Filistin'deki zulme karşı Müslüman tavrı nasıl olmalı?
Filistin, yıllardır İsrail saldırıları ile karşı karşıya. İsrail işgalindeki bölge, adeta bir açık hava hapishanesi. Camileri, sivil yerleşimleri, evleri, havalimanlarını, hastaneleri acımasızca bombalayan işgalci İsrail; inanç, yaşam ve daha birçok hakkı yıllardır dünyanın gözü önünde ihlal ediyor. Bu insanlık dışı politikayı, tüm dünya film izler gibi seyrederken Müslümanlara büyük görevler düşüyor. Peki, Filistin'deki zulme karşı Müslümanların tavrı nasıl olmalı?
🔸 İsrail'in hava bombardımanlarının durmadığı, silahların susmayıp masum insanların canına kast edildiği Filistin'de Müslümanlar, ölüm kalım mücadelesi verirken bizlere de bu hususta yapmamız gereken büyük görevler düşer.
🔸 Elektriklerin kesildiği, suyun, yemeğin bulunamadığı şehre yardım göndermenin önemine dikkat çeken Erdim, "Hem maddi yardım yapacağız. Bu anlamda yardımcı olan kurumların arkasında duracağız. Hem de bir kendimize bakalım ne oldu bize? Orada doğru düzgün yemek, içmek yok. Doğru düzgün nefes almak bile yok. Dışarı çıkıyor bir bakıyor ki evinde Yahudi askerleri, "Burası artık bizim evimiz" diyor. Kime kimin hakkını soracaksın? Kimden alacaksın? Elinde silah, küçük çocuktan bile korkan, korkak, zalim bir siyonist İsrail var orada. Ve bizim onlardan hakkıyla nefret bile etmediğimizi düşünüyorum ben. Hakkıyla Filistin'in acısını bile hissetmediğimizi düşünüyorum. Kendi halimize ağlayalım biz" diyerek insanları özeleştiriye davet eder.
🔸 Bazen suçu sadece ibadet etmek için seccadesini yere sermek olan insanların üzerine gaz bombası atan İsrail güçleri, Müslümanların ibadet özgürlüğüne kasteder. Hayattaki gayeleri, bu saldırılara karşı mücadele ederek alınlarını secdeye koyabilmek olan insanlardan bahsediyoruz. Onların yaşadıkları karşısında, bizim kendimize günlük hayatta dert edindiğimiz şeyler oldukça nefsani kalır.
🔸 İnsanların meşguliyetlerini değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Erdim, "Allah'ın davasının, dünyanın içindeki olan bitenlerin dışında bizim o kadar çok derdimiz var ki onlara sıra gelmiyor. Koltuğumuzu değiştirmekten, takı almaktan, pahalı ayakkabı almaktan, paramızı nasıl harcayacağımızı düşünmekten Filistin'i, Doğu Türkistan'ı, Arakanı, başka yerdeki Müslümanları düşünecek halimiz kalmıyor bizim. Birbirimize o kadar düştük ki. Oysa biz, aile hayatında birbirimizi Allah'a karşı duyarlı yapmak üzere vardık. Birbirimizin eksiklerini, yanlışlarını gidererek, tedavi edilmesi gereken yönleri tedavi ettirerek, kırıklıklarımızı onararak, daha iyi insan olması için gayret ederek yönümüzü Allah'a dönecektik. Biz, bırak Filistin'i, kendi içimizdeki çatışmalardan çıkıp da namaza bile, doğru düzgün Allah'a yönelemiyoruz."
🔸 Bir Müslümanın davası, Allah'ı (CC) anarak gönderdiği Kur'an-ı Kerim yolundan ilerlemek ve İslam'ı yaymak olmalıdır. Arapça'da "güç ve gayret sarf etmek" manasına gelen cihad kavramı işte tam da bunu amaçlar. Filistin'deki Müslümanlar, İslam ilkelerini yaşayabilmek, anlatabilmek ve kendilerine yapılan haksızlıklara bir son verebilmek için kimi zaman kalemle kimi zaman kelamla kimi zaman da davranışları ile uzun yıllardır mücadele vermektedir.
🔸 Son yaşanan olaylarda İsrailli askerlerin katlanarak artan saldırılarına karşı Filistinlilerin verdikleri mücadeleye ilişkin konuşan Erdim, "Acınacak durumda olan biziz. Onlar, aslanlar gibi savaşıyor, mücadele ediyor. Kendi halimize, duyarsızlığımıza, kalbimizin katılığına ağlayalım biz. Ne kadar çok gereksiz, egomuzu şişiren şeylere takılıyoruz. Benim dediğim olacak demek yerine Allah'ın dediğini hesaba katmalıyız. Allah bize yine iyi rahmet ediyor diye düşünüyorum. Bir oradaki insanların haline bakalım, bir de bizim kendi halimize bakalım. Biz birbirimizi burada parçalarken, aslında İslam alemi olarak birbirimize düşmemizi kolaylaştırııyorlar. Çünkü biz, dava ve dert sahibi olmaktan uzaklaştık. Derdimiz, nefsimiz ile kendimizi rahat ettirmek, konforumuz, para kazanmak, iyi yerlerde olmak. Bunları dert ettik. Dava sahibi değiliz biz" diyerek Müslümanların dünyadaki gayelerini gözden geçirmesi gerektiğini belirtir.
🔸 Filistin, Müslümanların büyük dersler çıkarması gereken bir imtihandır. Bu sınavı başarı ile geçebilmek, inanan herkesin elinden geleni yapması ile mümkündür. Nerede Müslümanlara eziyet ediliyorsa bunu dillendirmek, söylemek ve onlara maddi manevi destek olmak gerekir.
🔸 Konu ile ilgili konuşan Erdim, "Şehit kanları ile sulanmış bu ülkemize 15 Temmuz'da çocukların bile oyuncak kamyonlarına bayrak asarak nasıl gittiklerini gördük. Yaşlıların, hastaların, ellerinde bastonu olanların bile o meydanlarda yer aldığını gördük. Biz, böyle necip milletin evlatlarıyız. Dolayısıyla biz, Allah'ın, bu ümmetin derdini dert etmeden, rızkımızı helalden kazanmadan, Allah'a karşı sadakatli olmadan, fakirlerin hakkını düşünüp, "Ya Rabbi, benim ahlakımı peygamber, Kur'an ahlakı yap. Ümmetin derdi ile dertlenecek bir yürek nasip et" demeden mutluluğu, huzuru unutalım. Biz günübirlik yaşamaktan çıkıp Allah'a, Peygamber Efendimiz'e (SAV) göre yaşamayı seçmedikçe huzuru bulamayacağız. Dolayısı ile bizim derdimiz, kendimiz olmalı. Filistin'e bakıp "ben ne kadar uzak kalmışım" diyerek bunun altındaki sebepleri arayıp düzeltelim ki zaten uzağız bari yüreğimiz, merhametimiz, anlayışımız, ahlakımız yaklaşsın" ifadelerini kullanır.