Yahudilik tarihinin geçmişi ve bugünü
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden dinler tarihi uzmanı Prof. Dr. Şinasi Gündüz ile geçmişten günümüze kadar gelen Yahudilik ve Hristiyanlığı, Gazze'de yaşanan katliamlara dair sessizliği, antisiyonizm, anti-semitizm ve özellikle Hristiyan siyonizminin geçmişteki ve günümüzdeki durumunu konuştuk. Müslüman olsun olmasın, her insanın zulme karşı sessiz kalmaması gerektiğini vurgulayan Gündüz, Yahudi geleneğinde Yahudi zihin yapısının teşekkülü ile birlikte İsrailoğulları merkezli bir etnik seçilmişlik anlayışı ön plana çıkıyor, dedi.
Betül Sav: Siyonizm nedir, Siyonizm geçmişte nasıldı, bugün nasıl? Bununla birlikte antisemitizm, semitizm, antisiyonizm ne demek?
➡ Prof. Dr. Şinasi Gündüz:
Siyonizm kavramı, sonu izm'li bir kavram olarak 1892'de ilk defa Avusturyalı birinin kullandığı kavramdır. Kelime anlamı itibarıyla diasporada yaşayan Yahudilere Filistin'de bir ulus devlet oluşturma fikridir. Dolayısıyla Yahudi milliyetçiliğini, Yahudi ulus devletçilik düşüncesini ifade eden bir kavramdır siyonizm kavramı. Bu kavram çerçevesinde bugün işgalci İsrail'in Filistin'i işgal etmesiyle gerçekleşen bir yapı olarak ortaya çıkması sürecini üreten siyasal, ideolojik bir akımdır. İlk Siyonizm kavramı ortaya çıktığında dini anlamdan ziyade seküler bir hareket olarak ortaya çıkmıştı. Bunların bütün amacı şuydu: Avrupa'da bir Yahudi sorunu var. Çünkü Yahudiler diasporada yaşıyor. Her zaman ezilmişler, sürülmüşler, gettolarda yaşamışlar. Bir türlü topluma entegre olmamışlar. Hep asimile edilmeye çalışmışlar ama direnmişler. Bunların bağımsız bir halk olarak, ulus olarak Filistin'de bir devlet kurmaları düşünülüyor. Böyle bir ideolojik hareket olarak ortaya çıkıyor. Aynı zamanda o dönemde Avrupa'da çok yaygın olan ulus devlet fikri, liberalizm, milliyetçilik hareketleri var. Bunlardan etkileniyorlar. Bu hareketin bir ürünü olarak daha sonra siyonist kongreler toplanıyor. 1917 yılına geldiğimizde Balfour Deklarasyonu'yla İngilizler bunlara bir devlet sözü veriyorlar ve 1948'de bugünkü İsrail'in Birleşmiş Milletler tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınması şeklindeki bir sürece evriliyor. Diğer taraftan siyonizm, bir fikir olarak yani Yahudilerin Filistin'e dönmeleri ve burada egemen olmaları fikri olarak çok eski bir tarihi var. Bir defa bu Yahudiliğin temel düşüncesini oluşturuyor. Çünkü Yahudiliğin amentüsünde bir Mesih bekleme fikri var. Mesih gelince ne yapacak? Onları vadedilen topraklara döndürecek. Orada egemen hale getirecek ve bu egemenlik döneminde tüm uluslar kendilerine adeta kul köle olacaklar. Böyle bir gelecek tasavvuru var. Yani siyonizmin arka planındaki fikir çok eski. Bugünkü Yahudilik kadar eski diyebilirim. Bu sadece Yahudiler arasında değil, Hristiyanlar arasında da zaten var olan bir düşünceydi.
➡ Bugün Hristiyan Siyonizm dediğimiz akım, zihin yapısı, tarihsel sürece baktığımızda çok daha eskidir. 19. yüzyıl ve daha önceki dönemlerden itibaren Yahudilerin bir an önce diasporadan bu vadedilen topraklara dönmeleri, orada kendi devletlerini kurmaları, egemen olmaları ve bu egemenlik çerçevesinde birtakım olayların gelişmesi beklentisi içerisinde oluyorlar. 1841 yılında bir mecmuaya İngiltere'de yanılmıyorsam bir dergiye bir ilan veriliyor, geniş bir memorandum yayınlanıyor. Bu memorandumda Avrupa'daki monarşiler, Yahudilerin bir an önce vaat edilen topraklara dönüp orada yerleşmeleri konusunda politikalar üretmeye davet ediliyorlar. Bu memorandumu yayınlayanlar Hristiyanlar. Bazı Hristiyan akımlar. Öneğin Amerika'da 1800'lerin başlarında John Adams, "ben bir an önce Yahudilerin Yüdaya bölgesine yani şu anda Kudüs'ün de bulunduğu bölgeye dönerek orada egemen olmalarını bekliyorum" diyor. Niye? Çünkü kutsal kitabın kehanetinin gerçekleşmesi için. Bu açıdan baktığımızda Hristiyanlar arasında belirli gruplar, siyonizm kavramı henüz kullanılmadan çok daha öncesinden bu fikri kendi aralarında canlı tutuyorlar. Adeta Yahudileri o bölgelere yerleşmeye teşvik ediyorlar. Yahudi siyonizmi dediğimiz bugünkü ideolojik, seküler bir hareket olarak ortaya çıkıyor. Aslında sonrasında dini anlamda kendi teopolitiğini oluşturan bazı Hristiyan kiliselerin, akımların bir şekilde zihni zaten var olan Yahudileri de bu çerçevede yönlendirmeye çalıştıkları bir akım olarak karşımıza çıkıyor. Yahudi siyonizminin bir anlamda aslında babası Hristiyan siyonizmdir desek yanlış söylemiş olmayız bu açıdan.
