Peygamberimize saygı konusunda mümine düşen görevler
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin (sav) 23 yıllık risalet hayatı insanlara Allah'ın dinini tebliğ ve beyan ile geçti. Mekke'de 13 yıl, Medine'de ise 10 yıl boyunca çetin bir mücadeleye girişti. Yüce Allah'ın "Rasûlüm! Biz Sen'i ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." diye hitap ettiği Peygamber Efendimiz Müslümanlara kılavuz oldu. Hz. İbrahim'in (AS) duası, Hz.İsa'nın (AS) müjdesi olan; "tüm insanlığa rahmet" olarak gönderilen Peygamberimize (SAV) saygı konusunda bir mümine düşen görevler nelerdir? Allah, fertlere ve toplumlara bu konuda ne tavsiye etmiştir? Peygamberimize karşı yapılan saygısızlık karşısında ne yapılmalıdır?
🔸 Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde Peygamber ile münasebetleri konusunda topluma da sorumluluklar yüklenmiş, fertlere Allah tarafından görevlendirilen bir elçinin mutlak itaatle karşılanması gerektiği hatırlatılmış, günah işlediklerinde Peygamber'e başvurup af dilemeleri, Peygamber'in de kendileri için bağışlanma talebinde bulunması halinde Cenâb-ı Hakk'ı fazlasıyla bağışlayıcı ve merhametli bulacakları bildirilmiş, ayrıca müminlerin Resul'ün duasını istemeleri tavsiye edilmiştir.
Çeşitli ayetlerden hareketle bir Müslümanın Resul-i Ekrem'e karşı görevlerini, dolayısıyla gerçek bir mümin olmasının şartlarını ona inanmak, itaat etmek, onun izinden gitmek, onu sevmek ve salât-ü selâmla anmak şeklinde beş kategori halinde sıralamak mümkündür.
🔸 Kur'an'da Peygamberin risâletinin bütün insanları kapsadığını belirten ayetin devamında Allah ile birlikte Resulüne de iman edilmesi emredilmiş, bu emir başka ayetlerde iman ve itaat şeklinde tekrarlanmıştır.
"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" mealindeki ayet Hz. Peygamber'in Asr-ı Saâdet'teki muhatapları yanında bütün insanlığa bir çağrıdır.
🔸 Ayrıca meşakkatli Tebük Seferi'ne katılan muhacir ve ensar gruplarının "zor gününde Nebî'ye uyma" sınavını başardıkları için ilâhî rahmet ve yakınlığa lâyık görüldüğü bildirilir.
Bu olayla ilgili ayetlerin sonuncusunda, "Medine halkına ve onların çevresindeki bedevî Araplara Resûlullah'tan geri kalmaları ve onun hayatından önce kendi hayatlarını düşünmeleri yakışmaz" denilmek suretiyle Peygamberimize gösterilmesi gereken saygı ve bağlılık vurgulanmıştır.
🔸 Diğer nebilerin yanında Hz. Muhammed'in de muhataplarının hak dini benimseyip ebedî mutluluğa erişmelerini gönülden arzu etmesi ve bunun gerçekleşmemesinden derin üzüntü duyması, onun insan sevgisinin bir göstergesidir.
Kur'an-ı Kerîm'de Peygamberin müminlere kendi canlarından daha yakın olduğu, sıkıntıya düşmeleri halinde üzülüp üzerlerine titreyen, şefkat ve merhamet gösteren bir duyarlılığa sahip bulunduğu ifade edilir.
🔸 Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadiste, Resul-i Ekrem muhatapları karşısındaki konumunu, ateşe düşmekte ısrar edenleri bellerinden yakalayıp kurtarmaya çalışan kimsenin durumuna benzetmiştir.