Tasavvuf edebiyatının usta şairi Niyazi-i Mısri'nin Divanı'ndan şiirler
"Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş" mısralarıyla tanıdığımız Niyazi-i Mısri, yaşadığı dönemden günümüze kadar gerek tasavvufun gerekse edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri oldu. Öyle ki kültür tarihimizde Yunus Emre'den sonra en çok bestelenen ilahi, Niyazi Mısri'ye aittir. Peki, Mısri meşhur "Derdime" şiiriyle bizlere hangi sırların kapısını aralar? İşte Niyazi Mısri'nin divanından en güzel şiirler…
🔶 "Derman Aradım Derdime" Mısri'nin en sevilen şiirlerindendir. Şiir aynı zamanda bestelenmiş ve çağlar boyunca dilden dile dolaşmıştır. Bu şiirin arka planında büyük bir tasavvufi felsefe yatmaktadır.
✅"Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma aslım bana burhan imiş"
📌 Şair, şiirin ilk dizesinde dert kavramıyla başlar. Dert zahiren sıkıntı çekmektir. Burada sözü edilen maddi bir hastalık değil, manevi bir derttir. Bizim dışımızda gelişen bir durum olmadığı için de bu derdin devasını başka kaynaklardan değil yine kendi içimizde aramamız gerekir. Bu derdin kaynağı Hakkın tecellilerini bulabileceğimiz ruhumuzdur. Şair aslından bir delil istediğini, bu delilin ise yine kendi varlığı olduğunu apaçık beyan etmiştir. Bu sebeple aşk derdinin çözümünü başka yerlerde aramak, aslımızdan uzaklaşmamıza sebebiyet verir.
✅"Sağ u solu gözler idim dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar idim ol can içinde can imiş"
📌 Kullar, Allah'ı zahiri unsurla görebileceklerini düşünmüştür. Oysa bilmezler ki bu şekilde Mevla'yı bulamazlar. Bu boşuna çabalamaktan başka bir şey değildir. Derdin dermanı içimizde olduğu gibi, asıl can da kalbimizin ve ruhumuzun tam içindedir.
✅"Öyle sanırdım ayriyem,dost gayridir ben gayriyem
Benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş"
📌 Mısri burada tasavvufun vahdet anlayışını açığa çıkarmıştır. Mısri önceden bütün unsurların çokluk içinde olduğunu düşünürken tasavvuf aracılığıyla hepsinin varlık denizinde tek bir katre olduğuna şahitlik etmiştir. Böylece tevhid zevki ile meşgul olan kullar, dosttan farklı olmadığının bilincine varabilir.
✅"Savm u salat u haccile sanma biter zahid işin
İnsan-ı kamil olmağa lazım olan irfan imiş"
📌 Niyazi Mısri bu dizesinde klasik edebiyatta sıklıkla karşımıza çıkan dinin yalnızca dış yüzeyinde kalıp asıl derinliğine nüfuz edemeyen, ibadetleri ne için yaptığının farkında olmadan yalnızca cehennem korkusuyla Allah'a yönelen zahid tipini eleştirmektedir. Nitekim insanı kamil, yani olgun insan olmak için gerekenler, zahidin yaptığı yüzeysel ibadetler değil, hakiki bir irfan ve kültürdür. Mısri dizelerinde ibadetleri küçümseyip kesinlike yok saymaz, yalnızca Hakk'a ulaşmak için bu ibadetlerin yeterli olmayacağından bahseder.
✅"Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş"
📌Şair burada kulun dünyadaki amacından, nereden gelip, nereye gideceğinin bilincinde olması gerektiğinden bahseder. İlahi sırra vakıf olamayan kimse, bu dünyaya neden geldiğinin bilincinde olmazsa, tek derdi yemek, içmek ve hayatta kalmak olan hayvandan bir farkı da kalmaz. Bu sebeple insan, menzilini yani varış noktasını iyi bilmeli ve bu varış noktasına göre de hayatını şekillendirmelidir.
✅"Mürşid gerektir bildire Hakkı sana hakkel-yakin
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş"
📌Mısri bu dizelerinde, Allah'ı yakinen bilmek, O'nu hakkıyla tanımak tasavvuf yolculuğunu tamamlayabilmek adına bir mürşidin gerekli olduğundan bahseder. Mısri'ye göre kul mürşidini bulursa hakikatin sırlarına da erişebilir.
✅"İşit Niyazi'nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak'tan ayan bir nesne yok gözsüzlere pünhan imiş"
📌Niyazi Mısri son olarak kendi sözlerinin işitilmesini talep ediyor. Zira şair, hiçbir şeyin Allah'ın varlığını perdeleyemediğini, Hakk'tan ayrı hiçbir nesnenin olmadığını dile getiriyor. Bunu görmek içinse şairin dediği gibi, tevhid irfanına vakıf olabilmek esas şart. Çünkü görmeyi bilmeyen insanlara Allah'ın sırları gizli, tevhid ehline işe aşikardır...
Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a
Her geceyi kaaim ol her gündüzü saim ol
Hem zikr ile daim ol yalvar güzel Allah'a
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allah'a
Aslığı ganimet bil her saati nimet bil
Gizlice ibadet kıl yalvar güzel Allah'a
Ömrünü hiçe sayma kendini oda yakma
Her şam u seher yatma yalvar güzel Allah'a
Hey nice yatırsun dur olma bu safadan dur
Bahr-ı keremi boldur yalvar güzel Allah'a
Her vakt-i seherde bir lûtfu gelir Allah'ın
Ol vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allah'a
Allah'ın adın yâd et, can ile dili şâd et
Bülbül gibi feryat et yalvar güzel Allah'a
Gel imdi Niyaziyle Allah'a niyaz eyle
Hacatı dıraz eyle yalvar güzel Allah'a
Bugün bir meclise vardım oturmuş pend ider vaiz
Okur açmış kitabını bu halkı ağlatır vaiz
İki bölmüş cihan halkın birini cennete salmış
Eliyle kürsüden biri tamuya sarkıtır vaiz
Çıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı melunu
Sanırsın yedi tamunun azabı kendidir vaiz
Tamuya şöyle doldurmuş içinde yok duracak yer
Ana yerleştirir halka acep hizmettedir vaiz
Yaraşır va'z ana hakkı ki yanar yakılır her dem
Niyazi'nin hemen ancak cihanda adıdır vaiz
Bahr içinde katreyim bahr oldu hayran bana
Ferş içinde zerreyim arş oldu seyran bana
Dost göründü çun ayan kalmadı bir şey nihan
Tufan olursa cihan bir katre tufan bana
Surette ne'm var benim sirettedir madenim
Kopsa kıyamet bugün gelmez perişan bana
Kaf-ı dil ankasıyım sırrın aşinasıyım
Endişelen hasıyım ad oldu insan bana
Niyazi'nin dilinden Yunus'durur söyleyen
Herkese çun can gerek Yunus durur can bana