Doğu ve Batı arasında kalmış bir Tanpınar karakteri: Hayri İrdal
Ahmet Hamdi Tanpınar, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında şahsiyetini bulmaya çalışan bir mütefekkirdir. Eserlerinde sıklıkla vurguladığı "eşik", bu iki medeniyetin arasındaki geliş gidişi simgeler. Tanpınar'a göre bir medeniyet "Derin bir maziden gelen bir kültür yığılmasıdır", bütünlük ve süreklilik demektir. Ona göre batılılaşma ile kazandırılmak istenen yeni hayat tarzı geçmişin manevi ve geleneksel değerlerini hiçe sayarak değil içine alarak ilerlemelidir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Hayri İrdal üzerinden Doğu ve Batı arasında kalan Türkiye'nin bocalayışını okuruz….
🔸 Hayri İrdal'ın hayatında ilk muhitindeki kişiler olumlu ve olumsuz özellikleri ile ikiye ayrılır. Hayati konularda doğru tespitler yapan, insan üzerinde olumlu etkiler bırakan Muvakkit Nuri Efendi ile ilk eşi Emine olumlu özelliklere sahip "gelenekçi" insanlardır. Emine, Hayri İrdal'a destek olan güçlü bir eştir.
🔸 İrdal'ın hayatında geleneği temsil eden grubun olumsuz özelliklere sahip karakterleri de eski inanışlardan ve hurafelerden kurtulamamış "tembel bir topluluktur".
🔸 Geleneğe bağlı olumsuz özellikleri temsil eden ikinci grupta ise Seyit Lütfullah başta gelir. Seyit Lütfullah hurafenin ve ataletin temsilcisidir. Bu gruptaki ikinci karkater Aristidi Efendi'dir. Aristidi Efendi de kısa yoldan zengin olmanın yollarını arayan ve mucize bekleyen bir adamdır.
🔸 Hayri İrdal'ın ikinci muhitini Halit Ayarcı ve "Saatler Ayarlama Enstitüsü"nde çalışan insanlar oluşturur. İrdal, Halit Ayarcı ile tanıştıktan sonra içinde bulunduğu fakirlik ve işsizlikten kurtularak yeni bir hayata adım atar.
🔸 İrdal'ın hayatındaki maddi değişim ona farklı bir bakış açısı da kazandırır. Meselelere "üzerinden bir ağırlık kalkmış" şekilde bakar. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde yeni işe başlayan Hayri İrdal'ın burada yapacağı bir iş yoktur. Enstitü çalışanların boş vakit geçirdikleri bir mekandır.
🔸İrdal'ın bocalayışında yenileşme dönemindeki Türkiye'nin bocalayışını görürüz. Bir yanda Batı'nın ve modern hayatın baskısı, yoksulluğu bulunurken diğer yanda gelenek ve alışkanlıklardan vazgeçememe duygusu ağır basar. Halit Ayarcı'dan önce fakir ama mutlu bir hayatı, Halit Ayarcı'dan sonra ise zengin ve mutsuz bir hayatı olmuştur.