Betül Sav: Hristiyan siyonizmi nedir ve bunun globelleşme ile bağlantısı var mı? Hatta Afrika'da yeni bir sömürgecilik projesi "Hristiyan Siyonizm'i" doğuyor. Afrika kıtasında neden bu kadar güçlü ve gittikçe siyonizmin küreselleşme hareketine nasıl bakıyorsunuz?
➡ Prof. Dr. Şinasi Gündüz:
Hristiyan siyonizminin arkasında asıl ne var ? Küresel ve dini anlamdaTanrı'nın krallığına yeryüzünü hazırlama düşüncesi var. Tanrının Krallığı yeryüzünde bir teokratik iktidar düşünüyor. Yani İsa Mesih gelecek, yeryüzünde tanrısal bir devlet oluşacak, tüm iktidarlar yok olacak. Sadece İsa Mesih'in iktidarı kurulacak. Hristiyanlığın temel gelecek beklentisi bu. Hristiyan siyonizmi tüm yeryüzünü buna hazırlamaya çalışıyor. Bu çerçevede siyonizm küresel bir akım olarak kendisini yeryüzünde inşa etmeye çalışıyor. Bu akım önemli ölçüde emperyalizmle, sömürgecilikle ve kolonicilikle iç içe olan bir akım olarak gelişiyor. Bugün Gazze'de yaşanan olaylara bir bakalım. Gazze'de yaşanan olaylarda ABD doğrudan taraf, değil mi? İngiltere doğrudan taraf. Fransa'sı, Almanya'sı. Bütün bunlar doğrudan taraf. Hangi anlamda? İşgalci siyonistlere desteği verme açısından taraf. Yani silah sağlıyorlar, para sağlıyorlar, siyasal destek ve medya desteği sağlıyorlar. Uluslararası birtakım organlarda kesintisiz destek sağlıyorlar. Bütün bu desteği niye sağlıyorlar? Bugün Filistin'deki işgalci yapı, neticede bu küresel güçlerden bağımsız bir yapı değil. Amerikalı bir askeri personel, İsrail'in kendileri için vazgeçilmezliğini anlatırken Doğu Akdeniz'de İsrail büyüklüğünde bir uçak gemisi düşünün İsrail ile ilgili olarak şöyle bir şey söylüyordu: "İsrail'in bizim açımızdan değeri bu" diyordu ya da Biden'ın bakın şöyle bir demeci olmuştu. Medya bunu zaman zaman veriyor: "Şayet bir İsrail olmasaydı biz bunu icat ederdik kurardık" diyor. "Bir İsrail olmasaydı, bir İsrail kurardık." Neden kurardık, diyor? Çünkü kendi güç ve iktidarının vazgeçilmez bir enstrümanı olarak görüyor. Bunu nitekim Netenyahu'da söylüyor. Netenyahu'da her fırsatta "bize kesintisiz destek vermek zorundasınız çünkü sizin çıkarlarınızı biz koruyoruz" diyor. Biz yenilirsek Londra kaybeder, biz yenilirsek Washington kaybeder, diyor. Bu da şunu gösteriyor: Aslında bugünkü Siyonizm dediğimiz akım, küresel anlamda şu an dünyada egemen olan Emperyalist güçlerin çıkar ve menfaatlerini ifadesidir. Siyonizm budur.
