Distopya edebiyatının en iyi 15 kurgusu
Distopik romanlara olan ilgi, her geçen gün artıyor. Peki, bu ilginin sebebi bu korku dolu kurgunun gelecekte yaşanabilecek olma ihtimali olabilir mi?
"Değişimin ve değişime gereksinimin olmadığı yerde akıl da yoktur."
Bu eser "zamana karşı koyan" olarak yazar olarak anılır. Wells dünyada popüler olan 'bilimsel yollarla zamanda yolculuk' fikrini ilk ortaya atan kişi olmuştur. Wells 1866-1946 yıllarına bize yolculuk yaptırır ve arkadaş ortamında zaman makinesi fikrini ortaya atar. Kimse ona inanmaz ve güvenmez. Wells bizi adeta bir zaman yolcusu yapar. Kahraman, zamanda yolculuk yapar ve 802701 yılına gider. Ve işler iyice karışır. Gelecekte insan ırkı Eloiler ve Morlocklar denilen iki farklı türe ayrılmıştır. Yazar Simon Nowcomb'tan Karl Marx'a atıflarda bulunur. Kitabı diğerlerinden ayıran fark ise insanların, kimliksizleştirme sonucu robotik davranışlar sergileyen bir yapıya dönüşmediğini gösteren bir düşünce yazısı niteliğinde oluşudur. Kitaptan uyarlama yapılan ve aynı ismi taşıyan 1960, 1978 ve 2002 yıllarında filmler mevcuttur.
TveK'dan satın almak için tıklayın...
"Cahilliklerini bilmenin utancı içindeydiler ve bilgisizliklerini nasıl açıklayacaklarını da bilemiyorlardı."
William Golding'in 1954'te yayımlanan eseri yıllar geçse de okurların ilgisini çekmekten vazgeçmeyen, eşsiz eserlerden birisidir. Bir atom savaşı sırasında, güvenli bölgeye götürülen kalabalık bir grup erkek çocuk, uçak kazası geçirir ve ıssız bir adaya düşerler. Yazar, ıssız adayı kullanarak dış dünyadan soyutlayarak karakterlerin iç dünyasına bir yolculuk yaptıran bir toplum alegorisi oluşturur. İlk başta gruplaşma başlar, aralarında lider seçerler. Liderinin bir danışmanı olur ve meclis oluşturulur. Fakat bu oluşturulmaya çalışan demokrasi Platon'un Devletinde söylediği gibi, kaosa dönüşür ve iyi ile kötü karşı karşıya gelir. Ve eser son bölümüyle çocukların birer yetişkin olduğunu göstererek, bizlere en masum olanlarda bile "masumiyet" kavramını tekrar sorgulatır. Çatışmasız ve kaossuz bir hayatın mümkün olabileceğini bize düşündürür. Sineklerin Tanrısında, yalnız ve medeniyetten uzak olan çocukların iyi içgüdüleri körelip, canavar korkusu ve vahşet duygusu sivrilmiştir. Kitabın sonunda ise, bir kurtuluş olarak görülmesine karşın tekrar savaşın olduğu topraklara dönülmesi bir hayal kırıklığıdır. Ama her zaman önemli olan yardım öneren ellere deniz kabuğunu uzatabilmektir. 1990 yılında filmi yayınlanmıştır.
"İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse, insanlıktan çıkar…"
Burgess şöyle der: "İngiliz argosunda bir deyiş vardır: Uqueer as a clockwork orange." Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Otomatik Portakal adı gerçekte buradan gelir. Eser, Alex isimli şiddet taraftarı bir gencin öyküsü etrafında gelişiyor. "iyilik ve kötülük" kavramlarını, "şiddet, suç ve ceza" tabanına koyup inceleyen bir eserdir. Kendine has bir atmosfere sahip olan eser, kin ve nefret dolu anlatımla bu türde öne çıkıyor. Eser suç işleyen bireyleri devletin istediği şekilde tek tipleştirilip, birer otomatik makine haline getirilmesini betimliyor. Yazar okuyucuya, insan iyiliğini, iradesini, adaletini sorgulatıyor. Otomatik Portakal, Anthony Burgess'in aynı adlı yapıtından uyarlanan 1971 yılında yayınlanmıştır.
"Aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktır."
Portekizli yazar Jose Saramago bu eserinde, dilinin kurgusunun yanında metinde nokta ve virgülden başka bir noktalamaya yer vermez. Mekân, kişi, yer adı kullanmayarak sıfatlara yer vererek farklı bir anlam katar. "Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle." cümlesi ile başlayan eserde okuyucuda ana karakter ile birlikte aynı bunaltı, kaos içine girer. Peki ya göremeyen insanlar neden beyaz bir ışık görür? Karanlık olunca gözler görmez. Yazar burada fazla görmekten kaynaklanan bir körlükten bahsediyor olabilir. Nobel ödüllü yazar, eserde bir anda bilinmeyen bir sebeple kör alan insanları ele alıyor. Öyle ki bu körlük, bulaşıcıdır. Bu bembeyaz dünyada tek görebilen doktorun karısı olacaktır. Toplumsal düzenin ve insanoğlunun içinde var olan karanlığa okuyucu kedini, adeta mahkûm ediyor. 2008 yılında Fernando Meirelles tarafından, aynı adla beyazperdeye uyarlanmıştır.
"Toplumsal evrim, insanı çatlatacak kadar yavaş gelişiyor, değil mi sevgilim?"
Amerika Edebiyatının dünyaca meşhur yazarı Jack London'un Demir Ökçe adlı eseri, işçi ve işçi haklarını temsil eden ve en çok okunan kitabıdır. "Demir Ökçe" sembolü, oligarşiyi belirtmek için kullanılmış ve proletaryanın ezici yönünü vurgulamıştır. O dönemde bu eserin yazılması ise bir başka çarpıcı özelliktir. Romanda geçen dönemde Amerika Karl Marx'ın kitapları yasaklıdır. Jack London kapitalist sistemi bir sömürge sistemi olarak görüp, emeği hiçe saydığını bizlere realist bir anlatım ile sunar. Bu distopik eser rejimi "yıkmak, değiştirmek" odaklı olduğundan yasaklanmıştır. Yazar kendi ideal toplum düzenini de bu roman içinde kurgulamıştır. Bir yandan bilim kurgu özelliklerini de taşıyan bu romanda, teknolojik olarak 1906'da estetik ameliyatların sözü bile edilmezken eserde buna dair bölümler geçer.