Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin özellikleri
Kur'an-ı Kerim, sık sık geçmiş kavimlerin kıssalarını kendisine has bir üslupla aktarır ve bize öncekilerin düşmüş olduğu hataların tekrarlanmaması için uyarılarda bulunur. Dünya üzerinde birçok kavim gelip geçmiş olmasına rağmen Yüce Kitabımız, sırf onlara benzemeyelim diye en çok Yahudiler hakkında uyarıda bulunmuş ve genel özellikleri hakkında bilgi vermiştir. Bu sebeple Yahudileri iyice tanımak ve Kur'an-ı Kerim'de hangi açılardan zemmedikleri anlamak, kişisel ve sosyal hayatımızı düzenlemek açısından oldukça önemlidir.
📌 Yahudiler, savaşmak için ant içtikten sonra sözlerinden dönmeleri ve Peygamberlerini savaşta yüzüstü bırakmalarıyla meşhurdurlar. Hz. Musa (as) kendilerini Firavun'un elinden kurtarıp Filistin sınırlarına kadar sağ salim getirmesine rağmen bir vatan edinmek ve Filistin'e girmek için onlardan yalnızca savaşmalarını istediğinde Maide suresinin 54. ayetinde aktarılan şu cevapla karşılaşmıştır.
"Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız."
📌 Yahudilerin savaşmayı reddetmeleri sonucunda Hz. Musa zamanında yaşanılan Filistin sürgününden sonra Hz. Yuşa, İsrailoğullarını Filistin topraklarına girdirmiş ve orada bir devlet tesis etmiştir. Belli bir müddetten sonra yaşanılan bir bozgun sırasında büyük bir yenilgi alınca dönemin peygamberi Hz. Samuel'e gelerek başlarına savaşmak için bir komutan atamasını istemişlerdir. Yine Bakara suresinin 246. ayetinde bu olay şu şekilde nakledilmiştir:
"Mûsâ'dan sonra İsrâiloğulları'nın ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" dediklerinde o, "Üzerinize savaş farz kılındığında savaşmayacağınızdan korkarım" cevabını verdi. "Yurtlarımızdan ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımız halde Allah yolunda savaşmayıp da ne yapacağız!" dediler. Üzerlerine savaş farz kılınınca da, içlerinden azı müstesna, yüz çeviriverdiler. Allah zalimleri iyi bilmektedir."
📌 Aynı durum Hz. Muhammed (sav) zamanında da yaşanmıştır. Yahudiler, her daim savaş naraları atsalar da her ne zaman üzerlerine cihat farz olsa can korkusundan dolayı Allah'tan kendilerini geri bırakmasını dilemişlerdir. Bu durum Nisa suresinin 77. ayetinde şu şekilde aktarılmıştır:
"Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir süreye kadar geri bıraksan olmaz mıydı?"
📌 Yahudi inancına göre, yalnızca Yahudi doğan kimseler yeryüzünün efendileridir. Diğer ırklardan doğan insanlar ise yeryüzüne Yahudilere hizmet etme amaçlı olarak gönderilmişlerdir. Dolayısıyla onlar köle statüsündedirler. Köle bir insanın ise kendi isteği ile tasarruf etmesi mümkün değildir ve hakkının yenilmesinde de öldürülmesinde de herhangi bir beis yoktur.
📌 Yahudilere gönderilen on emirde öldürmeyeceksin, çalmayacaksın gibi emirler yer almasına rağmen Yahudiler günümüz Filistin'inde insanların haklarını ve mallarını gasp etmekte masum insanları gözlerini kırpmadan öldürmektedirler. Çünkü tıpkı yeryüzündeki diğer insanlar gibi Filistinlilerde onlara köledir ve onlara karşı uygulanan herhangi olumsuz bir tavır kendilerince helaldir. Bu sebepledir ki, Yahudilerle dost olmak ve ortak menfaatler etrafında toplanmak imkânsızdır.
📌 Yahudiler aynı zamanda kendilerinin cennete gireceğini ve ilahi lütfa nail olacaklarına inanırlar. Bu konuya Bakara suresinin 111. ayetinde şu şekilde değinilmiştir:
"Onlar, "Yahudi veya Hristiyan olanlar hariç, hiç kimse cennete giremeyecek" dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki: "Eğer sözünüzde doğru iseniz kesin kanıtınızı getirin!"
📌Aynı zamanda Yahudi inancına göre, herhangi bir Yahudi dünyadayken cehenneme gitmeyi hak etmiş şeyler yapmış olsa dahi cehennemde çok az kalırlar. Yine Bakara suresinin 80. ayetinde bu söylem şu şekilde eleştirilmiştir.
"Dediler ki: Ateş, bizi yaksa bile birkaç gün yakar. De ki: Allah'tan bir söz mü aldınız? Aldınızsa Allah sözünden hiç dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?"
📌 Ayet-i kerimelerde aktarılmış söylemlerden anlaşıldığı üzere Yahudiler sadece dünyada değil aynı zamanda da ahirette de oldukça ayrıcalıklı bir konuma sahip olduklarından dolayı diğer ırk ve dinlere mensup olan insanlara karşı her daim büyüklenir ve kibirlenirler. Çünkü haşa, Allah-u Teala dâhil onlara her türlü konuda tolerans tanımaktadır. Yanlış bir şey yapsalar dahi ahirette cezalarını hafif tutacaktır. Bu sebeple kendilerini seçilmiş ırk görmeleri ve diğer herkesten daha üstün tutmalarından daha tabi bir şey yoktur.