Peygamber Efendimizin maruz kaldığı musibetlere karşı tavrı
Peygamber Efendimiz, 23 yıllık risalet hayatında Mekke'de 13 yıl, Medine'de ise 10 yıl boyunca çetin bir mücadeleye girişti. O, bu dönemlerde büyük musibetlere maruz kaldı. Kendi kavmi tarafından yalanlanmış, işkence görmüş, ölümle tehdit edilmiş hatta taşa tutulmuştu. Onun bela ve musibetlere karşı tavrı ise tüm Müslümanlara örnek teşkil etti.
Peygamber Efendimiz, Kabe'de namaz kılarken, o civarda müşrikler toplanmıştı. İçlerinde bulunan Ebu Cehil: "Hanginiz gidip filancalarda bugün boğazlanan devenin işkembesini ve döl eşini olduğu gibi kanlı kanlı getirip, secdede iken onun üzerine koyar?" diye seslendi. Gözü dönmüş müşriklerden olan Ukbe bin Ebî Muayt, "Ben yaparım." diyerek atıldı. Azılı müşrik Ukbe, getirdiği deve işkembesini, Peygamber Efendimizin iki küreği arasına koydu. Ruhları karanlığa gömülmüş müşrikler, bu manzarayı kahkahalarla seyrediyorlardı.
Bu hadiseyi duyan Hz. Fatıma, koşarak geldi ve hemen Efendimizin üzerinden pislikleri temizledi. Namazını bitiren Hz. Peygamber: "Allah'ım, Kureyş'i sana havale ediyorum." diye dua etti.
Peygamber Efendimiz, hastalık ve ölüm gibi her insanın başına gelebilecek musibetlerle de sınanmıştı. Yedi tane çocuğu olan Efendimiz acıların en büyüğü evlat acısıyla sınanmış, altı çocuğunu kaybetmişti. Oğlu İbrahim'in ölümüne ağladığında, kendisine şaşıranlara şu cevabı vermişti: "Göz ağlar, kalp üzülür. Biz Rabbimizi gazaplandıracak bir söz söylemeyiz. Eğer ölüm, doğru söyleyen (Allah'ın) herkesi kapsayan bir vadi olmasaydı ve arkada kalan, önden gidene kavuşmayacak olsaydı ey İbrahim, biz şu ankinden çok daha büyük bir üzüntü duyacaktık. Biz senin için çok hüzünlüyüz." (İbn Mace, Cenâiz, 53)
Peygamberimizin bu tavrı, ölüm karşısında Müslümanların dengeli bir tutum izlemesini işaret eder.
"And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz" derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır."
(Bakara Suresi - 155-157. Ayet)
Müminin özelliklerinden biri, Allah'tan gelene karşı sabır ve teslimiyet göstermektir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde "Müminin işine şaşılır. Çünkü onun bütün işleri hayırdır ve bu sadece mümine özgüdür. Kendisine bir varlık (nimet) isabet ederse şükreder, bu onun için hayır olur, bir zarar isabet ederse sabreder, bu da onu için hayır olur." buyurmuştu.
(Müslim, Zühd ve Rekâik, 64)
Peygamber Efendimiz (sav) bir gün, çocuğunun kabri başında feryat eden bir kadına rastladı. Efendimiz, acılı anneye, "Allah'a isyan etmekten sakın ve sabret!" diyerek nasihatte bulundu. Üzüntüsünden dolayı Hz. Peygamberi tanıyamayan kadın, "Bana karışma! Benim başıma gelen senin başına gelmedi ki!" dedi. Bir müddet sonra Resûl-i Ekrem olduğunu anlayınca onun huzuruna gelerek özrünü beyan etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, şu tavsiyede bulundu: "Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır."
Efendimizin bu tavsiyesi, insanların imtihan edildiği musibetlerin ilk anında gösterilecek sabrın önemine işaret eder. Aynı zamanda sıkıntıya maruz kalan kişinin teselli edilmesini ve onların fevri tepkilerine karşı anlayışlı olunması gerektiğini gösterir.