Necip Fazıl'ın büyük yankı uyandıran tiyatroları
30 yaşındayken her şeyi bırakıp, sıfırdan yepyeni bir hayata başlayan mücadele adamı Necip Fazıl Kısakürek, Yunus Emre'den, Fuzuli'den, Yahya Kemal Beyatlı'dan miras aldığı edebiyata yeni bir boyut kazandırdı. Bir edebiyat çilekeşi Necip Fazıl Kısakürek, fikirleri ve eserleriyle düşünce dünyamıza derin izler bıraktı. Tiyatroyu "hayatın değersiz ve geçici yüzünü değil, kalite gibi derin ve sonsuz şahsiyetini zapt eden ve onu molozlarından ayıklayarak tasfiye eden tıpkısı fakat başka türlüsünü gösteren mistik bir ayna" olarak gören usta kalemin büyük yankı uyandıran tiyatrolarını sizler için derledik.
"Ben Allah'ı, tokluğumun değil, açlığımın şiddetinden buldum."
Necip Fazıl, oynanmasından ziyade okunması için kaleme aldığı bu eserini, 'tek perdede bir hikaye' şeklinde takdim eder. Eser, ilk defa 1943 Büyük Doğu'larında tefrika edildi.
Siyah Pelerinli Adam'da şair, bir şeytanla karşılaşır. Oyunun en başında fakir bir pansiyon odasında çalışmakta olan şairin kapısı çalınır ve bir ses "Şair, aç kapıyı! Ben geldim!" der. Şair kim olduğunu bilmediği bu sese kapıyı açarak şeytanı içeri alır. Oyunun sonuna kadar şeytan çeşitli kılıklara girip farklı vaatlerde bulunarak şairi kandırmaya çalışır ama başarılı olamaz. Şeytan tüm kötülükleri, baştan çıkarıcıları içeri getirir. Buna rağmen tüm uğraşları boşa çıkar. Şair zaman zaman kafası karışsa ya da kendini savunmasız hissetse de Allah'a sığınarak kurtulur şeytanın elinden.
Necip Fazıl'ın Para piyesi 15 Aralık 1941'de tamamlanır. Piyesin baş aktörü, 'hayata hakim küçük tedbirlerin, miskin hesapların adamı' bir Banka Patronudur. Para kazanmak uğruna herşeyi meşru görür; ama asla, ahlâksızlığının üstünü örterek namuslu görünmek gibi riyakâr bir tavır içine girmez. Hasılı, ahlâksızlığında samimi bir adamdır. Ayrıca, aile fertlerinden başlayarak, yanında çalıştırdığı ve toplumun çeşitli kademelerinde ilişkide bulunduğu namuslu ve dürüst görünen insanların çoğunluğunun samimi olmadığının da farkındadır.
Piyes'te gelişen hâdiselerin merkezinde para, öyle bir ölçüdür ki, insanların bütün içyüzünü olduğu gibi ortaya çıkarmaktadır...
Eser, ilk defa 1941-42 kışında İstanbul Şehir Tiyatrosunda sahnelendi.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
Necip Fazıl'ın 1948 yılında yazdığı eserde, "en canhıraş sebepleri ve neticeleriyle doktor ve ilacı olmayan hastalığı, 'kumarı' göstermek" istediğini söyler. Necip Fazıl, Parmaksız Salih ile ilgili olarak kendisine yöneltilen bir suale şu cevabı veriyor:
"Eserde ifadelendirmek istediğim tek dava, binbir tezad ve binbir zıt kader cereyanı içinde hakiki fışkırışını bulamamış ve hatta kötülük baskısı altında uyuşmuş bir ruhun, en büyük saike kavuşur kavuşmaz birden şahlanışı; ve tam 55 yıl bilmeden hasret çektiği ve daima istekli yaşadığı ulvî aksiyona şiddetle atılışıdır."
Bu tiyatro eseri, 1948-1949 kışında İstanbul şehir tiyatrosunda temsil edildi.
"Bu dünyada ne varsa gurbet... Bütün varlıklar yokluk, bütün sahipler yoksunluk!.."
Necip Fazıl'ın 1978 yılında yazdığı eserinde, Belh sultanıyken tacını tahtını terkedip dervişlik yoluna düşen, Veliler kervanının şanlı öncülerinden İbrahim Ethem Hazretlerinin hayatından sahneleri aktarır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
Piyes, Büyük Osmanlı Padişahı Abdülhamid Han'a ait tepetaklak edilmiş tarihî hakikatlerin, «Ulu Hakan» eseriyle taş taş yerine oturtularak bir tez, bir manifest halinde bina edilmesinden sonra, bir ölçüde sahneye yansıtılmasıdır.