İlim için kilometreleri yaya yürüyen Müslüman âlimler
Peygamberimize ilk vahiy "Oku!" emri ile gelmişti. İslam dini, ilmi daima yüceltti; Müslümanlara ilmin peşinden gitmelerini tavsiye etti. İslam coğrafyasının zamanla gelişmesi, ilmin de farklı bölgelere yayılmasını sağladı ve ilim için yapılan yolculukların sayısı her geçen gün arttı. İslam uygarlığının altın çağının yaşandığı yüzyıllarda Müslüman âlimler, ilim için uzun seyahatlere çıktılar; bu yolculuklarda türlü olaylarla karşılaştılar. Öyle ki kimi ömrünü farklı beldelerde geçirdi kimi bir eşkıya nedeniyle her bilgiyi hafızasına nakşetti kimi ise kilometrelerce yolu yaya olarak yürümek zorunda kaldı…
İslam medeniyetinin en parlak döneminde yaşayan İbn Haldun, Tunus'ta yaşadığı bölgeden Haçlı istilası nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştır.
📕
🔸 Özellikle sosyal bilimler alanındaki çalışmalarıyla bugün dahi adından söz ettiren İbn Haldun, ömrünün ilk 20 yılını Tunus'ta, 26 yılını Cezayir, Fas ve Endülüs'te, 4 yılını tekrar Tunus'ta ve son 24 yılını ise Kahire'de geçirmiştir.
🔸 İyi bir eğitim gören ve küçük yaştan itibaren ilim ve fikir hayatına ilgi duyan İbn Haldun'un ilmi çalışmalarını yaşadığı coğrafyalardaki idari ve siyasi olaylar da belirlemiştir. Bu coğrafyaların istilalardan ne şekilde etkilendiğini inceleyerek araştırmalarına başlamıştır.
Hekimlerin Prensi olarak anılan İbn-i Sina, İslam uygarlığının en önemli hekim, astronom ve filozoflarındandır.
📕
🔸 Onun ilim yolculuğu doğduğu şehir olan Buhara'da başlamış; Horasan, İran ve Irak'ta devam etmiştir. Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan gibi dönemin önemli ilim merkezlerinde eğitim gören İbn-i Sina, bu şehirlerdeki zengin kütüphanelerden faydalanmıştır.
İbn-i Sina'nın ilim yolculuğunda kuvvetli hafızası ile naklettiği bilgiler o dönem için cevher niteliğindedir. Bu konuda iki anekdot aktarılabilir:
🔸 Samani hükümdarı Nuh bin Mansur'u tedavi etmesi için saraya davet edilen İbn-i Sina, buradaki kütüphaneden kitap alması mümkün olmayınca tıp alanındaki eserleri satır satır ezberlemiş ve ilmin taşıyıcısı olmuştur.
🔸 Kaçak olarak yaşadığı bir dönemde Isfahan'a yolu düşen İbn-i Sina'dan dönemin âlimleri Kanun adlı eserini istemişler; yanında kitabı taşımayan İbn-i Sina, isterlerse ezbere yazdırabileceğini söylemiştir. Bu kitap daha sonra Horasan'daki bir nüsha ile karşılaştırılmış ve iki metnin arasında satır farkı bile olmadığı görülmüştür.
Gazali de ilim için yollara düşen bir başka Müslüman âlimdir. En önemli eseri olarak görülen İhyâ'ü 'ulûmi'd-dîn on yıllık yolculuğunun bir ürünüdür.
📕
Bugün İran sınırları içinde bulunan Tus şehrinde dünyaya gelen Gazali, ilk eğitimini burada almış; daha sonra Cürcan'a gitmiş, 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi'nde öğrenim görmüştür. Daha sonra Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri Nizamülmülk'ün yanına gitmiş; Bağdat'taki Nizamiye medresesinde baş müderris olmuş, ardından 2 yıl Şam'da kaldıktan sonra hac yolculuğuna çıkmıştır.
Gençlik yıllarından itibaren ilim için yollara düşen Gazali'nin bu yolculuklardan birinde başına şöyle bir olay gelmiş ve Müslüman âlim, o tarihten sonra her şeyi hafızasına nakşetmeye başlamıştır:
🔸 Gazali, İran sınırları içinde yer alan Cürcan şehrinden dönüşü sırasında eşkıyalar tarafından gasp edilmiş; 5 yıl boyunca tuttuğu bütün notların elinden gitmesi ile emeklerinin zayi olacağını düşünmüş ve eşkıya reisine onların kendisine ilim kattığını, eşkıyaların işine yaramayacağını söyleyerek almaması yönünde ricada bulunmuştur.
🔸 Eşkıya reisi ise Gazali'ye "Sen nasıl ilim sahibisin ki, elinden defterlerin alındığı zaman sende ilim namına bir şey kalmıyor" demiştir. Bu sözden etkilenen Gazali, bu olayı ibret olarak değerlendirerek öğrendiği her şeyi hafızasına kaydetmeye başlamıştır.
12. yüzyılda yaşayan kıraat ve hadis âlimi Ebü'l-Alâ el-Hemedanî, ilim yolculuğuna çıkan ve bu yolda pek çok zorluğa göğüs geren Müslüman âlimlerden biridir.
📕
🔸 İran'da doğan Hemedâni, 7 yaşında Kur'an'ı hıfzettikten sonra hadis öğrenmeye başlamış; tahsilini ilerletmek için Bağdat, İsfahan, Nîşâbur ve Vâsıt gibi ilim merkezlerine çeşitli seyahatler yapmış; bu arada hac maksadıyla Mekke'ye gitmiştir.
🔸 Hemedanî, Bağdat'a ve İsfahan'a defalarca yürüyerek gittiğini, kitaplarını sırtında taşıdığını, Bağdat'ta mescitlerde kalıp kuru ya da tütsülenmiş darı ekmeği yediğini söylemiştir.
🔸 Ayrıca Bağdat'ta kaldığı mescitte kandil yüksekte olduğu için bu süre boyunca ayakta okuyup yazmak zorunda kalmıştır.
Benzer şekilde Arap dili ve edebiyatı âlimi Hatîb et-Tebrizî, el-Ezherî'nin Tehzîbü'l-luğa isimli kitabı okumak amacıyla Cürcan'a gitmek istemiştir.
📕
🔸 Maddi yetersizlikler nedeniyle binek kiralayamayan; yaya olarak yola koyulan ve birkaç ciltten oluşan bu kitabı da heybesine koyan et-Tebrizî, bu kitapları sırtında taşımıştır.
🔸 Nitekim Bağdat'a vardığında terden ötürü sırılsıklam olmuş ve onu görenler suya düştüğünü zannetmişlerdir.