Arama

Sait Faik'in İstanbul'u

Türk edebiyatının öncü hikâyecilerinden ve Cemal Süreya'nın "en şair iki öykücüden biri" olarak gördüğü kişidir Sait Faik. Hikâyelerinde, İstanbul bir ana karakter kadar önemlidir. Aynı zamanda Burgazadalı olan usta isim öykülerinde Ada'yı, hayatını, salaş balıkçıları, insanın denizle ve şehirle bağını renkli bir üslupla anlatır. İsmi İstanbul ile özdeşlemiş olan Sait Faik'in hikâyelerinde şehir, her an nefes alıp vermektedir. Bu içten ve renkli üsluptan mahrum kalmayın diye Sait Faik'in kaleminden İstanbul'u sizler için derledik.

"Şehirden kurtulmakla tarihten kurtulunmuyor. Her adımda yıkık dökük, harabe hâlinde tarih surlarda. İstanbul surları, kuleleri birbirine geçmiş, mazgalları dökülmüş, sarayları çökmüş, yollarını devedikenleri, baldıranlar kaplamış bir hâlde sağımızda uzayıp gidiyor" (Sait Faik Abasıyanık, Havuz Başı)

Yukarıdaki pasajlarda çizilen ışıltılı ve sıcak tablonun aksine bu satırlarda, kişinin aslında yaşadığı şehrin tarihini de kaderini de sırtlandığını ve ondan uzaklaşsa bile onun haraplığından yaralarından uzaklaşamayacağının bilincini ve acısını da yansıtıyor.

Sait Faik ve arkadaşları okuldan niçin sürgün edildi?

  • 10
  • 10

"Günlerden cumartesiydi. Kışın bazı cumartesi günleri şehrin gürültüsünden uzaklara gitmek öyle bir arzu halinde yapışır ki bana... Köprüde vapurlar ne güzel bakar, düdükleri ne tatlı öter…" (Sait Faik Abasıyanık, Havada Bulut)

Bazı günler, insan bu şehri sevse de kente uzaktan bakıp öyle hissetmek ister bu duyguyu. Havada Bulut öyküsünde karakter de uzaklara gitmenin tatlı arzusuyla şehre bakar; şehrin içindeyken bazı vakitler onu bunaltan gürültü, şehirden uzaklaştığında hoş bir sese dönüşür.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN