Sezai Karakoç'un mutlaka okunması gereken kitapları
Sezai Karakoç, bir savaş var diyor ve bu savaş sürüp gidecektir. Ölüme ya da dirilişe kadar...Ve bu savaşta toplum, kendi diriliş neslini, bütün kötü ve ağır şartlara rağmen yetiştirmesi öğüdünde bulunuyor. "Kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum. Bir Diriliş Cephesi bulunduğuna ve kendimin de o cephede bir savaş adamı olduğuma, olmam gerektiğine inanıyorum." diyen usta kalemin okunması gereken kitaplarını sizler için derledik.
"Biz neyiz? Biz sadece bir ırktan ibaret değiliz. Biz bir medeniyetin milletiyiz. Bu medeniyet, İslam medeniyetidir."
"İlk şiirlerinden beri metafizik bir dikkat geliştirmiş olan Sezai Karakoç, 1960'larda bu dikkati, İslamî bir duyuşla derinleştirip "Diriliş" söylemiyle sistemleştirir. Kendi şiirinin ustası olma sürecinde geldiği nokta, Karakoç'un edebiyat kanonu tarafından dışlanmasına yol açar. Öyle ki bu dışlama, sadece 1960'lar ve sonrasıyla da sınırlı kalmaz. Karakoç, modern Türk şiirinin en önemli hamlelerinden biri olarak kabul edilen İkinci Yeni Şiiri'nden de dışlanmak, çıkarılmak istenir. Bu tutuma karşı o da edebiyat kanonunu dışlar. Sezai Karakoç, çıktığı yer ile geldiği yer arasında bir kavis oluşturmuş ve Diriliş düşüncesiyle bu kavisi bir daire olarak tamamlamıştır. Bu dairede, Türkçe ile nefes alan bir kültürün yaşadığı rahatlıkla söylenebilir"
Bu kitap, Günlük Diriliş Gazetesi'nde, 7 Ocak 1983-16 Haziran 1983 tarihleri arasında, Gün Saati başlığı altında yayınlanmış günlük yazılardan oluşur.
Bu kitap, 10 Mart 1977-3 Ağustos 1978 tarihleri arasında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü'nde Diriliş imzasıyla ve Ekim 1979-Eylül 1980 tarihleri arasında aylık Diriliş Dergisi'nde yazarın adıyla çıkan başyazılardan oluşmuştur.
Bu kitabı oluşturan piyeslerden Ertelenen Düğün 23 Haziran 1977'de Diriliş Pazartesi - Perşembe Günlüğü'nde, Çeyiz Haziran 1980'de Aylık Diriliş Dergisi'nde yayınlanmıştır. Perde ve Görev isimli piyesler ise dergide yayınlanmadan doğrudan kitaba girmiştir.
"Kirpiklerinde her an bir güneş doğup bir güneş batıyor."
"Müslüman'ın birinci özelliği, yüreğinde beyaz bir kıyamet beneği taşımaksa, ikinci işareti, yüzünden ve dudaklarından başlayarak duruş ve davranışlarına kadar bir sabır atmosferini varlığına sindirmiş olmasıdır. Neden biz Müslümanların başarıları bu çağda hep kesik kesiktir? Bir yatır sabrına her birimiz, tek tek ulaşamadık ta ondan. Çünkü sabır, başarının tohumudur. Eseri verimlendiren, yeşerten, sağ ve diri tutan odur. Bir iş bir dakika önce olmaz, bir dakika sonraya da kalmaz. İşte sabır, bu kader sırrına ermektir. Yani işi bir dakika sonraya bırakma tembelliğinden kaçınma ve korunma iradesi demektir sabır. Kader, eşyanın tabiatına yaratıcının kattığı bir sabırdır adeta. İşte bundandır: sabır şuuruna varmış Müslüman bir bakıma da, kaderin şuuruna varmıştır.. Adeta sabır, Müslüman'ın içinde, bir kader bilgisi gibi çalışır. Öbür dünyada amel defterinin sağdan verilmesi için bu dünyada adeta her zaman sağ elimizde bir sabır kitabı bulunmalıdır."