Distopya edebiyatının en iyi 15 kurgusu
Distopik romanlara olan ilgi, her geçen gün artıyor. Peki, bu ilginin sebebi bu korku dolu kurgunun gelecekte yaşanabilecek olma ihtimali olabilir mi?
"Bana neler hissettiğini söyleme. Biliyorum. Ama bak, dayanabileceğin cehennem, aşkının gücü kadardır. Benim asıl dayanamayacağım cehennem, seni kayıtsız görmek olurdu."
Sayfa sayısı ile dikkat çeken bu eser, üç cilt halindedir. Objektivizmin kurucusu olan Ayn Rand, Atlas Silkindi'de, tüm iyi ve yetenekli insanların terk ettiği bir dünyadan bahseder. Bir mühendis tüm dünyanın enerjisini sağlayacak bir motor icat eder. Çalıştığı fabrikanın sahipleri el değiştirir ve yapılan yeni sözleşmede işçilerin ne kadar çalıştığına, pozisyonuna göre değil, ihtiyacına göre para verilmesi söz konusudur. Mühendis fark eder ki insandan sürekli çalışması ve üretilmesi beklenir. Ve insanların iyi nitelikleri yüzünden cezalandırıldığını görür. Motoru durdurmaya karar verir ve olaylar başlar. Her yönüyle kült olmayı hak eden bir eserdir.
"Düşünce suçu ölümü gerektirmez, düşünce suçunun kendisi ölümdür."
Eser bizi birçok yeni kavramla karşılıyor. Bunlardan en çarpıcı olanı "yenisöylem"dir. Eserde televizyonlardan her anınızın izlendiği, birçok kelimenin yasaklandığı, kitapların imha edildiği, hükümet aleyhine yapılan bir yanlışta yollanılan, her türlü işkenceye maruz bırakılan 101 numaralı oda vardır. Bu dünyada var olma amacı sadece "Parti" denilen, hükmeden güce ve bu iktidarın başında olan Büyük Birader'e hizmet etmektir. Evren içindeki tüm bilgiler partinin kişilere verdiği kadar sahip olunur. Ve halk da buna inanıp benimsemek zorunda olduğu için değil, bilinçli bir şekilde bilerek inandırılmalıdır. 2 + 2 = 5 dediklerinde bu beştir. Aksini iddia ediyorsanız, Düşünce Polisi bir gün mutlaka çalıp sizi 101 numaralı odaya götürecektir.
"Bireyleri birbirine bağlayan tek şey fikirlerdir. Fikirler değişip yayılır, sahiplerinin fikir değiştirdikleri kadar, fikirler de sahip değiştirir."
"21. yüzyılın Cesur Yeni Dünya'sı...". Kitabın arka kapağında yazan bu alıntı, okuyucuyu kendisine çekiyor. Bir distopya romanı olmasına karşın alışık olduğumuz bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. ABD Orta 2050'li yıllarda savaşa giriyor, iklim değişimiyle birlikte çevre kirliliği artıyor. Ülkeler, ırklar, insanlar arasında güvensizlik ve iletişimsiz sorunu çıkıyor. Plato isimli varlıklı bir iş adamı felaketi öngörüp, tüm varlık ve parasını başka bir adaya aktarmaya başlıyor. Dünyadaki büyük savaşlar bitene dek sonuna kadar bu adaya yatırım yapıp, kendi kendine yeten bir ülke kurmayı başarıyor, adını da Devlet Republic koyar ve Büyük Deniz Perdesini tamamlayarak devletini kuruyor. Kurulan bu adaya dış dünyadan sadece radyo dalgaları ile iletişim sağlanıyor. Kurulan yeni devlette insanlar dört gruba ayrılıp, yeni doğan çocuklar doğumlarından hemen sonra ailesinden alınıyor ve bir yaşının sonunda yapılan sınavı geçemeyen çocuklar ortadan kaldırılıyor. Savaş ve salgın hastalık tehlikesine karşı, adaya yaklaşan her yabancı yok ediliyor. Ve bir gün son radyo dalgası kesiliyor. Ardından 2025'de bir salgın çıkıyor. Dışarıda ne olup bittiğini bilmeyen halk, artık bir zamanlar onları kurtarmış ve onlara hizmet etmiş olan Devlet'e hizmet etmeye başlıyor. Diğer distopya eserlerinden farklı olarak okuması daha kolay ve akıcı bir dille yazılan eserde, final bölümünde okuyucuyu bir sürpriz bekliyor. Eserde insanlar fikirlerini çarpıştırarak birbirleriyle rekabet ediyor. Devlete başkaldıran adamın hapiste yapay zekâ olan Art ile diyalogları ise kitabın farklı bir yanı. Bu diyaloglar insan olma ve yapay zekânın evrimi şeklinde ilerliyor. Yapay zekâların başkaldırış ile neler yapacağını anlatan 2016 yılında yayınlanan "Westworld" dizisi bu türü seven okuyucuya önerilir.
