Kur’an-ı Kerim’de adı geçen helak edilen kavimler
Yeryüzünde pek çok kavim, Allah'a ve peygamberlere karşı gelmeleri, putlara tapmaları, zulüm ve sapkınlıkta ileri gitmeleri ve Allah'a isyan etmeleri gibi nedenlerle helak oldu. Kendilerine tebliğ edilen hak dini ve peygamberi inkâr etmişler, kötü alışkanlıklarından ve küfürden vazgeçmemişler, peygamberlerini öldürme teşebbüsüne dahi girişmişlerdi. Mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de de adı geçen bu kavimler, farklı azaplarla cezalandırılarak yok edildiler. Helak edilen kavimleri ve helak edilme sebeplerini derledik.
"Cumartesi" anlamına gelen Sebt günü, çalışmaları ve özellikle balık avlamaları kendilerine yasaklanmış bir Yahudi kavmi için kullanılan bir Kur'an tabiridir.
Kur'an-ı Kerim'de cumartesi gününün Yahudilere ibadetleri için tatil yapmalarının farz kılındığı (Nahl, 124); Yahudilerin, kendilerine bunun farz kılınmasına rağmen bu farza kulak asmayıp sınırı çiğneyerek hadlerini aştıkları (A'râf, 163); bundan dolayı da lanete uğratıldıkları (Nisa, 47) belirtilir.
Yahudiler Allah'ın emir ve yasaklarına uymayıp kendi heveslerine tabi olduklarından dünya ve ahirette cezalandırıldılar. Bu da gelecek nesiller için büyük bir ibret kılındı. Bakara suresinin 65-66'ncı ayetleri bu konuda şöyle buyurur:
"... Cumartesi günü haddi aşanları bilmişinizdir. Bunun üzerine onlara hor ve hakir maymunlar olun demiştik. Biz bunu orada bulunup görenlere bir ibret, muttakîlere de bir öğüt kıldık."
Bu ifadelerden anlaşıldığı üzere Yahudiler, Allah'ın emir ve yasaklarına uymadıkları ve verdikleri sözde durmadıkları için kötü bir cezaya çarptırılarak maymunlar hâline getirildiler. Bunların maymun kılınmaları meselesinde gerçek maymun suretine mi sokuldular, yoksa maymun kılıklılar hâline mi getirildiler şeklinde bir görüş ayrılığı söz konusudur.
Ancak müfessirlerin büyük bir çoğunluğu bu Yahudiler 'in dış görünüşleri itibariyle maymuna dönüştürüldüklerini ifade ederken, bazıları da bunların temsilen maymun kılıklı insanlar diye ifade edildiği kanaatindedirler.
Ashâbu'l Uhdûd, İslam'dan önceki bir devirde, müminleri dinlerinden döndürmek için ateş dolu hendeklerde yakarak işkence eden kimseler hakkında Kur'an-ı Kerîm'de kullanılan tabirdir.
Uhdûd "uzun ve derin hendek" demektir. Kendilerinden "Ashâbü'l-Uhdûd" diye söz edilen kimselerle onların işkence ettiği müminler ve bu olayın geçtiği zaman ve bölge hakkında Kur'an-ı Kerîm'de bilgi yoktur.
Burûc suresinde (4-10), çıra ile tutuşturdukları ateş dolu hendeklere Allah'a inandıkları için müminleri atan ve hendeğin etrafında oturup onları seyreden kimselerden "kahrolsunlar" diye kısaca bahsedilir. Buruc suresinin 4 ila 7'nci ayetleri bu konuda şöyle buyurur:
"Hazırladıkları hendekleri tutuşturulmuş ateşle doldurarak, onun çevresinde oturup, iman edenlere, dinlerinden dönmeleri için yapılan işkenceyi seyredenlerin canı çıksın."
Suheyb bin Sinân tarafından rivayet edilen bir hadiste, bu müminleri iman etmeye sevk eden olay zikredildikten sonra hendeğe atılışları anlatılır. Kur'an-ı Kerîm'de bu kıssa, müminlere eziyet eden müşriklerin ibret almaları ve müminlerin de sıkıntı ve zorluklar karşısında sabır ve tahammül göstermeleri için zikredilmiştir.