Türk Şiirine Aynadan Bakmak
Ayna yüzyıllardan beri kullanılan, sanatın farklı alanlarında da kendine yer bulan ilginç bir araç. Efsanelerde, masallarda başrolller kadar kilit bir konumda bulunan bu esrarengiz eşya Türk şiirinde de şairlerin sıklıkla kullandığı bir metafor olmuştur. Yalnızca şiirde değil kurmaca metinlerde de yer alan ayna imgesine Cahit Sıtkı, Necip Fazıl, Ahmet Muhip, Asaf Halet ve Ahmet Hamdi'nin şiirleri üzerinden beraber bakalım.
Hafızanın ve bilinçaltının aynası olan rüya, ayna metaforu ile en çok kullanılan ögelerden biridir. Hatta bazı edebi metinlerde ayna ve rüya iç içe geçer ve kişiyi yansımalar ve belirsizliklerle dolu bir odaya hapseder.
"Ellerim bir kanat gibi titrekti,
Tutmasam gözümden yaş inecekti,
Bir his beni alıp aynaya çekti,
Ondaydı gecenin esrarı güya."
Necip Fazıl Kısakürek, Rüya
◾Necip Fazıl'ın da en çok kullandığı metaforlardan biri olan ayna bu şiirde, gecenin esrarını şaire gösteren bir nesne olarak tasvir edilmiştir. Gecenin karanlığını yansıtan ve esrarını gizleyen ayna aynı zamanda şairin zihinsel bir yolculuk yaptığı ve suretini farklı gördüğü bir görüntüye de kapı aralar. Ayna gecenin esrarıyla daha da sırlanmıştır ve sır bildiğini kendinde tutup saklayacaktır.
"Sordum etrafıma, ne oldu, ne var?
Nedir suratımda bu çukur yollar?
Sanki yaşamaya güvenim kadar
Büyük bir şey çaldı benden o rüyâ..."
Necip Fazıl Kısakürek, Rüya
◾"Nedir şakağımda bu beyaz saçlar? / Sanki uyutup da gençliğim kadar / Büyük bir şey çaldı benden o rüya" mısralarında Necip Fazıl'ın aynaya baktığında gecenin sırına eriştiğini ve onunla yüzleştiğini görürüz. Aynada kendini olduğundan daha yaşlı gören şairin bu sanrısı ruhsal çöküşünün ve gönül yorgunluğunun sonucudur. Ayna ona yorgun gönlünü kendi sureti üzerinden resmeder...
◾Saf şiirin önemli temsilcilerinden biri olan Dıranas'ın "Aynalar" şiirinde geçmişe özlemini ve gençlik yıllarını arayışını görürüz. Fakat aradan geçen bu uzun süre ona ömrünün nihayet bulabilecği vakitlere yaklaştığını da sezdirdiği için aynı zamanda ölüm korkusunu da hatırlatır.
"Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda;
Kaybolan gençliğimi aradığım aynalarda
Ölüler dolaşıyor böğürlerinde elleri,
Aynı şeyi arayan akraba hayalleri,
Yalnız taze bir kadın yaşlılığı arıyor;
Yaşlılığım; yaşlılığım! Diye yalvarıyor,
Sırları dökülüyor baktığı aynaların;
Söndürüp yürüyor bir bir aynaları kadın."
Ahmet Muhip Dıranas, Aynalar
◾Dıranas'ı "odada gençliğini kaybeden", sonrasında gençliğini "aynalarda arayan" ve bu arayışta kendisi dışında mazisinden izleri seyreden biri olarak görürüz. Ölüme yaklaşan her birey gibi gençliğini aynalarda araması ve aynalarda ölüleri görmesi onların da gençliğini arıyor olması şairin iç çatışma iç buhranlarına ayna tutar. Ayna, Ahmet Muhip Dıranas'ın kaybettikleriyle ve yalnızlığıyla yüzleştiği bir araç haline gelir.
"Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler önündeki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?"
Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş
◾Ölüm korkusunun yanı sıra yaşama sevinciyle de dikkat çeken, Türk edebiyatının en tanınmış şairlerinden biri olan Otuz Beş Yaş şairi Cahit Sıtkı Tarancı aynayı sık sık şiirlerinde kullanır. Suretiyle ve zamanla yüzleştiği aynalar aynı zamanda ruh haline göre başka duygulara kapı aralayan araçlar olmuştur. Evliliğinden önce daha karamsar bir yapıya sahip olan bunu şiirlerine yansıtan Tarancı, Otuz Beş Yaş şiirinde yaşlanmış suretine bakıp kendine yabancılaşır, dehşete kapılır ve aynalarla konuşur. Genç, taze ve görece daha umutlu suretine bakarken dost olan aynalar artık düşman kesilmiştir.
"Aynalar, aynalar, sevgili aynalar,
Yok beni anlayan, seven sizin kadar.
Öldükten sonra da, yine sizin kadar,
Kim beni düşünür, hayalimi saklar?
Aynalar, ne olur, siz yalnız aynalar."
"Aynalar"
◾Aynalar başlıklı şiirinde de aynalarla konuşan şair, dostu Ziya Osman Saba'ya yazdığı bir mektupta kendinden uzun uzun bahsettikten sonra bir özeleştiri yapar: "Kusura bakma, Ziyacığım, gene hep kendimden bahsettim, ne yapayım. Önümdeki bardak ayna, tabak ayna, masa ayna, kâğıt ayna, kalem ayna, hep kendimi görüyorum senin gözlerinde bile Ziyacığım…" Eşyayı ve dünyayı ayna olarak gören şair kederini ve kendisini her şeyin merkezine koyarak her baktığı şeyde acılarını görür. Bu da psikolojik anlamda narsist bir yaklaşıma işaret eder.