Türkiye'nin en kara gecesinin tanıkları anlatıyor
15 Temmuz darbe girişimi sadece Türkiye ve Türk halkı için değil, bütün bölge, hatta dünya için tarihi bir olaydır. Türk milletinin gücünü kestiremeyen hain darbe girişimcileri, kanlı gecede büyük bir bozguna uğratıldı. Bu bozgunun kahramanları, Türkiye'nin birçok kentinde vatan hainlerine karşı direnmek için sokağa çıkan, gözü pek yiğitlerdi… Türk milletinin, Türkiye'nin unutulmaz kahramanları o gece yaşadıklarını anlattı…
"AKLIMA GEZİ OLAYLARI GELDİ"
15 Temmuz'dan önceki günlük hayatında televizyon izlemeyen, gazete okumayan, sosyal medyayı takip etmeyen Metin Doğan, darbe girişimini spor salonundan çıktıktan sonra bindiği otobüsteki konuşmalardan duydu.
Otobüsteki insanların tepkilerine ve sevinmelerine anlam veremeyen Doğan'ın, tedirginliği daha da arttı. Doğan, evine vardıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Televizyonu açtığımda, otobüste konuşulanların gerçek olduğunu gördüm. Bu insanların sevinç çığlıkları atarak dışarı çıkmalarından endişe ettim. Aklıma Gezi Olayları geldi. Eğer onlar dışarı çıkarsa, Gezi Olayları gibi olmayacağını düşündüm. Gezi Olayları'nda sessiz kalan bir çoğunluk vardı. Onlar sessiz kalmayacak, onlar da çıkacak diye düşündüm.
Bir anda yüz binlerce insanın öleceğini Allah bana hissettirdi. O an, televizyonda izlediğim tankın paletlerinin altında birinin ezildiğini insanlar görürse, hiçbir şey düşünmeden hızlı bir şekilde dışarı çıkarlar diye düşündüm. Buna karar verdiğim anda hiçbir şey düşünmeden hızlı bir şekilde evden çıktım. Kendi kişisel aracım yoktu, taksiler de durmuyordu. Bir tane motosikletli çıktı karşıma ondan rica ettim ve beni hızlı bir şekilde havaalanına götürdü."
"MOTOSİKLETİ GASBETMEYİ DÜŞÜNDÜM"
Bugüne kadar hiç kimseyi gasp etmediğini ama motosikleti gasp etmeyi bile düşündüğünü ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti:
"(Allah rızası için beni havaalanına götürür müsün?) dedim. O da bir saniye bile düşünmeden 'Atla abi götüreyim' dedi. Yollar kapanmıştı, trafik durmuştu ama motosikletli olduğumuz için aralardan gidebildik. Havaalanına yaklaşınca tankları, askeri görünce motosikletli çocuğa kenara çekmesini söyledim. Amaç beni oraya götürmesiydi. Onun canına bir şey olmaması gerekiyordu. Ona bir şey vermek istedim. Motoru eskiydi. Kendisi de öğrenciydi, yakıtı az kalmıştı.
Cebimdeki tüm parayı çıkardım. Avucumun içinde saklayarak meblağı göstermeden 'Sen beni Allah rızası için getirdin ama bununla kendine benzin alır mısın' dedim. O avucuma bakmadı bile. 'Yok abi sen öyle dediğin için getirdim, almam' dedi. Sonra arkamı dönüp tankları, askerleri gösterdim. 'Kardeşim ben sana söylemedim yolda ama ben buraya ölmeye geldim, büyük ihtimalle de öleceğim. Bu para artık benim işime yaramaz. Almıyorsan yere atacağım' dedim. Çocuk da at dedi. O an korkmaya başladı ve motosikletin yönünü değiştirip gitti."
"BEN TÜRK ASKERİYİM, SİZ KİMİN ASKERİSİNİZ?"
Atatürk Havalimanı'na vardığında tankları ve askerleri gördüğünü, 40-50 kişinin elinde bavullarla beklediğini belirten Doğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Daha sonra 8-10 el havaya ateş açıldı. Ateş açılınca tüm gücümle üzerlerine doğru koşmaya başladım. Ben oraya gitmeden önce her şeyi planlamıştım ama onlarla karşılaştığımda ne diyeceğimi bilmiyordum. O an koşarken spontane bir şekilde 'Ben Türk askeriyim siz kimin askerisiniz' diye tüm gücümle bağırdım. Elimi kaldırdım. Frene bastılar ve durdular. Tankın üzerindeki üç kişi önce birbirlerine baktı 'Bu kim?' gibisinden. Sonra bana bağırmaya başladılar 'çekil oradan' diye. Küfür ettiler. Ben de onların beni ezmesi için küfür ettim. Tank, tekrar hareket etmeye başlayınca hızlı bir şekilde paletinin altına yattım. Askerlik yaptım ama hayatımda daha önce tank görmemiştim.