Betül Sav: Kimse İsrail adına Avrupa'da konuşamıyor. Bir cezası var artık. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
➡ Prof. Dr. Şinasi Gündüz:
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, birçok Avrupa ülkesinde antisemit yasalar çıktı. Fransa başta olmak üzere malum. Şu anda bu birçok Avrupa ülkesinde var. Yani antisemitizm Yahudi karşıtlığı anlamında. Yahudileri eleştiremezsiniz. Yahudiliğe karşı bir şeyler söyleyemezsiniz. Bu suçtur. Ciddi anlamda suçtur. Tutuklanma nedenidir. Bir eser yazarsanız, mesela Garaudyı'nin kitabının yasaklanması gibi. Hemen onu yasaklarlar. Sizi derdest ederler. Ciddi para ve hapis cezaları verirler. Bu son geldiğimiz dönemlerde artık anti semitizm değil, antisiyonizm yasalarının oluşmaya başladığını gördük. Neden böyle? Çünkü Siyonizm eşittir Yahudilik. Dolayısıyla siyonizme sen "karşıyım" dediğin zaman, "Yahudiliğe karşıyım" anlamına geliyor ve bu suçtur. Bu noktaya geldi. Dahası artık anti İsrail yasalara çıktı. Siyonizm de eşittir İsrail. Yani bu şu anlama geliyor: Yahudi eşittir Siyonizm, o da eşittir İsrail. Sen bunlardan herhangi birini eleştirirsen suç işlemiş olursun. Bu da aslında siyonizmin Batı ülkelerinde ne kadar etkin olduğunu gösteriyor bizlere.
Çünkü şu var: Siyonizm dediğimiz şey aslında tarihsel süreç içerisinde bir ideolojik hareket, seküler bir akım olarak ortaya çıkıyor. Yahudilerin önemli bir kesimi İkinci Dünya Savaşı şartlarına öncesi 1930'lara, 35'ler 38'lere kadar siyonist değil. Hatta bunlar siyonizme karşı çıkıyorlar. Daha sonradan Yahudilerin de önemli bir kısmı siyonistleşiyor. Bugün siyonist olmayan kendisini siyonist olarak görmeyen "kahrolsun Siyonizm" diyen Yahudiler de var. Çeşitli bazı marjinal gruplar var ama buna rağmen siyonizm o kadar etkili ki Batı ülkelerinde. O kadar etkili ki. Çünkü siyonizm sadece Yahudiliğin ifadesi değil, Hristiyanlığın da benimsediği bir kavram. Dolayısıyla Siyonizm ve karşı çıkmak; eşittir Yahudiliğe karşı çıkmak, eşittir İsrail'e karşı çıkmak olarak görülüyor ve bunun karşıtı birtakım böyle önlemler, yargı düzeyinde alınmaya çalışılıyor.
Betül Sav: Fransa ve tüm Avrupa ülkelerinde insanların İsrail hakkında konuşma özgürlüğü yok. Peki, bu yaptırımlar Türkiye'ye de gelir mi yahut ülkemizde de bu kanun düzeyinde kabul edilebilme ihtimali var mı?
➡ Prof. Dr. Şinasi Gündüz:
Fransa, İngiltere diğer Batı ülkeleri, bunların her birinin ayrı ayrı durumları var. Fransa kendisini laik olarak, tırnak içerisinde anayasal düzende tanımlayan bir ülke. Nasıl bu kadar bu işe teşne olur diye düşünüyoruz ama şunu unutmayalım: Bugünkü Batı ülkelerinin Fransa da dahil arka planını Yahudi-Hristiyan zihin yapısı oluşturuyor. Fransa'da sen bir Müslümana küfür edebilirsin ama bir Yahudiye küfür edemezsin. Tabii ki ben insanlar küfür etsin diye söylemiyorum. Fransa'da diyelim ki: Bir Müslümanın kutsal metnine hakaret edebilirsin. Nitekim Charlie Hebdo hadisesinde olduğu gibi. Bunun örneklerini gördük. Ama İslam'ın kutsal değerlerine küfür eden, bunu kendisine bir özgürlük olarak gören bir insan Yahudiler ile siyonistlere bunu yapamaz. Suç kabul ediliyor. Yani bu bize ikircikli bir şey gibi geliyor ama onların kendi yapılanmaları açısından baktığımızda tutarlı bir şey. Çünkü siyonizm oraya da egemen. Bunu gösteriyor. Bu bizim coğrafyamıza gelir mi, bizim ülkemize gelir mi? Şunun altını çizmek lazım: Maalesef bizim içinde yaşadığımız şu topraklarda dahil, zihin yapısı itibariyle siyonistleşmiş bir sürü insan var. Şu anda neredeyse tüm dünyada üniversitelerde öğrenciler ayakta, vicdan sahibi her insan ayakta. Danimarka'sından Avustralyası'na, ABD'sine kadar ama Türkiye'de hala birçok kesim üç maymunları oynuyor. Bu zihnen ne kadar küresel siyonizmin etkisinde olduğumuzu gösteriyor. Bu çok önemli. Ülkede bu tarz yasalar çıkar mı çıkmaz mı bilemem ama Müslüman dünya dediğimiz dünyanın geneline baktığımız zaman adı konulmamış bir sürü siyonist var. Bir bakıyorsunuz Suudi Arabistan'da, Birleşik Arap Emirlikleri'nde, Mısır'da başka bir yerde ortaya çıkıyor. Müslüman dünyanın başka bazı bölgelerinde de ya gruplar olarak ya bireysel kişiler olarak karşımıza çıkıyor bu şahsiyetler.
