İslam coğrafyasının vazgeçilmez sanat alanı hüsnü hat çeşitleri
İslâm yazıları için kullanılan bir tâbir olan hüsnü hat, kelime olarak güzel yazı anlamına gelir. Harflerin ideal ölçüsünün bulunması, kalem hâkimiyeti ve harflerin satıra dizilmesindeki kudret ve kuvvet, Osmanlı hat mektebinin önemli hususiyetlerindendi. Öyle ki; "Kur'an Mekke'de nâzil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı" sözü bir hakkın tesliminden başka bir şey değildir. Sizin için, İslam'ın yaygınlık kazanmasından sonra kısa sürede çeşitlenen yazı sanatı 'hüsnü hat'ın çeşitlerini kısaca derledik.
Sözlük anlamı "bir şeyi vaki ettirmek, oldurmak ve tesir etmek" olan tevki, sülüsün kurallarıyla yazılan bir yazıdır; hatta ölçü itibariyle onun biraz küçüğü ve adeta fazla özen gösterilmeden yazılan şeklidir. En belirgin özelliği, birleşmeyen elif, re ve vav gibi harflerin yazıda birbirine bağlanabilmesidir. Eskiden halife ve vezirlerin mektuplarının bu yazı ile yazılmasından dolayı bu adı almıştır. Tevkî, aynı zamanda padişahların buyruklarının üzerine yazılan daha doğrusu çekilen nişanın yani tuğranın adıdır. Ayrıca hüccetlere yazılan hâkim imzalarına da tevkî denmekteydi. Böylece bu tevkîlerin yazıldıkları yazıya da bu ad verildi. Hatta eskiden muahedeler, süferanameler (elçinin itimadnameleri) ve devlet mukavelenameleri gibi resmi yazıların da bu hat cinsiyle yazılması adetti.
Tevkî'nin küçük biçimidir. Deri ve kâğıt parçalarına verilen ad olduğu gibi onların üzerine süratle yazılan yazının da adıdır. Rıkâ, tevkî'nin küçük boyda yazılan şekli olup onun kurallarına bağlıdır. Bu yazı, mektuplar ve hikâyelerin yazılmasında da kullanılmış olup stenografik bir karakter taşımaktadır. Ayrıca çabuk yazılmaya çok elverişlidir. Osmanlılar'da bazen vakıf işlerinde, genellikle Kur'anların son dua sayfasında ve öğrencilerin sülüs ve nesih icazetnamelerinde (diploma) hattat hoca tarafından yazılan tasdik makamındaki yazılarda kullanılmıştır. Bu yüzden bu yazıya icâze veya hatt-ı icâze denilmiştir.
Ta'lik, anlam olarak asma, asılmış demektir. Yazılan harflerin asılmış gibi durması bu ismi doğrular niteliktedir. İnce, kavisli ve narin bir tarzı vardır. İran'da ortaya çıkan bu yazı biçimi Osmanlı'da Yesârî ile Yesârîzade'nin çabaları ile apayrı bir güzellik kazanmıştır. Edebi eserlerde ve divanlarda kullanılan yazı biçimine pek çok kitabede rastlamak mümkündür.
Divanî, İran'da resmi yazışmalarda kullanılan Ta'lik yazının Osmanlı'ya gelip değişiklik göstererek kendine has bir biçim alması ile ortaya çıkmıştır. Divanî, Osmanlı'da resmi yazışmalarda kullanılan harekesiz bir yazı halini almıştır. Harekeli kullanımına ise Celî Divanî denmiştir. Bu iki yazı türü de Türklerin öz icadıdır.