İlim için kilometreleri yaya yürüyen Müslüman âlimler
Peygamberimize ilk vahiy "Oku!" emri ile gelmişti. İslam dini, ilmi daima yüceltti; Müslümanlara ilmin peşinden gitmelerini tavsiye etti. İslam coğrafyasının zamanla gelişmesi, ilmin de farklı bölgelere yayılmasını sağladı ve ilim için yapılan yolculukların sayısı her geçen gün arttı. İslam uygarlığının altın çağının yaşandığı yüzyıllarda Müslüman âlimler, ilim için uzun seyahatlere çıktılar; bu yolculuklarda türlü olaylarla karşılaştılar. Öyle ki kimi ömrünü farklı beldelerde geçirdi kimi bir eşkıya nedeniyle her bilgiyi hafızasına nakşetti kimi ise kilometrelerce yolu yaya olarak yürümek zorunda kaldı…
İslam uygarlığının altın çağı olarak adlandırılan 7 ila 17. yüzyıllar arasında pek çok alanda büyük ilerlemeler yaşanmıştır.
📕
🔸 Müslüman âlimler, başta İslam ilmi olma üzere sahip oldukları bilgi, beceri ve tecrübeyi arttırabilmek amacıyla ilim yolculuklarına çıkmayı gerekli görmüşlerdir.
🔸 İslam coğrafyasında ilmi anlamda pek çok merkez meydana getirilmiş ve hemen her şehir ve beldede ilmin gerçekleştirileceği mekânlar inşa edilerek âlimler himaye edilmiş, kitaplar çoğaltılarak kütüphaneler arttırılmıştır.
🔸 İspanya'dan Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'dan Endonezya ve Çin'e kadar üç kıtaya uzanan İslam uygarlığı, İslami ilimlerin yanı sıra fenni bilimlerde de birçok dalın ilerlemesini sağlamıştır.
Müslümanlar açısından bir "aydınlanma çağı" olarak nitelendirilebilecek bu dönemde, siyasi, sosyal ve iktisadi anlamda ilim yolculukları desteklenmiştir.
📕
🔸 O dönemde İslam dünyasında yaşayan bir Müslüman, Endülüs'ten Hint sınırlarına kadar serbestçe dolaşabilme hakkına sahiptir.
🔸 Yine dönemin bazı halife ve hükümdarlarının ilim konusundaki teşviki; ortaya konulan eserlere duyulan saygı ve ilim erbabına sahip çıkma davranışları, bu yolculuklara teşvik sağlayan diğer unsurlardandır.
🔸 İnşa edilen medrese, mescid ve ribat gibi eğitim yuvaları da ilimin dirilmesini sağlamış ve bu anlamda bir hareketlilik kazandırmıştır.
İslam medeniyetinin en parlak döneminde yaşayan İbn Haldun, Tunus'ta yaşadığı bölgeden Haçlı istilası nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştır.
📕
🔸 Özellikle sosyal bilimler alanındaki çalışmalarıyla bugün dahi adından söz ettiren İbn Haldun, ömrünün ilk 20 yılını Tunus'ta, 26 yılını Cezayir, Fas ve Endülüs'te, 4 yılını tekrar Tunus'ta ve son 24 yılını ise Kahire'de geçirmiştir.
🔸 İyi bir eğitim gören ve küçük yaştan itibaren ilim ve fikir hayatına ilgi duyan İbn Haldun'un ilmi çalışmalarını yaşadığı coğrafyalardaki idari ve siyasi olaylar da belirlemiştir. Bu coğrafyaların istilalardan ne şekilde etkilendiğini inceleyerek araştırmalarına başlamıştır.
Hekimlerin Prensi olarak anılan İbn-i Sina, İslam uygarlığının en önemli hekim, astronom ve filozoflarındandır.
📕
🔸 Onun ilim yolculuğu doğduğu şehir olan Buhara'da başlamış; Horasan, İran ve Irak'ta devam etmiştir. Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan gibi dönemin önemli ilim merkezlerinde eğitim gören İbn-i Sina, bu şehirlerdeki zengin kütüphanelerden faydalanmıştır.
İbn-i Sina'nın ilim yolculuğunda kuvvetli hafızası ile naklettiği bilgiler o dönem için cevher niteliğindedir. Bu konuda iki anekdot aktarılabilir:
🔸 Samani hükümdarı Nuh bin Mansur'u tedavi etmesi için saraya davet edilen İbn-i Sina, buradaki kütüphaneden kitap alması mümkün olmayınca tıp alanındaki eserleri satır satır ezberlemiş ve ilmin taşıyıcısı olmuştur.
🔸 Kaçak olarak yaşadığı bir dönemde Isfahan'a yolu düşen İbn-i Sina'dan dönemin âlimleri Kanun adlı eserini istemişler; yanında kitabı taşımayan İbn-i Sina, isterlerse ezbere yazdırabileceğini söylemiştir. Bu kitap daha sonra Horasan'daki bir nüsha ile karşılaştırılmış ve iki metnin arasında satır farkı bile olmadığı görülmüştür.
Gazali de ilim için yollara düşen bir başka Müslüman âlimdir. En önemli eseri olarak görülen İhyâ'ü 'ulûmi'd-dîn on yıllık yolculuğunun bir ürünüdür.
📕
Bugün İran sınırları içinde bulunan Tus şehrinde dünyaya gelen Gazali, ilk eğitimini burada almış; daha sonra Cürcan'a gitmiş, 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi'nde öğrenim görmüştür. Daha sonra Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri Nizamülmülk'ün yanına gitmiş; Bağdat'taki Nizamiye medresesinde baş müderris olmuş, ardından 2 yıl Şam'da kaldıktan sonra hac yolculuğuna çıkmıştır.
Gençlik yıllarından itibaren ilim için yollara düşen Gazali'nin bu yolculuklardan birinde başına şöyle bir olay gelmiş ve Müslüman âlim, o tarihten sonra her şeyi hafızasına nakşetmeye başlamıştır:
🔸 Gazali, İran sınırları içinde yer alan Cürcan şehrinden dönüşü sırasında eşkıyalar tarafından gasp edilmiş; 5 yıl boyunca tuttuğu bütün notların elinden gitmesi ile emeklerinin zayi olacağını düşünmüş ve eşkıya reisine onların kendisine ilim kattığını, eşkıyaların işine yaramayacağını söyleyerek almaması yönünde ricada bulunmuştur.
🔸 Eşkıya reisi ise Gazali'ye "Sen nasıl ilim sahibisin ki, elinden defterlerin alındığı zaman sende ilim namına bir şey kalmıyor" demiştir. Bu sözden etkilenen Gazali, bu olayı ibret olarak değerlendirerek öğrendiği her şeyi hafızasına kaydetmeye başlamıştır.