Mehmet Akif’in Reşat Nuri’ye verdiği büyük ders
Klasikleşmiş eserlere imza atan Reşat Nuri Güntekin, Mehmet Akif'in meşhur talebelerinden biriydi. Darülfünun'daki ilk edebiyat dersinde Mehmet Akif'le tanışan Güntekin, yıllar sonra onun için "Akif'in, cesur ve realist usulünden bugün de çok istifade edebileceğimiz kanaatindeyiz." dedi. Peki, Reşat Nuri ve arkadaşları Mehmet Akif'i neden protesto etti? Güntekin, yıllar sonra pişmanlığını nasıl dile getirdi? Mehmet Akif'in, Reşat Nuri ve arkadaşlarına verdiği büyük ders neydi?
Reşat Nuri Güntekin, 1928 yılında yayınlanan bu eserinde; çalışkan, başarılı fakat zaaf gösterenlere karşı acımasız olan Zehra Öğretmen ile babası Mürşit'in bakış açılarından dramatik yaşam öykülerini anlatıyor.
Yazar, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir mülkiyelinin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmalarını ve uyumsuz ilişkilerini anlatırken, dönemin memuriyet yaşamına ait önemli ipuçları da veriyor. Şehirden kasabalara sürüklenirken, ardında birer birer ilkelerini de bırakan genç adam hatalı bir evlilikle korkunç bir sona doğru sürükleniyor. Acı ve sefaletle dolu ortamdan tesadüfle sadece kızı Zehra'yı kurtarabiliyor. Acımak; aile içi ilişkileri ve sorumluluklarını, adeta ders verir gibi gözler önüne seriyor.
Reşat Nuri Güntekin'in çocukluk yıllarında lalası Şakir Ağa'dan dinlediği masallar, onun yazıya ilgi duymaya başlamasını sağladı. Aynı zamanda Güntekin'in babasının kitaplığı da bu ilgiyi pekiştirdi. Babasının bu kitaplığı rastgele oluşturulmamıştı. Güntekin; "Babam için bana yine muamma kalmış bir ikinci şey, bu kütüphanenin pek rastgele bir kütüphane olmaması idi. Türkçe, Farsça divanlara, bizim divanların en iyilerine, kalın Mesnevi, Hafız şerhlerine bütün Edebiyat-ı Ceddi'ye ve daha evvelkilere haydi bir dereceye kadar bir menşe tasavvur edilebilsin; fakat Bibliotheque Nationale'nin mavi kaplı, ucuz klasikler edisyonunun hemen tamamını, Balzac'lar, Flaubert'ler, Zola ve Dante'ler Fransız realist ve natüralistlerini; Taine'i, Renan'ı, Felis Alcan kütüphanesinin en ağır başlı felsefe neşriyatını..." okuduğunu söyler.
"Ben zannediyordum ki, ömürlerimizin teknesini istediğimiz sahile götürmek için yalnız onun dümenini ele almak kâfidir... Şimdi anlıyorum ki, değilmiş... Yollar, görünmez kayalarla doluymuş... Onlara çarpmamak lazımmış... Daha fenası gizli cereyanlar varmış ki, insan onlara kapıldığı zaman yolun değiştiğini, gittikçe uzaklaştığını fark edemezmiş... Ta kendisini başka sahillere düşmüş görünceye kadar..."
Yazar, Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği sırasında, uzun yıllar boyu Anadolu'da yaptığı gezilerin sağladığı gözlemlerinden bir bölümü bu kitapta topladı. Reşat Nuri Güntekin, Anadolu'nun sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili çeşitli gözlemlerine yer verdiği, aydınlar ve genellikle İstanbullular tarafından bilinmeyen hor görülen, ondan sürekli kaçılan, gidilmek istenmeyen Anadolu'yu anlattığı bu kitapta, Anadolu'nun 1930'lu yıllarındaki gerçek durumuna ayna tutmaya çalıştı.
Reşat Nuri'nin Anadolu Notları adlı eseri, Anadolu'yu her yönüyle tanıtan, anlatan ve eleştiren gezi yazısı türünde yazılmış önemli bir yapıttır.
Reşat Nuri, yazılarını yayınlayarak edebiyat sahnesine çıkışını şöyle anlatır:
"Mütarekede, üniversitede profesör olmaktan başka bir hırsım olmadığı bir zaman, bir gün, Darülbedayi'de İzmir'in meşhur Buldanlı Veli'si ile karşılaşmıştım. İzmir'den babamın arkadaşıydı. Perde arasında, oynanan piyes hakkında bilmem neler söylüyordum. Veli, bunları enteresan bulmuş olacak ki; ''Söylediklerini bizim gazeteye yaz.'' dedi. Kendisi o zaman, Maarif Nazırı maslup Şükrü Bey'in çıkardığı gazetenin başyazarı idi. ''Olur mu?'' diye tereddüt ettim; ''Olur olur.'' dedi. Sahiydi ve oldu. İki seneye yakın bir zaman, muntazaman her hafta gazeteye tiyatro kritikleri yazdım, sonra kendim de piyesler yazmaya heveslendim. Bunlar pek fena karşılanmadılar. Artık yolumu bulmuştum."