"Değişimin ve değişime gereksinimin olmadığı yerde akıl da yoktur."
Bu eser "zamana karşı koyan" olarak yazar olarak anılır. Wells dünyada popüler olan 'bilimsel yollarla zamanda yolculuk' fikrini ilk ortaya atan kişi olmuştur. Wells 1866-1946 yıllarına bize yolculuk yaptırır ve arkadaş ortamında zaman makinesi fikrini ortaya atar. Kimse ona inanmaz ve güvenmez. Wells bizi adeta bir zaman yolcusu yapar. Kahraman, zamanda yolculuk yapar ve 802701 yılına gider. Ve işler iyice karışır. Gelecekte insan ırkı Eloiler ve Morlocklar denilen iki farklı türe ayrılmıştır. Yazar Simon Nowcomb'tan Karl Marx'a atıflarda bulunur. Kitabı diğerlerinden ayıran fark ise insanların, kimliksizleştirme sonucu robotik davranışlar sergileyen bir yapıya dönüşmediğini gösteren bir düşünce yazısı niteliğinde oluşudur. Kitaptan uyarlama yapılan ve aynı ismi taşıyan 1960, 1978 ve 2002 yıllarında filmler mevcuttur.
TveK'dan satın almak için tıklayın...
"Cahilliklerini bilmenin utancı içindeydiler ve bilgisizliklerini nasıl açıklayacaklarını da bilemiyorlardı."
William Golding'in 1954'te yayımlanan eseri yıllar geçse de okurların ilgisini çekmekten vazgeçmeyen, eşsiz eserlerden birisidir. Bir atom savaşı sırasında, güvenli bölgeye götürülen kalabalık bir grup erkek çocuk, uçak kazası geçirir ve ıssız bir adaya düşerler. Yazar, ıssız adayı kullanarak dış dünyadan soyutlayarak karakterlerin iç dünyasına bir yolculuk yaptıran bir toplum alegorisi oluşturur. İlk başta gruplaşma başlar, aralarında lider seçerler. Liderinin bir danışmanı olur ve meclis oluşturulur. Fakat bu oluşturulmaya çalışan demokrasi Platon'un Devletinde söylediği gibi, kaosa dönüşür ve iyi ile kötü karşı karşıya gelir. Ve eser son bölümüyle çocukların birer yetişkin olduğunu göstererek, bizlere en masum olanlarda bile "masumiyet" kavramını tekrar sorgulatır. Çatışmasız ve kaossuz bir hayatın mümkün olabileceğini bize düşündürür. Sineklerin Tanrısında, yalnız ve medeniyetten uzak olan çocukların iyi içgüdüleri körelip, canavar korkusu ve vahşet duygusu sivrilmiştir. Kitabın sonunda ise, bir kurtuluş olarak görülmesine karşın tekrar savaşın olduğu topraklara dönülmesi bir hayal kırıklığıdır. Ama her zaman önemli olan yardım öneren ellere deniz kabuğunu uzatabilmektir. 1990 yılında filmi yayınlanmıştır.