Dik duruşuyla rol model bir Müslüman kadın: Hz. Aişe
Kadınlık üzerine yapılan tartışmalar, günümüz dünyasının en önemli gündemini teşkil etmekte. Özellikle kadınlık, her kesim tarafından önemi malum hassas bir mevzu, fakat bu tartışmalar sürerken unutulan en temel nokta Kur'an-ı Kerim ve sünnet referansıdır. Nitekim Allah ayet-i kerimesinde ilke olarak insanların en değerlisini, "Takvada en üstün olanıdır."(el- Hucurât 49/13) şeklinde tanımlar. Hal böyle iken kadın ve erkeğin birbirinin önüne geçme, birbirinden rol çalma ve üstünlük kurma çabaları anlamsızlıktan ibaret kısır bir döngüdür. Kadınlığı tanımlaya çalışırken yine unuttuğumuz bir diğer mevzu ise İslamiyet'teki öncü kadınlardır. Bu kadınların başında ise Hz. Aişe gelmektedir. Hz. Aişe'nin hayatına baktığımızda gerek ilmi yönü gerekse dönemine göre bütün erkekleri karşına alabilecek cesareti kendisinde bularak gösterdiği entelektüel karşı çıkış; altı çizilmesi gereken bir konudur. İşte, Hz. Aişe'nin her manada Müslüman kadınlara rol model olacak hayatı…
Kabîsa bin Züeyb de, Onun ilmî derinliğine şu ifadelerle tanıklık etmektedir: "Aişe insanların en âlimiydi. Sahabenin büyükleri de Ona sorardı." [Zehebî, Siyer-u A'lâmi'n-Nübelâ, IV, 282.] Kız kardeşi Esma'nın oğlu olması cihetiyle Hz. Aişe'ye en yakın olanlardan Urve b. Zübeyr de, "Allah'ın kitabı, Rasulü'nün Sünnet'i, Arap şiiri ve bir farzı Hz. Aişe'den daha iyi bilenini görmedim." demiştir [İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 517]. Hadiste kol başı olan İbn Şihâb ez-Zührî'ye göre ise (v. 125 h.), "Eğer Aişe'nin ilmiyle bütün kadınların ilmi bir araya getirilse, Aişe'nin ilmi daha ağır basar."[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, H. No: 299; Hakîm, Müstedrek, H. No: 6734.]
Bilinenin aksine İslamiyet kadını eve kapatmayı emretmedi. Bu yanlış algının da Hz. Aişe'nin hayatına göz atıldığında kırıldığını görüyoruz. Nitekim Peygamber Efendimiz, Hz. Aişe'yi gittiği birçok yere birlikte götürmüştü hatta öyle ki seferlere bile Efendimizin yanında iştirak etmişti.
Hz. Peygamber de onunla bir arada bulunmaktan, bilhassa gece seyahatlerinde kendisiyle sohbet etmekten, davetlere onunla birlikte katılmaktan (bk. Müslim, "Eşribe", 139), sorularına cevap vermekten pek memnun olurdu. Esasen Hz. Âişe zekâsı, anlayışı, kuvvetli hâfızası, güzel konuşması, Kur'ân-ı Kerîm'i ve Hz. Peygamber'i en iyi şekilde anlamaya çalışması gibi vasıfları sayesinde Hz. Peygamber'in yanında müstesna bir mevki kazandı.
İfk meselesi, Hz. Aişe denildiğinde en çok tartışılan mevzular arasında yer alır. Bu mesele ayrıca Peygamber eşi bile olunsa kadının toplumda maruz kalacağı birtakım zorluklara işaret etmek bakımından da oldukça önemlidir.
Beni Müstalik Gazvesi dönüşünde yaşanan olaya göre, Hz. Muhammed ve ailesini son derece meşgul etmesiyle iftira mağduru Hz. Aişe hakkında bir ayet nazil oldu.
Savaş sonrası Medine'ye dönülürken ordunun konakladığı bir yerde Hz. Aişe devesinden inip ihtiyacını gidermek için konaklanan yerden biraz uzaklaşmış, dönüşünde ise boynundaki gerdanlığını düşürdüğünü fark etmişti. Gerdanlığını aramaya çıktığı sırada, Hz. Aişe'nin deve üzerinde olduğu düşünülerek hareket emri verilmişti. Kafileden uzak kalan Hz. Aişe, kimseyi bulamayınca ordunun artçısı Safvan b. Muattal, Hz. Aişe'yi görmüş ve onu devesine bindirerek orduya yetiştirmişti. Bu savaşa katılan münafıkların reisi Abdullah b. Übey ise Hz. Aişe aleyhine iftira ve dedikoduya başlaması, bu mevzuya bazı Müslümanları da alet etmesine sebep oldu.