Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan alim İbnü’l-Hatib kimdir?
Endülüs'ün büyük doktorlarından olan, Gırnata'da öğrenim gören İbnü'l Hatib, döneminin en bilgili ve en birikimli hekimi olarak bilinir. Tıp alanında da yaptığı çalışmalarla tanınan alim, veba hastalığının bulaşıcı olduğunu ilmi açıdan ispat etti. Ona göre, bulaşmanın varlığı; tecrübe, araştırma, hisler ve kendilerine güvenilir nakillerin açıklığı sayesinde anlaşılmaktaydı. İbnü'l-Hatib hakkında bilgileri derledik.
İbnü'l-Hatib, veba hakkındaki bu açıklamalarını ileri sürerken ayet ve hadislerden yararlandı. "Bir yerde taun (veba) çıktığı zaman oraya girmeyin. Eğer hastalık çıkan yerde iseniz, oradan da çıkmayınız." hadislerini dini rehber edindi. Hz. Ömer Şam'da veba salgının çıktığını öğrendiği zaman oraya girmemiş, askerinin halkla görüşmelerini engellemişti. Günümüzde geliştirilen karantina usulü böyle tatbik edilmişti.
Yaşamında bir dönem vezirlik de yapmış olan İbnü'l-Hatib aynı zamanda şairlik ve devlet adamlığı görevlerini de yaptı. Çeşitli konularda altmışa yakın eser verdi. En önemli eseri olan El Mukni'üs Sailan'il Maraz'ıl Hail eserinde veba ile ilgili oldukça geniş bilgiler yer alır. Şiirlerinin bir kısmı muvaşşah biçiminde bestelendi.1369'da yazdığı otobiyografisi, 'al-Ihata fi akhbar Gharnata' (Gırnata Tarihi hakkındaki tüm kaynaklar) adlı eserinde yer alır.
İbnü'l-Hatib, üstlendiği görevleri başarıyla yürüttü. Kastilya Krallığına karşı iş birliği imkanları aramak üzere Merînî Sultanı Ebû İnân el-Merînî'ye elçi olarak gönderildi. Ebü'l-Velîd II. İsmâil yönetimi ele geçirince, devrik sultan Ganî-Billâh da Vâdîâş'a kaçtı. Bu sırada İbnü'l-Hatîb hapsedildi ve mallarına el konuldu.
Beni Ahmer ülkesinde yaşanan olayları yakından takip eden Merini Sultanı Ebu Salim'in müdahalesi ve katibi İbn Merzuk'un gayretleri ile hapisten kurtulan İbnü'l-Hatib, Gani-Billah ile birlikte Fas'a sığındı. Burada İbn Haldun ile dostluk kuran İbnü'l-Hatîb, Selâ (Salé) şehrinde kaldığı iki yıl boyunca eser yazdı. Ganî-Billâh tahtını tekrar ele geçirdiğinde İbnü'l-Hatîb de Gırnata sarayındaki görevine döndü.
İbnü'l-Hatîb'in nüfuzunun artması öğrencisi ve yardımcısının kendisine düşman olmalarına yol açtı. Sultan Ganî-Billâh'ın gazabına uğramaktan korkan İbnü'l-Hatîb, Tilimsân'a giderek Merînî Sultanı Ebû Fâris I. Abdülazîz'e sığındı. Öğrencisi, Vezir İbn Zümrek ve Kadı Nübâhî kitaplarındaki bazı ifadeler yüzünden onu zındıklıkla suçlayarak katline fetva verdi. Merînî Devleti onu bir süre daha korusa da İbnü'l-Hatîb tutuklanmaktan alıkoyulamadı. İdam edilmesine yönelik tartışmaları devam ettiği bir sırada, hapishanedeki hücresinde İbn Zümrek ve Süleyman b. Dâvûd'un adamları tarafından öldürüldü. Kabre konan cesedi ertesi gün çıkarılarak yakıldı ve tekrar Fas'ta Bâbülmahrûk yakınlarında defnedildi.