Evrendeki her zerre Allah'ı (CC) zikrediyor
Kainattaki tüm mahluk, evrendeki her canlı yüce Allah'ı (CC) zikretmekte. Bu, Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde geçiyor. Bir an önce Allah Teala'yı zikretmenin güzelliğini fark etmemiz gerekiyor. Yaratılmışların en en üstünü olarak şereflendirilen insanoğlu, her adımında, her nefes alıp verişinde ve varlığının özünde, yaratıcısına yani yüce Rabbimiz Allah Teala'ya (CC) zikir halinde olmalı...
🔸 Yaşamımızı sürdürdüğümüz bu dünya, yalnızca bize ait değil. Bu sonsuz evrende, sadece bizler yokuz. İnsanoğlundan başka, türlü türlü canlıların da yuvası bu kainat. Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde geçer ki bizler evrende yaratılmış tek canlı değiliz. Nahl suresi, 49 ile 50. ayeti şeriflerinde şöyle buyrulmuş:
﴾49﴿ Göklerdekiler, yerdeki canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.
﴾50﴿ Onlar, yüceler yücesi bildikleri rablerinden korkar, kendilerine buyurulanı yerine getirirler.
AYETLERİN TEFSİRİ
Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler de Allah'a secde eder, boyun eğerler. Ayrıca melekler asla kibre kapılıp âsi olmaz, serkeşlik etmez, Allah'ın yasalarından sapmazlar; O'na derin bir saygıyla kulluk eder, emredileni yaparlar. Canlı varlıklar içinde akıllı ve bilinçli olanların secdesi ibadet şeklinde, diğerlerininki ise itaat ve inkıyad şeklindedir. Esasen insanların fizyolojik ve psikolojik yapıları bile Allah'ın iradesiyle işlediğine göre, inkârcı olan da bu yönüyle diğer canlı ve cansız varlıklar gibi "inkıyad" mânasında her an Allah'a secde eder. Nitekim burada inkârcı ve isyankâr insanlar istisna edilmeksizin yerdeki canlıların tamamının Allah'a secde ettiği ifade buyurulmuştur."Göklerdekiler" sözü melekleri de kapsamakla birlikte onların Allah'a itaat ve ibadetleri diğer varlıklara göre en ileri derecede olduğu için bir takdir ifadesi olmak üzere özellikle anılmış olmalıdırlar.
🔸 Yaratılmışların en en üstünü olarak şereflendirilen insanoğlu, her adımında, her nefes alıp verişinde ve varlığının özünde, yaratıcısına yani yüce Rabbimiz Allah Teala'ya (CC) zikir halinde olmalı.
🔸 İnsanın, yaratılış gayesi budur. İsrâ suresi 70. ayette; "Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık" şeklinde geçiyor.
AYETİN TEFSİRİ
"Şan, şeref ve nimetler" diye çevirdiğimiz kerem kavramı, İslâmî literatürde hem Allah'ın insanlara şeref, soyluluk, üstünlük gibi mânevî meziyetler bahşetmesini hem de mal mülk vermesini ifade eder. Böylece âyet insanı dünyada Allah'ın lutfuna en çok mazhar olmuş, en seçkin, en değerli varlık olarak göstermektedir. Tefsirlerde insana seçkinlik kazandıran özellikler akıl, zekâ, temyiz, düşünme, yazma gibi melekelerden başlayarak çeşitli psikolojik ve fizyolojik özelliklere, estetik zevklere, ahlâkî yatkınlıklara, canlı ve cansız varlıklar üzerinde tasarruf yetkisine, ekonomik faaliyetlerde bulunma özelliğine, şehirler ve uygarlıklar kurma kabiliyetine kadar birçok meziyete sahip olmasıyla açıklanmaktadır.
🔸 Âdemoğluna Allah (CC), türlü nimetlerinden bahşetmiş, evvela bu dünyada "yaşam sürme" imkanı vermiş. Peki, bizler yaratılmışların en üstünü olup bunca nimetle donatılmışken neden Rabbimizi zikirden geri duruyoruz?
🔸 Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek, kurban kesmek, dua etmek, Kur'an-ı Kerim okumak bu ve bunun gibi pek çok ibadet, bizi Allah'a (CC) yakınlaştıracak öyleyse neyi bekliyoruz?
🔸 Bir imtihan yeri olarak dünyaya gönderilen insanoğlunun ibret alacağı ne çok olay, hayvanlardan alacağı ne çok ders var oysa. Hadîd suresi 1. ayetinde "Göklerde ve yerde bulunanlar Allah'ı tesbih etmektedirler. O, üstündür, her yaptığında hikmet vardır" şeklinde geçiyor.
🔸 Dünya ile sınırlandırmaksızın, sonsuz evrende var olan her zerre yaratıcısını zikreder. Kedisinden, köpeğine, bitkisinden, kuşuna ve hatta suya kadar her zerre, yaratının birer tecellisi olarak Rahman'ın adıyla yaşar.
AYETİN TEFSİRİ
Evrendeki bütün varlıkların Allah'ı tesbih ettiklerinin belirtilmesini takiben, O'nun eşsizliğini ve benzersizliğini gösteren niteliklerine dikkat çekilerek bu tesbihin gerekçesi sayılabilecek bir açıklama yapılmaktadır: O, üstün güç ve engin hikmet sahibidir (azîz ve hakîmdir); göklerde ve yerde mutlak egemenlik O'nundur; O, hem hayat verme hem hayatı sona erdirme kudretini haizdir ve gücünün yetmeyeceği iş yoktur; O, evvel ve âhir, zâhir ve bâtındır, ilmi her şeyi kuşatmıştır; belli hikmetlerle gökleri ve yeri yaratmıştır, kendisi ise zamandan ve mekândan münezzehtir, ama her yerde hâzır ve nâzırdır. Yerde ve gökte cereyan eden her şeyi ve yapılanları görmektedir. Göklerin ve yerin egemenliği öylesine O'nundur ki onların ve oralarda bulunanların âkıbetine hükmedecek olan da yalnız O'dur ve bütün işler dönüp dolaşıp O'na varır. Kulların içinde yaşadığı zamanın gece ve gündüz şeklinde dilimlere ayrılması da O'nun kudretinin eseridir, dolayısıyla O'ndan gizlenebilecek hiçbir şey yoktur. O kalplerin derinliklerinde bulunanları dahi bilmektedir.
🔸 Dünyada var olan canlıların en sevimlilerinden olan kuşlar da Yüce Allah'ı zikreder. Rûhu'l Beyân'da geçen bilgilere göre: Kuşlar Allah Teala'yı zikrederken başka şeylerde söylerler.
🔸 İmam-ı Begavi hazretleri, Kab-ül-Ahbar hazretlerinden nakletmiştir Süleyman (AS)'ın bildirdiği üzere kumru, "Sübhâne Rabbiyyel-a'lâ" doğan ise "Sübhâne Rabbî ve bihamdihî" şeklinde zikrini tamamlar.
➡Sübhâne Rabbiyyel-a'lâ: Rabbim, (her çeşit kusurdan) münezzehtir.
➡Sübhâne Rabbî ve bihamdihî: Rabbime hamd ederek O'nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim.
Varlığın Haritası: Vahdet-i Vücut, Ayan-ı Sabite ve Kevn-i Cami