Adaletin kapısı Hz. Ömer’in fıkıh alanındaki icraatları
Hz. Ömer, "adaletin kapısı" olarak bilinen bir sahabeydi. İslam devletinin ikinci halifesi olan Hz. Ömer, Peygamber Efendimizin (sav) hem arkadaşı hem de yardımcısıydı. Bu nedenle onun hükümlerindeki maksadını ve hikmetini öğrenme fırsatı bulmuştu. Pek çok olayda vahiy gelen ayetler, onun öngörüsünü ve hükmünü destekler nitelikteydi. İslam hukuku ve yargılama usulünün temellerini atan, gerçekleştirdiği içtihatlarla gelecek nesillere örnek olan Hz. Ömer'in fıkıh alanındaki icraatlarını derledik.
◾ Onun, hükmünü Kur'an ve Sünnet'te bulamadığı meselelerde Hz. Ebû Bekir'in görüşünü araştırdığı, bununla birlikte her zaman onunla aynı görüşü paylaşmadığı bilinir. Nitekim Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra hilâfet makamına gelecek şahsı veliaht tayin etmek suretiyle belirlemeyi uygun gördüğü halde Hz. Ömer hilâfet işini şûra meclisine havale etmiştir.
◾ Re'y ile ulaştığı içtihatlarından gerektiğinde dönmekten çekinmeyen Hz. Ömer bu hususu Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye gönderdiği mektupta şu sözlerle teyit etmiştir: "Bugün verdiğin, daha sonra tekrar düşünüp yanlış olduğunu anladığın bir hüküm seni hakka dönmekten alıkoymasın."
◾ Hz. Ömer de Ebû Bekir gibi içtihatlarını çok defa şûra usulüyle yapmıştır. Onun başta Hz. Ali olmak üzere, Osman, Abdurrahman bin Avf, Muâz bin Cebel, Übey bin Kâ'b ve Zeyd bin Sâbit gibi sahabenin ileri gelenlerinden oluşan bir istişare meclisi bulunmaktaydı. Şûra ictihadı yoluyla ortaya çıkan ihtilafsız hükümler bütün Müslümanların uyduğu hükümler olarak kabul görmüştür.
◾ Görüş ve uygulamalarından anlaşıldığına göre Hz. Ömer'in re'y içtihadında kıyas metoduyla maslahat ve sedd-i zerâi' ilkeleri ağırlıklı bir yer tutardı. Onun Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye yazdığı mektupta geçen şu ifade önemlidir: "Kitap ve Sünnet'te bulunmadığı için hakkında tereddüde düştüğün hükümleri dikkatli bir şekilde incele; sonra benzerlikleri bul, ona göre kıyas yap ve Allah'ın emrine en yakın olanı ve doğruya en çok benzeyeni seç." Hz. Ömer'in ulaştığı birçok hükümde kıyas metodunu kullandığı görüldüğünden bazı âlimler onu genellikle Hanefilere nisbet edilen kıyasa dayalı fıkıh ekolünün esas kurucusu kabul etmiştir.
◾ Genel olarak faydanın elde edilmesi ve zararın giderilmesini ifade eden maslahatla "kötülüğe götüren vasıtaların yasaklanması" anlamındaki sedd-i zerâi' Hz. Ömer'in içtihatlarında dikkat ettiği önemli prensiplerdendir.
◾ Onun müellefe-i kulûbun zekât hissesiyle ilgili tutumu, fethedilen toprakları fethe katılanlar arasında bölüştürmeyip haraç mukabili eski sahiplerine bırakması, bir kıtlık yılında açlık sebebiyle hırsızlık yapanlara ceza uygulamaması, Ehl-i kitap kadınlarla evlenmeyi tasvip etmemesi gibi ictihad ve uygulamaları öteden beri değişik yorum ve açıklamalara konu olmuştur.
◾ Günümüzde "zamanın değişmesiyle hükümlerin değişeceği" prensibi çerçevesinde yapılan tartışmalarda, değişimin sınırlarını sübûtu ve delâleti kati olan nasların getirdiği hükümleri kapsayacak derecede genişleten ve bu hükümlerin dönemin toplumsal şartlarına bağlı olarak geldiği, bu şartlar ve ortamın değişmesiyle hükümlerin de değişeceği görüşünü savunanlar Hz. Ömer'in yoruma müsait görünen bu içtihat ve uygulamalarına atıfta bulunurlar.
◾ Çoğunluğa göre ise konu derinlemesine incelendiğinde Hz. Ömer'in bu uygulamalarının başka naslara dayandığı veya hükmün uygulanması için var olması gereken illet ve şartların bulunmayışına bağlı olduğu ya da maslahat ve sedd-i zerâi' prensipleri çerçevesinde devlet başkanına tanınan yetki kullanımından ibaret olduğu görülmektedir.
◾ Hz. Ömer'in bu içtihat ve uygulamalarının diğer sahabelerin bilgisi ve onayı dâhilinde olması, fethedilen toprakların statüsü meselesinde olduğu gibi bazı konularda sahabenin icmâının meydana gelmesi de onun naslarla çizilen çerçevenin dışına çıkmadığını gösterir.
◾ Fıkıh tarihinde ehl-i re'y yanında ehl-i hadîs adı verilen ekolün de sahabe nesli müçtehitlerinin başında Hz. Ömer bulunduğu için onun hem kendi döneminde hem de sonraki dönemlerde yaşayan farklı ekollere mensup müçtehitler üzerindeki tesirleri derin olmuştur.