Kelime-i şehadet getirdim. Daha sonra fren sesini duydum ve tank durdu. İnsanların bağrışmalarını duydum. Hızlı bir şekilde baktım tankın üstündeki asker dikkatimi çekti. Tankın üstüne uçaksavar koymuşlar. Halka nişan almış 'Ateş edeceğim' diye bağırıyordu. Ben de tişörtümü çıkartıp ona atacakmış gibi yaptım, tahrik olup ateş etsin diye. Ne kadar vahşi bir şekilde ölürsem insanlar o kadar çok etkilenir ve daha hızlı bir şekilde sokağa dökülür düşüncesi bana onu yaptırdı."
"TANK GİDERKEN YOLLAR SALLANIYORDU"
Bu sırada tank komutanının, tankı süren askere tankı hareket ettirmesi için silah doğrulttuğunu fakat önlerinde durduğu için onları esir almış gibi olduğunu anlatan Doğan, şunları ifade etti:
"Çünkü en öndeki tankı durdurunca arkadaki konvoy da durmak zorunda kaldı. O sırada beni korkutmak için gaza bastılar. Ben korkmadım çünkü tam istediğim olmuştu. Bu sefer diğer tankın paletinin altına yattım. Çok yaklaşmıştı. Bu sefer öldüm dedim. Palet omuzlarıma, kulaklarıma değdi. Sonra frene basıp durdular. Öyle korkunçtu ki tank giderken yollar sallanıyordu. İnsanlar bana bağırıyordu. Benim eylemim yaklaşık 10 dakika sürmüştü. Herkes 'yapma' diyordu ama askerlere 'Siz ne yapıyorsunuz' diyen kimse yoktu.
İkinci tank geldiğinde benim ezildiğimi düşündüler sanırım. Kalktığımda 10-12 kişinin tankın etrafını sardığını gördüm. Daha sonra sayları 40-50 oldu. Daha sonra Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla oraya 2 milyon insan ölmek için koşarak geldi. Amacıma ulaştığımı hissettim. Eve dönmek istedim. Bir aracın sürücüsüne rica ettim. O da beni Yeşilköy'e yakın bir yere bıraktı. Eve gittim uyumaya çalıştım. Yaptığım eylemi hiç kimseye söylemedim."
Tankın altına yattığı fotoğrafların internete düşmesinin ardından spor salonundaki ve okuldaki arkadaşlarının kendisini aramaya başladığını anlatan Doğan, "(Çıksana tüm Türkiye senin öldüğünü sanıyor) dediler. Ben çıkmak istemedim. İkinci gün sosyal medyada Faslı biri 'Ben yaptım' demiş. Ben de 'Kim sahiplenirse sahiplensin' dedim ve çıkmak istemedim. Dördüncü gün o tankı kullanan askerin ayağına, tankı durdurduğu için komutanı tarafından ateş edildiğini öğrendim. Bunun üzerine 'Allah beni saklanayım diye öldürmedi' dedim. Dışarı çıkmam gerektiğine inandım. Anadolu Ajansı'na gittim. Onlara, o eylemi yapan kişinin ben olduğunu söyledim." diye konuştu.
Metin Doğan, "15 Temmuz benim için çok sevdiğiniz bir şey uğruna gözünüzü kırpmadan canınızı vermeyi ifade ediyor." diye konuştu.
KAMERAMAN AHMET AKPOLAT
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, CNN Türk yayınını durdurmak için baskın yapan darbeci askerlere kamerasını teslim etmeyen CNN Türk Haber Kameramanı Ahmet Akpolat, "Bana öncesinde böyle bir senaryo çizseydiniz, hani 'Böyle bir olay olacak, ne yaparsın?' deseydiniz ben 'Kamerayı veririm' derdim hiç uzatmadan. Tabii yaşayınca bambaşka oluyor. Refleksler devreye giriyor, mesleki etik, ahlak, yetiştiriliş, kameramanlığa bakış açım gibi şeyler girince farklı oluyormuş." dedi.
CNN Türk Haber Kameramanı Akpolat, 15 Temmuz gecesi görüntü almasını engellemeye çalışan darbeci askerlere uzun süre direnerek, kamerasını teslim etmedi. Öncelikle habercilik refleksi ardından mesleğine olan saygısı, Akpolat'ın mücadelesini sonuna kadar sürdürmesinde etkili oldu.
Akpolat, toplumun belli bir kesiminden kamerasını darbecilere vermediği için tepki alsa da meslektaşları tarafından büyük övgüyle karşılandı. Ahmet Akpolat, Türkiye Haber Kameramanları Derneği'nin geçen yıl düzenlediği yarışmada, meslek onur ödülüne layık görüldü.