Turgut Uyar'ın Terziler Geldiler şiirine kavramsal bir bakış
Kendine has şiir dili, hüzün ırmağında yıkanan kelimeleri ve işlediği temalar ile insanlara tesir eden Turgut Uyar, şiirleriyle edebiyat tarihimize damga vurdu. Genellikle soyut ve içsel duyguları işlediği eserleri ile tanınan Uyar'ın hayatı, edebi kişiliği ve Terziler Geldiler şiirine dair sizler için kavramsal bir inceleme hazırladık.
🔹 Doğanın ve iklim şartlarının insan yaşamı üzerindeki etkisini yön tayin edicidir. "Kent" bir yaşam mekanı olarak gelişmişliğin ve medeniyetin sembolü olarak görülür.
🔹 Turgut Uyar, "Terziler Geldiler" şiirinin ilk bölümü kabul edilen terzi izleği üzerinden anlattığı kısımda 'kent'in bu işlevini yitirdiğini, daha ziyadesiyle yozlaşmaya ve insanlar arasında bir çeşit yıkıcı etkisi olduğunu bu şiirde net şekilde hissettirir.
"Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında,
kesip biçtiler
Patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
Katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
Şarkılara başladılar ölmüş olan bir at için
Makaslarını bırakmadılar
Bekleniyorlardı."
🔹 Terzilerin işlerini kendi içlerinden aceleyle yapıyor olması, yetişme çabası ve devir halinde olması hiçbir zaman tam olmuşluk hissinin olamayacağı yönünde bir izlenim oluşturur.
🔹 Kent imgesinin tüm bu keşmekeşliğinin karşısında duran şey ise; doğadır. Turgut Uyar, bu şiirde el değmemiş, temiz ve masum bir hayvan olan "at" izleği üzerinden doğaya kaçışı vurgulamıştır.
🔹 "Ey artık ölmüş olan at! -dediler" dizesi, kadim Anadolu medeniyetinin vurgusudur. Köyden kente göçün, değişen ahlaki ve yaşam koşullarının sonucu artık yitip gitmekte olduğunu düşünür bu güçlü kaynağın.
🔹 "Ne güzeldi senin çılgınlığın ne ulaşılırdı!" dizesinde ise Terzilerin aksine, coşkunun ve varolma halinin gerçekleşebileceğini vurgular.
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler.
Ne güzeldi senin çılgınlığın ne ulaşılırdı!
Sen açardın,
Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
-kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.
Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
Toynaklarını liflerle ovardık
Senin karaya boyanırdı koşuşun
Uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
Çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
Ne güzel gözlerin vardı Kara at!'' (s.223-224)
🔹 Terzi izleği, Uyar'da derin kökleri olan bir meseledir. Turgut Uyar, şiirde ve hayatta bir gelenek kavramı üzerinde durmuş bunun devamlılığını savunmuştur. Bu yüzden, gücünü köklerinden -diğer bir deyişle gelenekten- almayan şeylerin yok olmaması, yıkılmamasını olası görmez. Terzilerin "Kent" izleği altında tam olarak bunu yaşadığı da açıkça bellidir.
🔹 Turgut Uyar, modern dönemin yıkıcılığını Kent imgesi altında eleştirir. Nilüfer İlhan'ın bu konudaki tespitini hatırlamak da yerinde olacaktır: "Kent kültürünün doğal olanı yok eden özelliği, eskiden beri insanoğlunu saf doğaya sığınma fikrine götürmüştür. Sanayileşme ile birlikte hayatın her alanında görülen hızlı değişim, insanlar arasındaki iletişimi koparmış, onları kendi değerlerine karşı yabancılaştırmış, bu yabancılaşma da yalnızlık duygusunu beraberinde getirmiştir."
"Terziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
Yarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler.
Ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
Kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
Kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
iğnelerine iplik geçirip beklediler;'' (s.227)
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler
En güzeli oydu işte, yüzünün
savaşla ilişkisi.
Boydan boya bir karşı koyma, denge
ve istekli bir azalma. Onu bilirdik.
O ağaç senin kanınla beslenirdi,
hepimizi besleyen.
Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
senin karşında,
alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği...'' (s.227)
🔹 Şair, atın ölümünün gerçekleştiğini ilan eder. At bir izlek olarak masumluğun ve saflığın bir timsalidir. Modern zamanların ve kent yaşamı içerisinde değişen, dönüşen ve tamamen savunmasız kalan insanın mecazi ölümünün ilanıdır bu aynı zamanda. Modern dönem, saniyeleşme ve zamana karşı yarışan kent insanının en temel alışkanlığı tüketim üzerinedir. Terzilerin bile (!) dikiş tutturamadığı bir mekan olan kentler, umutsuzluğu, kırılganlığı ve yabancılaşmanın başkenti olarak imgelenir.
🔹 Atın ölümü, masumiyetin ölümüdür. Atın ölümü betonarme yığınlarıyla yaşayan, yabancılaşan insanların ölümüdür. Atın ölümü, her şeyi büyük bir hızla tüketen, değerli olan her şeyi değersizleştirerek yaşayan insanın ölümüdür.
🔹 Yaşadığı kenti ve "her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..." sancıyla büyük bir ikilemde olan Terziler, masumiyetin timsali olan atlar da ölümüyle, Türk tarihi özelinde birçok dönüşümün izlerini zengin imgelerle bu şiirde bir anlatı olarak görmek mümkün olur.