Mustafa Akar anlatımıyla: Sezai Karakoç - 10 Dakikada Edebiyat
Anadolu'nun gür sesli, mütevazı şairi Sezai Karakoç medeniyet elbisesinin kuşanmış bir derviş, hakikat olunda bir karınca idi. Şair-Yazar Mustafa Akar 10 Dakikada Edebiyat'ın yeni bölümünde Bilge şair Sezai Karakoç'a bir pencere açıyor: "Türk edebiyatına; ümmet fikri, Müslüman toplumu fikri, diriliş fikri, diriliş düşüncesi fikri Sezai Karakoç ile birlikte girmiştir." Vefatının üçüncü sene-i devriyesinde Üstad Sezai Karakoç'u rahmet ve minnet ile yad ediyoruz.
Giriş Tarihi: 16.11.2024
12:38
Güncelleme Tarihi: 16.11.2024
16:17
✒ Mustafa Akar:
◽ Peki, Sezai Karakoç bunu nasıl başardı? Evvela Karakoç şiirlerini modern bir dille üretti. Özellikle Türkiye'de 1950'den sonra atılıma geçen "Modernist Edebiyat" tarafını seçti, Sezai Bey. Dolayısıyla günün dili ile şiirini üretmeyi tercih etti. Fikirleri ve düşünceleri de hakeza bu şekilde ilerledi. Ama Sezai Karakoç, bu modernist eda içerisindeyken ilginç bir atılım yaptı. Belki Necip Fazıl ile açılan o yerlilik, millilik kapısına büyük bir duvar ördü. Duvar örmekle kalmadı, onun çatısını kurarak buna da Diriliş dedi. Bunu inşa ederken Sezai Bey'in yaptığı çok büyük bir şey vardı. O da; geçmişle şimdi arasında bir bağ kurabilmek idi. Çünkü 1950'li, 1960'lı yıllar bir anlamda bize dair bir ansiklopedinin, kendimize ait bir kütüphanenin, kendimize dair dil birikiminin ne yazık ki olmadığı yıllardı. Dolayısıyla şöyle düşünün; taşradan Ankara'ya gelmiş ve orada yabancı dil öğrenmiş, dünyayı tanımaya çalışmış, edebi üretime geçmiş ve Necip Fazıl'ın yanında yer almış bir genç, dünyaya dair birtakım fikirler üretmek istiyor.
SEZAİ KARAKOÇ'UN HATIRALARI
✒ Mustafa Akar:
◽ Dünyaya dair fikirler üretirken dünyayı da tanımanız ve ona bir öneri sunmanız lazım. Sezai Karakoç bunu yaparken şunu fark ediyor; bütün Batı toplumlarındaki gelişmiş olan düşünceler geçmişiyle bağ kurmayı başarmış medeniyet topluluklarıdır. O yüzden Sezai Karakoç, medeniyet fikrini bizde ilk dillendirenlerden birisi olmuştur. Şiiri ve bütün çabası, bütün yapıtı da bu geniş medeniyet fikrine doğru açılmaya başlar. Sezai Karakoç'tan önce medeniyet tasavvuru yok muydu? Elbette vardı. Sadece yerliciler, milliciler arasında değil. Marksist düşünürler arasında da çok yaygındı.
Mavi Anadolucular diye bir akım gelişmişti. Sabahattin Eyüboğlu 'nun başını çektiği Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat gibi hem yazarların hem düşünürlerin buluştuğu bir topluluktu bu. Bu topluluk, şöyle bir iddia ile yola çıkmıştı: "Bizim topraklarımızdaki gelişmiş olan mitoloji, aslında bizim kendi klasiklerimizdir." Biliyorsunuz; Sparta, İzmir ve Yunan mitolojisi diye bildiğimiz o mitolojinin bir ayağı da bizim topraklarımızda gelişmişti. Dolayısıyla o mitolojik birikim bizim birikimimizdir, deyip bir hümanist düşünce oluşturma çabasının peşinde koşmuşlardı. B u anlamda Yunus Emre'yi bile bütün o din geleneğinden soyutlayarak bütün o Kur'an-ı Kerim'i Türkçe söylemek, İslam'ı Türkçe düşünmek birikiminden soyutlayarak hümanist gibi dünyaya sunma çabasına soyunmuşlardı. Ama bu tutmadı. Bunun gibi gelenekle bağ kurmak için en azından önemli olan böylesi çabalar vardı.
