Adaletin kapısı Hz. Ömer’in fıkıh alanındaki icraatları
Hz. Ömer, "adaletin kapısı" olarak bilinen bir sahabeydi. İslam devletinin ikinci halifesi olan Hz. Ömer, Peygamber Efendimizin (sav) hem arkadaşı hem de yardımcısıydı. Bu nedenle onun hükümlerindeki maksadını ve hikmetini öğrenme fırsatı bulmuştu. Pek çok olayda vahiy gelen ayetler, onun öngörüsünü ve hükmünü destekler nitelikteydi. İslam hukuku ve yargılama usulünün temellerini atan, gerçekleştirdiği içtihatlarla gelecek nesillere örnek olan Hz. Ömer'in fıkıh alanındaki icraatlarını derledik.
◾ Hz. Ömer çoğu fıkhî meselelerle ilgili olmak üzere 500'ün üzerinde hadis rivayet etmiş, kendisinden başta Hz. Ali, Abdullah bin Mes'ûd, Abdullah bin Abbas ve Abdullah bin Ömer olmak üzere birçok sahabe yanında Saîd bin Müseyyeb, Kâdî Şüreyh, Esved bin Yezîd ve Kays bin Ebû Hâzim gibi pek çok tâbiî rivayette bulunmuştur.
◾ Hz. Ömer'in rivayet ettiği hadisleri Ebû Bekir en-Neccâd Müsnedü Ömer bin el-Hattâb ve İbn Şeybe Müsnedü emîri'l-müʾminîn Ömer bin el-Hattâb adlarıyla bir araya getirmiştir.
◾ Kur'an ve Sünnet'te hükmü bulunmayan meseleleri re'ye başvurarak hükme bağlayan Hz. Ömer, Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye ve Kâdî Şüreyh'e gönderdiği mektuplarda onları da re'y ile ictihada teşvik etmiştir.
◾ O devirde re'y, "Kitap ve Sünnet'te hükmü açıklanmayan meselelerin naslardan çıkarılan prensipler ışığında çözüme kavuşturulması" anlamında kullanılıyordu. Re'ye verdiği önem sebebiyle Hz. Ömer'in "ehl-i re'y" adıyla bilinen fıkıh ekolünün oluşmasında çok etkili olduğu kabul edilir. Irak'ta ortaya çıkan bu ekole Hz. Ömer'in etkisi, onun en yakın müşavirlerinden Hz. Ali ve Abdullah b. Mes'ûd vasıtasıyla olmuştur.
◾ Onun, hükmünü Kur'an ve Sünnet'te bulamadığı meselelerde Hz. Ebû Bekir'in görüşünü araştırdığı, bununla birlikte her zaman onunla aynı görüşü paylaşmadığı bilinir. Nitekim Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra hilâfet makamına gelecek şahsı veliaht tayin etmek suretiyle belirlemeyi uygun gördüğü halde Hz. Ömer hilâfet işini şûra meclisine havale etmiştir.
◾ Re'y ile ulaştığı içtihatlarından gerektiğinde dönmekten çekinmeyen Hz. Ömer bu hususu Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye gönderdiği mektupta şu sözlerle teyit etmiştir: "Bugün verdiğin, daha sonra tekrar düşünüp yanlış olduğunu anladığın bir hüküm seni hakka dönmekten alıkoymasın."
◾ Hz. Ömer de Ebû Bekir gibi içtihatlarını çok defa şûra usulüyle yapmıştır. Onun başta Hz. Ali olmak üzere, Osman, Abdurrahman bin Avf, Muâz bin Cebel, Übey bin Kâ'b ve Zeyd bin Sâbit gibi sahabenin ileri gelenlerinden oluşan bir istişare meclisi bulunmaktaydı. Şûra ictihadı yoluyla ortaya çıkan ihtilafsız hükümler bütün Müslümanların uyduğu hükümler olarak kabul görmüştür.
◾ Görüş ve uygulamalarından anlaşıldığına göre Hz. Ömer'in re'y içtihadında kıyas metoduyla maslahat ve sedd-i zerâi' ilkeleri ağırlıklı bir yer tutardı. Onun Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye yazdığı mektupta geçen şu ifade önemlidir: "Kitap ve Sünnet'te bulunmadığı için hakkında tereddüde düştüğün hükümleri dikkatli bir şekilde incele; sonra benzerlikleri bul, ona göre kıyas yap ve Allah'ın emrine en yakın olanı ve doğruya en çok benzeyeni seç." Hz. Ömer'in ulaştığı birçok hükümde kıyas metodunu kullandığı görüldüğünden bazı âlimler onu genellikle Hanefilere nisbet edilen kıyasa dayalı fıkıh ekolünün esas kurucusu kabul etmiştir.
◾ Genel olarak faydanın elde edilmesi ve zararın giderilmesini ifade eden maslahatla "kötülüğe götüren vasıtaların yasaklanması" anlamındaki sedd-i zerâi' Hz. Ömer'in içtihatlarında dikkat ettiği önemli prensiplerdendir.
◾ Onun müellefe-i kulûbun zekât hissesiyle ilgili tutumu, fethedilen toprakları fethe katılanlar arasında bölüştürmeyip haraç mukabili eski sahiplerine bırakması, bir kıtlık yılında açlık sebebiyle hırsızlık yapanlara ceza uygulamaması, Ehl-i kitap kadınlarla evlenmeyi tasvip etmemesi gibi ictihad ve uygulamaları öteden beri değişik yorum ve açıklamalara konu olmuştur.