Turgut Uyar'ın Terziler Geldiler şiirine kavramsal bir bakış
Kendine has şiir dili, hüzün ırmağında yıkanan kelimeleri ve işlediği temalar ile insanlara tesir eden Turgut Uyar, şiirleriyle edebiyat tarihimize damga vurdu. Genellikle soyut ve içsel duyguları işlediği eserleri ile tanınan Uyar'ın hayatı, edebi kişiliği ve Terziler Geldiler şiirine dair sizler için kavramsal bir inceleme hazırladık.
"Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra
sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
🔹 Terziler Geldiler şiiri, henüz daha şiirin ilk kelimesinde inşa edilmek istenen anlamı terzi imgesi üzerinden verir. "Terzi" imgesinin anlamsal değeri "bir şeyleri onarma" "yeni bir şey ortaya çıkarma" şeklinde yorumlanabilir. Terziler, genellikle kent yaşamında ihtiyaç duyulan, giydirme ve düzeltme işlerini yapan kimselerdir.
🔹 Şeylerin inşasını, bir değişim süreci olarak da yorumlamak mümkündür. İslam'da terzi motifi Hz. İdris'e (AS) atfedilir ve terzi motifi referansları onun üzerinden kurulur. Hz. İdris (AS) tarihte bilinen ilk terzi olarak geçer ve içinde bulunduğu kavmi "onarma" "dikme" görevleri ona verilmiştir. Terziler Geldiler şiirinde Hz. İdris'e (AS) bir referans var mıdır bilinmez ancak bir paralel görev için terzi imgeleri kullanılmış olma ihtimali kuvvetlidir.
🔹 Hem modern Türk şiirinin şekillemesi hem de Batılılaşma sürecindeki Türkiye'nin bir medeniyet inşası benzer sancılar doğurur. 'İkinci Yeni' şiirinde sıkça kullanılan izleklerden biri olan kendine ve topluma yabancılaşma meselesi, 'İkinci Yeni' şairleri arasında en çok Uyar'ın şiirlerinde rastlanır.
🔹 Şiirde, terzilerin geldikleri mekan kenttir. Kırılmış, koyu renkler ve çok ilişkiler... Turgut Uyar, kent yaşamının hızlı ve karışıklığını eleştirir. Umutsuz, yapayalnız, değerleri zayıflamış ve varolma çabası içindeki insanların bir şekilde hayata tutunma arayışlarını bir kentlinin en önemli problemi olarak ifade eder.
🔹 1950'li yıllarda köyden kente göçün yoğun şekilde gerçekleşmesi, Türkiye'de kentli bir toplumu ortaya çıkarmasından ziyade, köylü ve kent kavramları ayrı ayrı yerlerde konumlanmıştır. Kentlere göç eden köylüler kenti değiştirmemiş kendileri değişmişlerdir. Yıllarca kentlerde yaşayan insanların kurallarına ve yaşayışlarına yabancı olan köylüler, yeni bir ahlaki durumla karşı karşıya kalması bakımından korkuya kapılmışlardır.
🔹 Şiirde "terzi" izleği ile yakın dönem Türkiye'sinin (modern) kaotikliği üzerine durulduğu en kabul yaygın tespittir. Kent kavramı Turgut Uyar'da karışıklık, kalabalık ve yapaylık çağrışımlarını uyandırır.
"Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
Yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
O çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler
Ölülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler
Bütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi."
🔹 Doğanın ve iklim şartlarının insan yaşamı üzerindeki etkisini yön tayin edicidir. "Kent" bir yaşam mekanı olarak gelişmişliğin ve medeniyetin sembolü olarak görülür.
🔹 Turgut Uyar, "Terziler Geldiler" şiirinin ilk bölümü kabul edilen terzi izleği üzerinden anlattığı kısımda 'kent'in bu işlevini yitirdiğini, daha ziyadesiyle yozlaşmaya ve insanlar arasında bir çeşit yıkıcı etkisi olduğunu bu şiirde net şekilde hissettirir.
"Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında,
kesip biçtiler
Patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
Katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
Şarkılara başladılar ölmüş olan bir at için
Makaslarını bırakmadılar
Bekleniyorlardı."
🔹 Terzilerin işlerini kendi içlerinden aceleyle yapıyor olması, yetişme çabası ve devir halinde olması hiçbir zaman tam olmuşluk hissinin olamayacağı yönünde bir izlenim oluşturur.
🔹 Kent imgesinin tüm bu keşmekeşliğinin karşısında duran şey ise; doğadır. Turgut Uyar, bu şiirde el değmemiş, temiz ve masum bir hayvan olan "at" izleği üzerinden doğaya kaçışı vurgulamıştır.
🔹 "Ey artık ölmüş olan at! -dediler" dizesi, kadim Anadolu medeniyetinin vurgusudur. Köyden kente göçün, değişen ahlaki ve yaşam koşullarının sonucu artık yitip gitmekte olduğunu düşünür bu güçlü kaynağın.
🔹 "Ne güzeldi senin çılgınlığın ne ulaşılırdı!" dizesinde ise Terzilerin aksine, coşkunun ve varolma halinin gerçekleşebileceğini vurgular.
"Ey artık ölmüş olan at! -dediler.
Ne güzeldi senin çılgınlığın ne ulaşılırdı!
Sen açardın,
Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
-kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.
Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
Toynaklarını liflerle ovardık
Senin karaya boyanırdı koşuşun
Uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
Çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
Ne güzel gözlerin vardı Kara at!'' (s.223-224)