Betül Sav: Çok teşekkür ederiz hocam. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
➡ Prof. Dr. Şinasi Gündüz:
Şu anda Gazze'de yaşanan hadiseler aslında bize "Kral Çıplak" dedirtti. Vicdan sahibi insanların gözünü açtı. Burada Müslüman olsun olmasın her vicdan sahibi insanın bu zulme "Hayır" demesi gerekiyor, bu zulme karşı çıkması gerekiyor, birincisi bu. İkincisi, bu zulme karşıyım demek, bu zulme karşı çıkmak, Yahudi karşıtlığı değil bunun da altını çizmek lazım. Dünyadaki tüm Yahudiler siyonist değil, tüm siyonistler de Yahudi değil. Yahudilik bir Müslüman olarak ben baktığımda İslami açıdan tabii ki eleştirilir bir dindir. Ben Yahudilerin inancını eleştiririm. Sapkın düşüncelerini reddederim. Onlara hakkı, hakikati anlatmayı kendime bir görev olarak görürüm, bu böyledir ama ben hiçbir zaman Yahudi düşmanı değilim.
Bakın Allah Resulü (SAV) Medine'de Yahudi kabilelere savaş açtığında Yahudi oldukları için savaş açmadı. İhanet ettikleri için savaş açtı. Müslümanlarla yaptıkları anlaşmaya ihanet ettikleri, düşmanla iş birliği yaptıkları için onlara savaş açtı. Bu çok önemli. Tarih boyunca Müslümanlar, İslam dışı tüm inanç grupları ile zihnen mücadele etmiştir. Zihnen, inanç ve teolojik boyutuyla Mecusilikle, Hristiyanlıkla, Yahudilikle mücadele etmiştir. Ama insanlar gayrimüslim oldukları için onlara düşman olmamıştır. Nitekim bu konuda Kur'an-ı Kerim bize "dileyen inansın, dileyen inkâr etsin" diyor. "İnanan kendi lehine inanmış olur, inkâr eden kendi aleyhine inkâr etmiş olur", "Dinde zorlama yoktur" diyor. Bundan dolayı bizim kendi kültürümüzde antisemitizm, Yahudi düşmanlığı, karşıtlığı yoktur ama bizim kültürümüzde ne vardır? Zulme karşı çıkmak vardır. Zulmü kim yapıyorsa Müslüman onun karşısında durmak zorundadır, bu dini bir görevdir. Kaldı ki dünya geneline baktığımızda ya bir insanın Müslüman olması da gerekmiyor. Vicdan sahibi olması yeter. Şu anda Gazze'de binlerce insan katledilmiş. 15000'in üzerinde çocuk ve bebek katledilmiş, insanlar açlığa mahkûm edilmiş. Yani vicdan sahibi bir insanın buna kör kalması, sağır kalması düşünülebilir mi? Bu açıdan insan olmak yeterli. Bunun üzerinde durmamız lazım çünkü kendi ülkemizde maalesef şöyle bir zihin yapısını savunan insanlar çıktı ortaya: "Bana ne bu Araplardan, bana ne bu şunlardan bana ne bunlardan? Bugün bazı çevrelerin birtakım tarihsel gerçekleri çarpıtarak "İşte bunların zaten ataları topraklarını sattı, bize ihanet etti, Birinci Dünya Savaşı'nda şunu şunu yaptı" gibi birtakım böyle manipülatif algı operasyonlarından hareketle şu andaki zulmü meşrulaştırmaları, buna karşı kör ve sağır kalmaları kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Aklı başında her insanın, vicdan sahibi her insanın eğer insansa zalime zalim, mazluma mazlum demesi gerekir. Zulme karşı çıkması gerekir. Bu bir defa insan olarak hepimizin sorumluluğudur. Bu sorumlulukla meseleye bakmak lazım. Her insanın yapabileceği şeyler var. Devletin yapması gereken yapabileceği şeyler var. Bireysel olarak her birimizin yapacağı şeyler var. En azından zalimle birlikte gözükmemek, aynı kadrajda poz vermemek, mazlumun yanında yer almak ve her fırsatta da bu zulmü tel'in etmek, buna karşı bir farkındalık oluşturmak bizim görevimizdir diye düşünüyorum.
💠
Konuk: Prof. Dr. Şinasi Gündüz
Editör: Betül Sav, Sümeyye Gedizli, Bekir Salih Yaman
Kamera: Serkan Hervenik
Kurgu: Günışığı Gülhan Salma