Mehmet Akif’in Reşat Nuri’ye verdiği büyük ders
Klasikleşmiş eserlere imza atan Reşat Nuri Güntekin, Mehmet Akif'in meşhur talebelerinden biriydi. Darülfünun'daki ilk edebiyat dersinde Mehmet Akif'le tanışan Güntekin, yıllar sonra onun için "Akif'in, cesur ve realist usulünden bugün de çok istifade edebileceğimiz kanaatindeyiz." dedi. Peki, Reşat Nuri ve arkadaşları Mehmet Akif'i neden protesto etti? Güntekin, yıllar sonra pişmanlığını nasıl dile getirdi? Mehmet Akif'in, Reşat Nuri ve arkadaşlarına verdiği büyük ders neydi?
Hocamız, işte o aynı gözlerle bizi dinledikten sonra "Bakalım, görürüz." dedi ve ertesi derste bize Namık Kemal'den, Ekrem'den hatta Fikret'ten bazı mısralar okutarak manalarını istedi. Tabii hepimiz fena halde rezil olduk.
O zaman "Çocuklar bu halle, siz nazariyeyi ne yapacaksınız?" dedi. "Ben zaten nazariyeci herif değilim -kelime kendisinindir-. Siz bugün sahaflar çarşısından yüzer paraya bir Terkib-i Bent ile Terci-i Bent alıp getirin de onun size okutayım!.."
*Nazarîye: Teori
*Terkib-i Bent: Yaşamdan, talihten şikayet; felsefi düşünceler, dini, tasavvufi konular ve toplumsal yergilerin işlendiği şiirler
*Terci-i Bent: Mersiye, yergi, sosyal eleştiri gibi konuların işlendiği şiirler.
Bütün senemiz, edebiyatımızın eski ve yeni şiirlerini okumak ve manalarını anlamakla geçti.
Aradan geçmiş bunca seneden sonra anlıyorum ki, Akif o zaman bizim için yapılabilecek şeylerin en iyisini yapmıştır.
Onun sağlam mantığı, samimi ve pratik zekâsı, çürük temeller üzerine kurulacak nazariyelerin boşluğunu anlamış, bir hoca için usulün, planı programı bir yana bırakarak, talebeyi hangi seviyede bulursa oradan alıp yürütmek olduğunu gayet iyi takdir etmiştir.
Akif'in, cesur ve realist usulünden bugün de çok istifade edebileceğimiz kanaatindeyiz."
Reşat Nuri Güntekin, 1928 yılında yayınlanan bu eserinde; çalışkan, başarılı fakat zaaf gösterenlere karşı acımasız olan Zehra Öğretmen ile babası Mürşit'in bakış açılarından dramatik yaşam öykülerini anlatıyor.
Yazar, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir mülkiyelinin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmalarını ve uyumsuz ilişkilerini anlatırken, dönemin memuriyet yaşamına ait önemli ipuçları da veriyor. Şehirden kasabalara sürüklenirken, ardında birer birer ilkelerini de bırakan genç adam hatalı bir evlilikle korkunç bir sona doğru sürükleniyor. Acı ve sefaletle dolu ortamdan tesadüfle sadece kızı Zehra'yı kurtarabiliyor. Acımak; aile içi ilişkileri ve sorumluluklarını, adeta ders verir gibi gözler önüne seriyor.
Reşat Nuri Güntekin'in çocukluk yıllarında lalası Şakir Ağa'dan dinlediği masallar, onun yazıya ilgi duymaya başlamasını sağladı. Aynı zamanda Güntekin'in babasının kitaplığı da bu ilgiyi pekiştirdi. Babasının bu kitaplığı rastgele oluşturulmamıştı. Güntekin; "Babam için bana yine muamma kalmış bir ikinci şey, bu kütüphanenin pek rastgele bir kütüphane olmaması idi. Türkçe, Farsça divanlara, bizim divanların en iyilerine, kalın Mesnevi, Hafız şerhlerine bütün Edebiyat-ı Ceddi'ye ve daha evvelkilere haydi bir dereceye kadar bir menşe tasavvur edilebilsin; fakat Bibliotheque Nationale'nin mavi kaplı, ucuz klasikler edisyonunun hemen tamamını, Balzac'lar, Flaubert'ler, Zola ve Dante'ler Fransız realist ve natüralistlerini; Taine'i, Renan'ı, Felis Alcan kütüphanesinin en ağır başlı felsefe neşriyatını..." okuduğunu söyler.