Arama

Sait Faik ve arkadaşları okuldan niçin sürgün edildi?

Bu, bir sürgün hikayesi aslında. 1925 yılında İstanbul Erkek Lisesi onuncu sınıf öğrencilerinden birinin Arapça hocasının minderine iğne koymasıyla başlıyor. "Alt tarafı öğretmene yapılan bir şaka." diyebilirsiniz. Ancak mesele basını günlerce meşgul eden bir olaya dönüşüyor, Sait Faik ve arkadaşlarının sürgün edilmesine yol açıyor. Liseli bir grup genç hayatlarının en büyük utançlarıyla yüzleşiyor. İlk hikayelerini bu sürgünle yazacak olan Sait Faik, süreçte yaşadıklarıyla edebiyat dünyasının en ilginç okul anısını da sizinle paylaşıyor.

  • 19
  • 31
ŞAKAYI CUMHURBAŞKANI MUSTAFA KEMAL DE DUYDU
ŞAKAYI CUMHURBAŞKANI MUSTAFA KEMAL DE DUYDU

Basında bu tür münakaşalar devam ederken, Sait Faik ve arkadaşları ise Millî Eğitim Bakanlığı'nı bilgilendirmek, kendilerini aklamak için aralarından iki kişiyi seçerek Ankara'ya gönderirler.

Gazetelerin hadiseyi alevlendirmesiyle büyüyen "çuvaldız olayı" Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in TBMM'nin açılış konuşmasına bile "Mekteplerimizde inzibatın hayat-ı maarifin en lâ-büdd esasıdır." diye yansıyacaktır.

  • 20
  • 31
SÜRGÜN KARARI
SÜRGÜN KARARI

Arapça Hocası Salih Bey'e yapılan şakanın failleri ise henüz bulunamamış, hiçbir öğrenci suçlamaları kabul etmediği gibi aksine bu işi yapanın başkası olduğunu iddia etmişlerdir. Cumhuriyet gazetesi, bu sırada Sait Faik ve arkadaşlarına "Bir Mertlik Vazifesi" başlığı ile çağrıda bulunarak suçlu veya suçluların ortaya çıkarılmasını ister:

"Tahkikat devam ediyor. Fakat İstanbul Lisesi'nde Arabî mualliminin iskemlesine çuvaldız koyan yaramaz çocukların kim olduğu bir türlü meydana çıkarılamıyor. Bu yüzden de elliye karib genç sokaklarda sürünüyorlar. Belki de tahsilden mahrum kalacaklar. Bu vaziyette hâcenin iskemlesine çuvaldız koyan yaramazın ve yaramazların uhdesine bir mertlik vazifesi tevcih ediyor ki o da çuvaldız vak'asının kahramanı veya kahramanları kendileri olduğunu söyleyerek itiraf-ı kusur etmek ve bi-günah arkadaşlarının tahsiline mani olmamaktır. O yaramaz gençler, bu mertliği gösterecek olurlarsa mektep idaresi değilse bile efkâr-ı umumiye kendilerini affedecektir. Çünkü Türk gençliğine yaraşan ve şeref veren bir mertlik göstermiş olacaklardır. Yaramazlık affedilir, fakat namertlik asla..."

Ancak ne bu çağrı ne de Millî Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları soruşturmalar sonuç vermeyince, Sait Faik ve arkadaşlarının İstanbul Erkek Lisesi ile ilişkisi kesilir ve İstanbul dışındaki liselere tabiri caizse sürgün edilirler.

  • 21
  • 31
ANNESİNİN ANLATTIĞI SAİT FAİK
ANNESİNİN ANLATTIĞI SAİT FAİK

Sürgün edilen kafile arasında yer alan Sait Faik'in bu olayda parmağı var mı yok mu, henüz bilmiyoruz. Ancak Sait Faik'in, "yaramaz, haşarı, arkadaşlarıyla devamlı çatışan ve kavgacı" bir çocukluk geçirdiği göz önüne alındığında hadisenin elebaşısı olma ihtimali yüksek gibi görülüyor. Üstelik annesi Makbule Hanım kendisiyle yapılan bir röportajda, Sait Faik'in yaramazlığını şöyle anlatmaktadır:

"Oğlumuz garip bir ruhlu çocuktu. Yaramazlığından ötürü ondan yaka silkiyorduk."

  • 22
  • 31

Sait Faik'i çocukluğundan beri tanıyan ve bir ara öğretmeni de olan Hakkı Süha Gezgin ise, aksine onun "sınıfta sakin ve dalgın, bahçede yalnız" dolaştığını söylüyor. Şu hale göre Sait Faik büyüdükçe haylazlıklarından vazgeçmişe benziyor. Öyle ki, Hikmet Feridun, Salih Hoca'ya yaptıkları çocukça şakayı her aklına geldiğinde Sait Faik'in "Ne de efendi bir adamdı. Nasıl elimiz vardı da o iğneyi minderine koyduk?" diye esef ettiğini yazmaktadır. Bir bakıma vicdan azabı çeken Sait Faik'in iğne olayında bir numaralı aktör olduğunu ise Hikmet Feridun'a anlattıkları belgelemektedir.

  • 23
  • 31
SAİT FAİK’İN VİCDAN AZABI
SAİT FAİK’İN VİCDAN AZABI

"Aradan yıllar geçti. Bir gece yarısı Sait Faik'i Beyoğlu'nda, Ağa Camii durağında gördüm. Büyük bir haberi varmış gibi önümü kesti ve:

"Ne oldu biliyor musun?" dedi.

Merakla yüzüne baktığımı görünce anlatmaya başladı:

Salih Hoca'yı gördüm!"

Nerede?"

Eyüp Sultan'da… Yanına koşup elini öptüm ve 'Hocam bizi affettin mi?' dedim. Hoca şaşardı. Sonra 'Niçin sizi affedeyim, sebep ne?' dedi. Kekeledim: 'Hani şu iğne meselesi hocam!' Elini öptüğüm zat büsbütün afalladı: 'Evladım, sen yanlıyorsun galiba. Beni birisine benzetmiş olmayasın?' Bu sefer ben şaşaladım: 'Siz Arabî Hocası Salih Efendi Hazretleri değil misiniz?' Güldü: 'Yok çocuğum, ne münasebet? Ben Arapça hocası değilim, ismim de Salih değil!' cevabını verdi. Bu sefer boynumu büktüm: 'Bir çocukluk yaramazlığının vicdan azabı içindeyim hoca efendi. Benzettiğim kimse olmasanız bile zararı yok. Onun namına beni affetseniz de şu iş olup bitse!' Hoca gülümsedi: 'Affettim gitti oğlum affettim!' dedi. Bir daha elini öptüm ve ayrıldım."

Sait Faik durdu ve bir yükten kurtulmuş gibi: Oh be yahu… Hafifledim vallahi!" dedi.

Bir vicdan azabı onu yallarca adım adım takip etmişti.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN