Ümmeti bir araya getiren şehit: Hasan el-Benna
Hasan el Benna, 22 yaşındayken 20. asrın en kapsamlı hareketi olan İhvan-ı Müslim'i kurdu. Sadece üç kahvehane ile başlayan mücadelesi, tüm dünyaya yayıldı. Devletin göz yumduğu bir suikasta kurban giden Benna, şehit edildi. Şehit edildiği gün Kahire'de camiler kapatıldı, insanlar tutuklandı. Şehit için Kur'an okumayı ve cenaze namazı kılmayı bile yasakladılar.
"Zindan kapıları sizi içeri almak için açılıp, idam sehpaları sizin için kurulduğunda biliniz ki; davanız meyve vermeye başlamıştır artık."
O dönemlerde Hasan el Benna'nın çalışmalarından yana hoşnutsuzluk yaşayan Kral Faruk, İngilizlerle beraber ihvanın sonunu getirmeye çalışıyordu. Müslüman Kardeşlerin Filistin'e gönderdiği topluluğun ardından Müslüman Kardeşler'i tutuklatıp hapishanelere doldurdu.
Kral Faruk, 12 Şubat 1949 tarihinde krallık sarayının istihbarat müdürü Mahmud Abdülmecid'e bir haber gönderdi. Kral Faruk'un amacı Hasan el Benna'yı öldürtüp çalışmalarına nokta koymaktı ve amacına da ulaştı. Bu doğrultuda Hasan el Benna gittiği dernekte gerekli denetim ve çalışmaları yaptıktan sonra saat sekiz gibi sırada ona suikast yapılarak kurşunlandı.
Hasan el Benna, kurşunlandıktan hemen sonra hastaneye kaldırıldı ama doktorlar kendilerine gelen emirler doğrultusunda kan kaybına müdahale etmedi. İhvan'ın kurucu mürşidi, hastanede kan kaybından hayatını kaybetti. Hasan el Benna'nın ölmesini başta Kral Faruk olmak üzere İngilizler ve Yahudiler çok istiyorlardı.
Tank koruması eşliğinde cenazesi götürülmüş, yine aynı şekilde polis koruması ile mezara defnedildi ve daha sonra da mezarı kaybedildi. Hasan el-Benna'nın cenazesinin nasıl taşınıp kaldırıldığını el-Kitle Gazetesi şöyle anlatır: "Taziye için baba evine gelenler tutuklandılar. Şehit için Kur'an okumak ve cenaze namazı kılmak yasaklandı. Şehidin na'şı, önünde ve arkasında birçok silahlı polisi taşıyan arabalarla çevrili bir araba ile evine götürüldü. Evin etrafı sarıldı, insanlar istese bile gelmelerine imkân bırakılmadı. Şehidin babası büyük âlim ve salih insan Ahmet el-Bennâ'ya polis, vefatı anında bildirdiği için altmış yaşını aşmış bulunan babanın adeta beli büküldü, sabaha kadar "Yarabbi, adaletine sığınıyorum, oğlumu şehit ettiler." diye inleyerek namaz vaktini bekledi. Evde yalnızdı. Diğer aile efradı tutuklanmışlardı.
Babaya ölüm haberi verildiğinde saat birdi. Eğer yalnız başına namazını kılar ve saat dokuzda defnederse eve getireceklerini aksi halde kendilerinin götürüp gömeceklerini söylediler. O da son bir defa oğlunun yüzüne bakabilmek için buna razı oldu. Bundan sonrasını baba Ahmet şöyle anlatıyor: "Cenazeyi sabah namazına yakın bir zamanda kimseye göstermeden getirdiler. Defin için yapılan çalışmaları gören kimselere bile yardım izni vermediler. Çocuğumu kendim defne hazırladım. Tabuta yerleştirdim, ancak tek başıma taşıma imkânım yoktu. Polisten yardım istedim kabul etmediler. Taşıyacak birkaç kişi istedim izin vermediler. 'Sen ve kadınlar taşısın' dediler. Sokaklar tenha idi, kadınların omuzlarında cenaze taşındı. Kaysûn camiine geldiğimizde kimseler yoktu. Caminin görevlileri bile oradan uzaklaştırılmıştı. Çocuğumun cenaze namazını kılmak üzere önüne durduğum zaman gözlerimden yaşlar boşandı, bunlar yaş değil, insanlara rahmeti ulaşsın diye Rabbime yönelmiş niyazımdı. Namazdan sonra onu İmam Şafi kabristanına taşıdık, defnettik ve ağlayarak evimize döndük."
"Ey Değerli Kardeşim!
Senin önünde her gün bir sabah, bir akşam, bir de seher vakti vardır. Sen bu vakitlerin tümünde de tertemiz ruhunla Mele-i A'la'ya yükselebilir, dünya ve ahiretin hayrını kazanabilirsin. Yine senin önünde Cuma gününün bir gündüzü bir gecesi vardır. Sen bu Cuma gününde Allah'ın kullarına olan rahmetiyle yağdırdığı sağanak füyûzattan ruhunu, kalbini ve avuçlarını doldurabilirsin. Senin önünde itaat zamanları, ibadet günleri ve Allah'a yakın olabileceğin geceler vardır. Öyle ki bu zaman dilimlerini senin kerim olan Kitab'ın ve yüce Peygamberin (sa) teşvik etmiştir. O halde sen bu dilimlerde zikredenlerden olmak için hırslı davran, gafillerden olma! Amel işleyenlerden ol; tembel ve üşengeçlerden olma! Zamanı ganimet bil! Zira vakit kılıç gibidir. Ertelemeyi terk et. Zira ertelemekten daha zararlı bir şey yoktur."
Allah'ın kitabından bir cüzden az olmayan günlük bir virdin olsun. Kuranı bir aydan fazla ve üç günden az olmayacak bir sürede hatmetmeye çalış.
Kuran okumayı, onu dinlemeyi ve manalarını düşünmeyi güzelce yap.
Doğru sözlü ol, asla yalan söyleme. Peygamberimiz şöyle der: Doğruluk iyiliğe götürür. Kişi doğru söylemeye devam eder. Allah katında sıddık olarak yazılıncaya kadar. Yalan da kötülüğe götürür. Kişi yalan söylemeye devam eder. Allah indinde yalancı olarak yazılıncaya kadar. Ahdine, sözüne ve vadine vefa göster. Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.
Her zaman Allah'ın murakabesinde olduğunu unutma, Ahireti hatırla ve ona hazırlık yap, Allah'ın rızasına ulaştıran suluki merhalelerini azim ve himmetle kat et... Nafile ibadetlerle ona yaklaş. Geceleyin namaz kılmak, en azından ayda üç gün oruç tutmak, kalbi ve lisani zikri çokça yapmak ve çeşitli hallerde varid olan dualarla meşgul olmak bu kabildendir.
Hasan el Benna'nın kendi sesinden gençlere öğütleri izlemek için tıklayın.
Birlik en büyük hedeftir. Kalpler arasında bağ güçlü olsun, tek söz üzerinde birleşilsin.
'La ilahe illallah' diyen herkes tevhit çatısı altında beraberliğimizdedir.
Kusuru nefsinde ara, muhalif hakkında iyi şeyler düşün.
Tepki verirken bile ahlakı göz ardı etme.
Tartışma ve kibir yok.
Bir meselede doğru birden fazla olabilir.
İttifak edilen şeylerde yardımlaş, farklı düşüncelere saygılı ol.
Ortak düşmanı ön planda tut.
İş ve üretim ufkunu aç. Her kardeş, özel hayatındaki işlerine ilave olarak her gün bir miktar Kur'an okumalı, yatmadan önce nefsini muhasebe etmeli.
İş ve Yanlış yoldakilere üzülürüz; üzerine çullanıp teşhir etmeyiz.