İ’tisam: Peygamberin Yoluna Sımsıkı Tutunmak
Son zamanlarda sistematik olarak Peygamberimize karşı yapılan saygısızlıklarla baş etmeye çalışıyoruz. Oysa biz Müslümanların, böyle terbiyesizliklere hiçbir zaman ve hiçbir mekanda fırsat vermememiz gerekiyor. Bu da demek oluyor ki biz İslam'ın doldurduğu sahaları, sünnet alanını boş bıraktık ve Peygamberinin izini hayatımıza taşımakta gevşeklik gösterdik. Yani Fikriyat olarak iğneyi evvela kendimize batırıyoruz.
🔹Sünnete bağlılık, sadece kriz anlarında hatırlanacak bir sorumluluk değil; hayatın her adımında yaşanması gereken bir sadakattir. Ne oldu da biz sünneti, sadece saldırılar olduğunda hatırlanan bir sığınak haline getirdik? Oysa sahabe, Resûlullah'ın aklınıza gelebilecek her adımını her konuşmasını her suskunluğunu ölçü edinmişti. Biz bunu unuttuk. Bugün yaşanan bu terbiyesizlikler maalesef sünnetle bağımızın zayıfladığının ve imtihanda olduğunun göstergesidir. Eğer bu imtihanı kaybetmek istemiyorsak, bir an önce neyi unuttuğumuzu hatırlamamız gerekiyor. Müslüman olmak, "ben Müslümanım" demek değil, İslam'a uygun bir hayat sürmektir. Sevgili Peygamberimiz Müslümanların bu hayatı nasıl yaşayacağını kendi hayatıyla ve sözlü öğütleri ile gösterdi. O'nun sözlü öğütlerinin bir kısmı sahâbîlerin, neye i'tisâm edeceklerini sormaları üzerine verdiği cevaplarda yer almıştır.
🔹Bu minvalde sizlere ilk kullanımı sahabe döneminde olan, İslami literatürde "el-İ'tisam bi's-sünne" terkibi ile ifade edilen sünnete bağlılık konusunu, i'tisam kelimesi üzerinden anlatmaya çalışacağım. Hz. Peygamber Vedâ hutbesinde "Size, sımsıkı sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız şeyler bıraktım. Allah'ın Kitabı ve Nebî'sinin sünneti..." tavsiyesi ile i'tisâm kelimesini Kur'an ve sünnetle irtibatlı olarak kullanmıştır. i'tisâm bi's-sünne terkîbinin, bölüm (kitab) adı olarak hadis külliyatına geçişi Buhârî ile başlar. Buhârî, Câmii'nin 96. kitab'ına "el-İ'tisâm bi'l-kitâb ve's-sünne" adını vermiştir.
🔹Kavram olarak incelediğimiz "i'tisâm" bir eylemdir. Yani iʿtisâm kavramı sadece bir düşünce bir söylem veya "inanıyorum" demek değildir; aynı zamanda bir fiildir. Sadece sözle benimsemek yetmez. Çünkü sünneti bilip uygulamamak, hem ilmi zayi etmek hem de yalan söylemek gibidir. Kısaca sünneti bilmek tek başına yeterli değil; asıl olan, onu hayata geçirmektir.
🔹Sünnete bağlılık anlamında i'tisam, aşırılık ve taklitçilik anlamı taşımayacak şekilde hayatı sünnete göre düzenlemeyi gerektirir. Sünnete uymak demek, "taklit" değil, "i'tisam" ve "ittiba" demektir. el-ismetu kökünden gelen İ'tisam sözlük manası olarak sıkı sıkı tutunma, bağlanma, sarılma, sığınma, güvenme, kuvvetlenme, güç alma, korunma, kaçınma, yardım alma anlamına gelir.
🔹i'tisam kelimesi çok fazla kullanılmamasına rağmen, Kur'ân-ı Kerim'de sarılmak anlamı ile öne çıktığını görürüz.
➡"Kim Allah'a sarılırsa (bağlanırsa) kesinlikle doğru yola iletilmiştir." (Al-i İmran, 101)
➡"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın (yapışın), bölünmeyin." (Al-i İmran, 103)
➡"Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı bağlanıp dinlerini yalnızca O'na özgü kılanlar başkadır. İşte bunlar müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere ileride büyük bir mükâfat verecektir." Nisa, 146
➡"Allah'a iman edip O'na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları, kendinden bir rahmet ve lütuf içine daldıracak ve onları kendine ulaştıran dosdoğru bir yola iletecektir." Nisa,175
➡ "Allah yolunda, gerektiği gibi cihad edin. Sizi O seçti ve size din konusunda hiçbir güçlük yüklemedi; ceddiniz İbrâhim'in dininde olduğu gibi. O size hem daha önce hem de bu Kur'an'da "müslümanlar" adını verdi ki peygamber size şahitlik etsin, siz de insanlara şahitlik edesiniz. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı bağlanın. Sizin mevlânız O'dur. O ne güzel mevlâdır ve ne iyi yardımcıdır." Hac,78
🔹Hz. Peygamber'e itaat etmeyi farz kılan âyetler, Rasûlullah'a itaatı, Allah'a itaat saymıştır:
➡"Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur."(Nisa,80)
➡"Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır." (Teğabun,1)
➡"Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlü'ne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (Ahzab,36)
➡"Hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda, Seni hakem tayin edip verdiğin hükmü içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan kabul edip teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." (Nisa,65)
🔹Hadislerde ise i'tisamın "sarılmak" anlamında kullanıldığı en meşhur nas, "Size, sarıldığınız taktirde asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Allah'ın Kitabı ve Nebîsi'nin sünneti"dir. (Ebu Davud, Menasik 56-Hakim)
🔹Sahabi sözlerinde de i'tisâm aynı özelliğini korudu. Sahâbîler, günlük işlerinde dahi Hz. Peygamber'in sünnetine uymaya özen gösteriyorlardı. Onlar, sünnete uygun yaşamanın gerçek bir özgürlük olduğunu biliyorlardı. Çünkü İslâm'ın, insanın kendi nefsine ve hevâsına (kontrolsüz arzularına) uymasını değil, hakikate ve hakka uymasını emrettiğinin farkındaydılar.
🔹Hz. Ömer, "O, Allah'ın Kitabı'dır. Ona sarılın", Abdullah b. Mes'ûd "Kur'ân, kendisine sarılan kişi için koruyucudur. Allah'ın ipine sarılın. Allah'ın ipi Kur'ân'dır" sözleriyle i'tisâm kelimesini kullanmışlardır. Süfyân b. Abdullah es-Sekafî de Hz. Peygamber'e gelerek "Yâ Resûlallah, bana sımsıkı sarılacağım bir iş (amel) söyle" demiştir. Bu hadîsler, i'tisâmın mânevî değerlere sarılmayı ifade ettiğinin misâllerini teşkil eder.
🔹Kısaca i'tisam, sünnet ile beraber kullanıldığında hiçbir ihmal söz konusu olmadan, ona sımsıkı sarılma manasında birleşir. Çok özel ve yüksek bağlılık kavramının ifadesidir. Hz. Peygamber'in kendisini "Bende sizin için örnek yok mu?" sözleriyle örnek göstermesi, müslümanların Hz. Peygamber'in yoluna uymaları, onun edebiyle edeplenmeleri emridir, isteğidir.