıntılar…
📌Çevresinde kendisine yöneltilen düşmanlıklar sebebiyle Mısrî çok geçmeden Rodos'a sürgüne gönderildi.
📌Mısrî, adanın kalesinde bir hücreye kapatıldı. Dokuz ay sonra Bursa'ya dönmesine izin verildi.
📌Niyâzî hapse giriş tarihini 14 Eylül 1674 olarak kaydetti.
🔎Neden sürgün edildi?
📌Kaynaklarda vaaz sırasında cifre dayalı bazı bilgilerden bahsetmesi yüzünden sürgüne gönderildiği söyleniyorsa da sürgünün asıl sebebi devlet adamlarına yönelttiği eleştirilerdi.
Cifr: Başlangıcının Hz. Ali'ye dayandığı rivâyet edilen, harf, rakam ve semboller yoluyle gelecekte olacak şeyleri haber verdiğine inanılan ilim, ilm-i cifr.
📌Niyazi Mısrî'nin sürgün edilmesinin sebeplerinden biri de, Mehmet Vanî Efendi'nin sesli zikri yasaklamasıydı. Mısrî bu uygulamaya karşı sonuna kadar direndi. Vanî Mehmed Efendi'nin Sultan IV. Mehmed'in nezdindeki itibarını kullanarak Mısrî'yi sürgün ettirmesi, gerek Mısrî'nin hatıratlarında ve şiirlerinde gerekse başka kaynaklarda belirtilir.
Mısrî Bursa'ya döndükten bir buçuk sene sonra şeriata aykırı söylediği bazı sözlerin varlığı gerekçesiyle Bursa kadısı Ak Mehmed Efendi'nin şikayetiyle Limni adasına sürgün edildi.
📌On beş yıla yakın sürgün hayatı yaşadıktan sonra II. Ahmed'in fermanıyla istediği yere gitmesine izin verilince tekrar Bursa'ya döndü.
📌Ertesi yıl ordunun Avusturya seferine çıkacağı sırada 200 müridiyle birlikte sefere katılmak için hazırlıklara başladığı öğrenilince kendisine Bursa'dan ayrılmayıp hayır dua ile meşgul olması için bir hatt-ı hümâyun gönderildi. Ancak o, padişaha bir mektup yazarak bu isteğini kabul edemeyeceğini bildirdi.
📌Mısrî'nin Tekirdağ yakınlarına geldiğini öğrenen öğrenen II. Ahmed büyük şaire bir araba ve müritlerine dağıtması için yüklü miktarda para verdi. Fakat Mısrî bunları kesinlikle kabul etmedi.
📌Edirne'ye ulaşmaması için çevresindekiler de Mısrî'yi asla ikna edemiyordu. Nitekim Sadrazam Bozoklu Mustafa Paşa'ya göre Niyazi'nin Edirne'ye gelmesinin ardından halk üzerindeki etkisiyle büyük bir fitne kopacaktı.
📌Sadrazam bu düşünceleriyle Mısrî'nin yeniden sürgün edilmesi için çabaladı.
15 KİLOLUK BUKAĞI (ZİNCİR) İLE LİMNİ ADASI'NA SÜRÜLDÜ
Tarihler 1693'ü gösterdiğinde ünlü mutasavvıf ve şair vaaz edeceğini duyurduğunda halk Selimiye Camii'ni doldurdu. Fakat Sadrazamın büyük endişeleri vardı, eğer camideki bu vaaz yapılırsa, Mısrî sürgün edilmezse büyük fırtınalar kopacaktı. Hemen bir plan hazırlandı. Mısrî padişah çağırıyor gerekçesiyle apar topar camiden çıkarıldı. Camiden çıkarılan Mısrî'ye yeniden sürgün edilme kararı açıklandığında otuz kadar müridiyle birlikte 15 kiloluk ayağına takılan bukağılarla yeniden Limni Adası'na sürüldü.
📌''Gülzâr-ı Mısrî'de Şeyh'in Limni'de kendisinin ve Vezir Baltacı'nın gömüleceği yeri işaret ederek, ''Burası bana ve bir diğer büyük zâta medfen olacaktır'' dediği rivayet olunur. Yani Mısrî, yıllar önce, Vezir Baltacı Mehmet'in de Limni'ye gömüleceğini bildirdi.
Hayatı ve vefatına dair ayrıntıların en önemli kaynağı neydi?
Niyazî-i Mısrî'nin "Mecmua-i Kelimât-ı Kudsiyye-i Hazret-i Mısrî" adını taşıyan ve hayatının uzun bir döneminde yaşadıklarını anlatan eseri Hatırat niteliği taşıyordu. Kendi el yazısıyla yazılmış tek nüsha bu eserinde hayatına dair pek çok ayrıntıya yer verildi.
📌"Hatırat" olarak adlandırılabilecek kendi el yazısıyla yazılmış tek nüsha eseri bu özelliği itibariyle oldukça önemliydi.
📌18 yıl süren sürgün hayatında başından geçenleri detaylı bir biçimde anlattı.
📌Limni'de yaşadığı yıllarda defalarca zehirlenmiş, türlü hakaretlere uğramış, gözaltında tutulduğu yerin tavanı delinerek her gece rahatsız edilmiş, yüzüne tükürülmüş ve ayağındaki demir bukağıyla yıllarca yaşamak durumunda bırakılmıştı.