Mehmet Akif'in şiirlerindeki sömürgeci Batı’ya meydan okuma
İstiklal Marşı başta olmak üzere Mehmet Akif'in birçok şiirinde Batı'nın emperyalist anlayışına büyük bir başkaldırı vardır. Akif, Batı karşısında ezilen veya Batı'nın kayıtsız şartsız bütün unsurlarını gözü kapalı kabul eden dönemin aydınlarının aksine, İslam ruhunu yeniden diriltmek uğruna büyük mücadeleler verdi. Şiirlerinde Batı'nın Osmanlı'yı sürüklediği felaketlere değinen Akif, çözüm reçetelerini yine İslami referanslar üzerinden sundu. Gelin, Akif'in "tek dişi kalmış canavar" diye tanımladığı Batı medeniyetine olan bakışına yakından şahitlik edelim.
📌 Öncelikle kavranması gereken mevzu Akif'in medeniyete karşı olmadığı düşüncesidir. Medeniyet kavramını çok önemseyen Akif, bu kavramın sömürgeciliğe alet edilmesini asla kabullenemez. Pek çok medeniyet ve kültürün sonunu getiren, Batı'nın bu sömürgecilik anlayışıdır. Batı'ya karşı temkinli bir şekilde yaklaşan Akif'e göre Batı'nın tekniği alınmalı, kültüründen ise tamamen uzak durulmalıdır. Terakki şiirinde bu durumu şöyle izah eder:
"Başka yerlerde taharrîye heveslenmeyiniz.
Onu kendinde bulur yükselecek bir millet;
Çünkü her noktada tâklid ile sökmez hareket.
Alınız ilmini Garb'ın, alınız san'atini;
Veriniz hem de mesâinize son sür'atini"
Ahlak ve medeniyet ilişkisi
📌 Akif'in eserlerinin özünde yer alan ahlak düşüncesi de medeniyet tasavvuruyla yakından ilgilidir. Çünkü bizi biz yapan ve bir medeniyeti kuran değerler bütünü ahlak ve erdemle inşa edilir. İşte Batı'nın yalnızca bilim ve tekniğini alıp medeniyet ve kültüründen uzak durmamızın altında yatan sebep Akif düşüncesinde ahlak ve medeniyet ilişkisidir.
📌Akif, medeniyet adına toplumları felakete sürükleyen Batı zihniyetine çok sert biçimde karşı çıkar. Şiirlerinde Müslüman mazlum halka türlü şekillerde eziyet eden Batı'yı tenkit eden Akif, aynı zamanda Müslümanlara da tepkisini gösterir. Akif'e göre bu geri kalmışlığın sebebi Müslümanların tembelliği, ahlaki yapıdan uzaklaşmaları ve kaderlerine razı olmalarından ileri gelir.
Akif, şiirlerinde Batı'ya dair her şeyi kayıtsız şartsız kabul edenleri, bilhassa olayın aslından uzaklaşıp, sosyal hayatta büyük değişimler uyandıran zihniyetleri sonuna kadar eleştirir.
🔎 Peki, Akif'in şiirlerinde Batı eleştirisi nasıl yer aldı?
📌 Akif, başyapıtı Safahat'ta; Batı'nın "sözde medeni" tavrı karşısında nasıl konumlanmamız gerektiğine yer vermiş ve Batı'nın sömürgeci zihniyetine karşı "kürsüye çıkarak" sonuna kadar kalemiyle mücadele vermiştir.
➡ Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde ve Asım; Akif'in Batı sömürgeciliğine karşı İslam birliğini savunduğu eserleridir.
📌 Akif'in eserlerinde Hristiyan Batı'nın Müslümanlara karşı uyguladığı zulüm söz konusu edilmektedir. Sömürgecilik anlayışıyla bir medeniyet ortaya koyan Batı her türlü vahşetin kaynağı olarak görülmüştür. Bu düşüncesi en belirgin biçimde Asım kitabında yer alan Çanakkale Şehitlerine şiirinde karşımıza çıkar:
"Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk."
➡ "Avrupalı" Akif'in birçok şiirinde olduğu gibi burada da "vahşet" kelimesiyle beraber zikredilmiştir. Ne kadar sırtlan ve yıkıcı güç varsa hepsi Çanakkale'ye toplanmıştır. Avrupa'nın her bir köşesinden çıkıp gelen bu düşman sürüsünün lisanları, yüzleri ve derileri bambaşka olsa da onları tek bir çatı altında toplamaya olanak tanıyan bir idealleri vardır: Sömürmek...