Kuduri-i Şerif Tercemesi
Hanefi fıkhının en önemli metinlerinden biri olarak kabul edilen Muhtasar Tercümesi aynı zamanda Kudûrî-i Şerif Tercemesi olarak da bilinir. Büyük alim İmam Kuduri'nin eseri zengin muhtevası ve sade üslûbuyla Hanefî fıkıh tarihinde hem ders kitabı hem temel başvuru kaynağı olarak şöhret kazanmıştır.
Soru: Kudûrî-i Şerif Tercemesi hakkında bilgi verir misiniz?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Tam adı: Hanefîlerin temel metinlerden biri olan kitabın adı Kudûrî-i Şerif Tercemesi. Müctehid bir Hanefî âlimi olan Kudurî'nin (ö. 1037) bu eseri düzenli sistematiği, zengin muhtevası ve sade üslûbuyla Hanefî fıkıh tarihinde hem ders kitabı hem temel başvuru kaynağı olarak şöhret kazanmıştır.
Soru: Kudûrî-i Şerif Tercemesi niçin yazıldı?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Soru: Kudûrî-i Şerif Tercemesi içeriği hakkında bilgi verir misiniz?
Prof. Dr. İsmail Güleç:
Eserin özelliği Kur'an ve Sünnet'ten delillere çok az yer verilmesi, Hanefî mezhebi dışındaki mezheplerin görüşlerine temas edilmemesidir. Bu özelliği ile akademik metinden ziyade ders kitabı gibidir. Mezhep imamları arasındaki hiyerarşi gözetilerek önce Ebû Hanîfe'nin daha sonra Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan'ın ittifak ettiği hususlar, Ebû Yûsuf'un tek başına kaldığı ve Muhammed b. Hasan'ın tek başına savunduğu görüşler zikredilir.
Kudûrî'nin bu eseri kendisinden önce yazılan bir eserin özeti gibidir. Kendisinden sonra yazılan birçok kitabın da kaynağıdır. Özellikle cami hocaları ile vaizlerin temel kaynaklarındandır.
Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan Mülteka'nın ana kaynaklarından biridir. 20'den fazla şerhinin olması ve birçok defa basılması Osmanlı medreselerinin ders kitaplarından biri olduğunu gösterir. Yaygın bir şekilde istifade edildiğini gösterir. Latince, İngilizce, Almanca ve Fransızcaya da çevrilmiş. En eski Türkçe metinlerden biri de Kudurî'nin tercümesidir. Daha sonra da birçok defa Türkçeye tercüme edilmiştir. Muzaffer Ozak, Kudûrî-i Şerif Tercümesi: Sualli-Cevaplı (İstanbul 1958) tercümesi halka yönelik tercümedir. Başka tercümeleri de vardır.
Günümüz insanı için bu haliyle pek kullanışlı değil. Bu kitap bir dönem hizmet etti, şimdi ise toplumun sorunlarının artması ile birlikte çağın ihtiyacına cevap veremez. Hem dil ve üslup hem de muhteva olarak.
İki yüz dirhemden az olan gümüşte zekât yoktur. İki yüz dirhem olup, üzerinden bir sene geçerse beş dirhemim zekât olarak vermelidir. İki yüzden fazla olan dirhemler, iki yüz kırka varmayınca zekâtı yoktur. İki yüz kırk olunca bir dirhem daha verilir. Bundan böyle her kırk dirhemde bir dirhem ilâve edilerek verilir. Ebû Yusuf ve Muhammed dediler ki: "İki yüz dirhemden fazla olanın zekâtı hesaplanarak verilmelidir" Meselâ bir dirhem fazla olursa, birinin (yani fazla olan bu bir dirhemin de) kırkta birini vermelidir. Eğer turalı paraların yüzde ellisinden fazlası gümüş ise o para gümüş hükmünü alır. Eğer karıştırılmış madde gümüşten daha fazla ise, metre malı hükmündedir. Ne zaman kıymeti ile nisaba erişirse zekâtı verilecektir.