Dik duruşuyla rol model bir Müslüman kadın: Hz. Aişe
Kadınlık üzerine yapılan tartışmalar, günümüz dünyasının en önemli gündemini teşkil etmekte. Özellikle kadınlık, her kesim tarafından önemi malum hassas bir mevzu, fakat bu tartışmalar sürerken unutulan en temel nokta Kur'an-ı Kerim ve sünnet referansıdır. Nitekim Allah ayet-i kerimesinde ilke olarak insanların en değerlisini, "Takvada en üstün olanıdır."(el- Hucurât 49/13) şeklinde tanımlar. Hal böyle iken kadın ve erkeğin birbirinin önüne geçme, birbirinden rol çalma ve üstünlük kurma çabaları anlamsızlıktan ibaret kısır bir döngüdür. Kadınlığı tanımlaya çalışırken yine unuttuğumuz bir diğer mevzu ise İslamiyet'teki öncü kadınlardır. Bu kadınların başında ise Hz. Aişe gelmektedir. Hz. Aişe'nin hayatına baktığımızda gerek ilmi yönü gerekse dönemine göre bütün erkekleri karşına alabilecek cesareti kendisinde bularak gösterdiği entelektüel karşı çıkış; altı çizilmesi gereken bir konudur. İşte, Hz. Aişe'nin her manada Müslüman kadınlara rol model olacak hayatı…
İfk meselesi, Hz. Aişe denildiğinde en çok tartışılan mevzular arasında yer alır. Bu mesele ayrıca Peygamber eşi bile olunsa kadının toplumda maruz kalacağı birtakım zorluklara işaret etmek bakımından da oldukça önemlidir.
Beni Müstalik Gazvesi dönüşünde yaşanan olaya göre, Hz. Muhammed ve ailesini son derece meşgul etmesiyle iftira mağduru Hz. Aişe hakkında bir ayet nazil oldu.
Savaş sonrası Medine'ye dönülürken ordunun konakladığı bir yerde Hz. Aişe devesinden inip ihtiyacını gidermek için konaklanan yerden biraz uzaklaşmış, dönüşünde ise boynundaki gerdanlığını düşürdüğünü fark etmişti. Gerdanlığını aramaya çıktığı sırada, Hz. Aişe'nin deve üzerinde olduğu düşünülerek hareket emri verilmişti. Kafileden uzak kalan Hz. Aişe, kimseyi bulamayınca ordunun artçısı Safvan b. Muattal, Hz. Aişe'yi görmüş ve onu devesine bindirerek orduya yetiştirmişti. Bu savaşa katılan münafıkların reisi Abdullah b. Übey ise Hz. Aişe aleyhine iftira ve dedikoduya başlaması, bu mevzuya bazı Müslümanları da alet etmesine sebep oldu.
Bu mevzudan bir ay sonra haberdar olan Hz. Aişe, çok üzülmüş ve Peygamberimizden baba evine dönmek için izin istemişti. İşte bu olay sonrası Yüce Allah masum bir kadının iffetine daha fazla laf edilmemesi adına Nur suresinin 11-21 ayetlerini indirmiş, dedikoduların tamamen asılsız olduğu ortaya çıkmıştı:
"O iftirayı atanlar içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, aksine bu hakkınızda hayırlıdır. Onların her biri işlediği günahı yüklenecektir. İçlerinden günahın büyüğünü üstlenen için ise büyük bir azap vardır." (Nûr suresi- 11)
Ve Cenab-ı Hakk bu ayetlerde iffetli bir kadının uğradığı iftira karşısında toplumun sessizliğini kınamıştır:
"Bunu işittiğiniz zaman mümin erkekler ve kadınların birbiri hakkında hüsn-i zan beslemeleri ve "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?" (Nûr suresi- 12)
"Bu iddialarına dört şahit getirseler ya! Şahit getiremiyorlarsa onlar, Allah nezdinde yalancıların ta kendileridir." (Nûr suresi- 13)
"O kulağınıza geldiğinde "Bunu konuşmak bize yakışmaz, fesübhânallah, bu apaçık bir iftiradır" deseydiniz ya!" (Nûr suresi- 16)
"Çünkü siz, iftirayı dilden dile yayıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir şeyi ağızlarınızla söylüyorsunuz; bunu da önemsiz sanıyorsunuz; halbuki Allah katında o büyük bir şeydir." (Nûr suresi- 15)
İfk meselesinde her şeyden evvel eşi olan Hz. Muhammed'e göstermiş olduğu tavır, kendisindeki özgüvenin ileriki yaşlarda daha da gelişip toplumsal olaylarda söz söyleyecek bir konuma geleceğinin işaretiydi.