SEZAİ KARAKOÇ'TAN EN GÜZEL ALINTILAR
✒ Mustafa Akar:
◽ Bizi bu topraklarda var eden ana düşünceyi yani İslam'ı yok sayan düşünceler olduğu için hiçbir zaman bu topraklarla bir bağ kuramadılar. Sezai Karakoç, bu anlamda Necip Fazıl'ın açtığı kapının ne olduğunun çok farkında bir gençti. O yüzden daha gençlik yıllarından itibaren şiirini kurarken de düşüncesini örerken de bu meselenin peşinden gitti. Sezai Karakoç ilk dönem şiirlerinde genelde edebiyatçıların söylemeyi çok sevdiği gibi "İkinci Yeni" akımı içerisinde gösterilir. İkinci Yeni diye adlandırdığımız akım, 1950'li yıllarda "Modernist Edebiyat"ı öne çıkaran, gençlerin oluşturduğu bir atılım.
◽ Aslında bir akım değil bu. Sadece bu şiiri yazan insanlar, dönemin Ankara'da çıkan "Pazar Postası" isimli gazetenin ekinde bir araya geldikleri için onları bir akım gibi algılıyoruz. Oysa bir akım olması için onun bir manifestosu olması lazım ama "İkinci Yeni" böylesi birliktelik.
SEZAİ KARAKOÇ'UN KALEMİNDEN UNUTULMAZ CÜMLELER
✒ Mustafa Akar:
◽ Sezai Karakoç Mekteb-i Mülkiye'den, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden iki arkadaşı Cemal Süreya ve Ece Ayhan ile birlikte Pazar Postası 'nda bir ya da iki şiir yayımlamıştı. Bu şiirlerden en meşhuru Balkon şiiridir ve bu şiirler vasıtasıyla da edebiyat tarihçileri Sezai Karakoç'u "İkinci Yeni" dediğimiz bu modernist şiir içinde düşünürler. Sezai Karakoç, modernist bir şiir üretmiştir ama diğer modernist şairler gibi değildir, Sezai Karakoç 'un yaptığı yine kendine has bir şiir dili inşa etmektir. 'Geçmişi şimdi de düşünmek': Sezai Karakoç'un belki de en çok başardığı şey ve en çok başardığı bu şeyin bir sonucu oluştu.
SEZAİ KARAKOÇ'A EDİPLERİN GÖZÜYLE BAKMAK
✒ Mustafa Akar:
◽ Böylece Türkçede en çok Kur'ani ifadelerin kullanabildiği şiir birikimi ortaya çıktı. Bu daha önce yok muydu? Divan edebiyatında bu vardı. Fakat Divan edebiyatından Cumhuriyet'e kadar olan kesinti, "Dil Devrimi" ve cumhuriye t fikrinin gelenekle olan problemli alanları nedeniyle edebiyatçılar oluşturdukları şiirlerde geleneğe ait birtakım yanları hep törpülediler. Sezai Karakoç, bu konuda belki de en ciddi atılımı yapan şairimizdir. Peygamberler, Sahabeler, Evliyaullah ve diğer önemli isimler Sezai Karakoç ile birlikte şiirimize girer. Mesela Hızır ile Kırk Saat isimli olağanüstü bir şiir kitabı vardır, Sezai Karakoç'un. Hakeza Taha'nın Kitabı vardır. Hakeza Sezai Karakoç Leyla ile Mecnun geleneğini yeniden dirilterek modern edebiyat içerisinde bir kez daha yazmanın yollarını aramıştır.
◽ Çok ilginç bir örnek vermek isterim: "İkinci Yeni"cilerden İlhan Berk'in bir şiiri var: Saint-Antoine'ın Güvercinleri . Şimdi bu şiir ve bu şiirin başlığı aslında Sezai Karakoç'un muarızlarının, karşıtlarının ve Sezai Karakoç'un ne yapmak istediğinin en güzel göstergelerinden bir tanesi. Bir kilisenin ismi: Saint-Antoine. Peki, güvercin kilise bahçesinde mi olur ya da kilisenin bir bahçesi var mıdır? Kilisenin avlusu vardır, güvercin nerede olur? Cami avlusunda olur. Ama şair Saint-Antoine'ın Güvercinleri diyor. Yani burada bir yapısöküm var. Burada geleneğe dair bir yıpranma efekti var. Hepimiz biliyoruz ki güvercin cami avlusunda olur. Kiliselerde güvercin olmaz. İşte, Sezai Karakoç bütün bu edebiyat birikiminden dışlanan, atılan, yok sayılan ne varsa şiirine buyur etmiş bir şairdir. Bunun en büyük göstergesi de zaten kitaplarının ismine baktığınızda ortaya çıkacak.
SEZAİ KARAKOÇ'UN KİTAPLARI