Ramazan hakkında merak edilen ilginç 10 soru ve 10 cevap
On bir ayın sultanı olan Ramazan, müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. İslam dünyasında her sene manevî iklimin hüküm sürdüğü bu mübarek ayda, Müslümanlar oruç ibadetlerini hakkıyla yerine getirebilmek için uğraşırlar. Müslümanlar, Ramazan ayında Cenab-ı Hakk'ın farz kıldığı ibadetlerden biri olan oruç hakkında en merak ettikleri soru ve cevapları araştırırlar. Peki, oruca başlamak için hilalin görülmesi şart mıdır? Diş fırçalamak orucu bozar mı? Kutup bölgelerinde oruç nasıl tutulur? İşte, Ramazan hakkında merak edilen ilginç 10 soru ve 10 cevap...
🔷 Diyanet'in verdiği fetvaya göre seyahate çıkan kişilerin, imsak ve iftarları o anda bulundukları yere göre yapmaları gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kişiler de, uçuş esnasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar yapmalıdırlar.
🔷 Uçak hangi ülkenin şehrindeyse o şehre göre orucunu açabilir.
🔷 Fakat bu hususta da birtakım karışıklıklar meydana gelebilir: Çok hızlı uçaklarla kıtalar arası yolculuk yapılması durumunda, imsak ile iftar arasında süre, anormal ölçüde kısa veya uzun olabilmektedir.
🔎Ne yapılmalıdır?
🔷 Bu durumda, yolculuk yapacak kişi orucunu kazaya bırakabilir. Ancak oruca başlamış ise, bir takdir yaparak (mesela oruç tutmaya başladığı yerin akşam vaktinde) iftar edebilir.
🔍 Oruç hakkında 15 bilimsel gerçek
🔷 Konunun uzmanlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesâmat (gözenekler) yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır.
🔷 Diyanet'in fetvasına göre bu işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla göz damlası orucu bozmaz. (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kâsânî, Bedâî', II, 98).
🔷 Oruç konusunda en çok merak edilen hususlardan biri de bazı ibadet vakitlerinin farklı olduğu kutup bölgeleridir.
🔷 Namaz ve oruç gibi vakte bağlı ibadetlerin vakitlerinin tamamının veya bir kısmının teşekkül etmediği kutup bölgelerinde namaz, oruç gibi ibadetler, vakitlerin normal teşekkül ettiği en yakın bölgenin vakitleri veya diğer şer'î kıstaslar dikkate alınarak gerçekleştirilir. (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, II, 18-23)
🔷 Hz. Peygamber kıyamet yaklaştığında günlerin uzayacağını, bir günün bir yıl, bir günün bir ay, bir günün bir hafta kadar süreceğini söyledikten sonra o günlerde namazların takdir edilerek yani kıyaslamalar ve ölçümlerle vakitleri öngörüp/belirleyip buna göre kılınacağını bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Melâhim, 14). Bu sebeple de vakitleri en yakın bölgeye göre ayarlamak gerekir.
🔷 Fidye kelimesi Arapçada "bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel" anlamına gelir.
🔷 Ramazan'da oruç tutamayan kimse, kazâ etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısınca fidye öder. Ayette şu şekilde buyrulmuştur:
"Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır." (Bakara Suresi - 183-184 . Ayet)
🔷 Oruçta fidye miktarı, ayette geçen "bir fakirin doyumu" ifadesinden de hareketle bir kişiyi bir gün için doyuracak iki öğün yiyecek olarak anlaşılmış olup bu da fitre miktarıyla uyum gösterir. Bu miktarın aynî olarak veya aynı değerde para yahut mal olarak verilmesi câizdir.
🔷 Bu fidyeler Ramazan'ın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazan'ın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah'tan bağışlanmalarını isterler.
🔷 Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza ederler (Kâsânî, Bedâî', II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270). Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış/sadaka sayılır.
🔷 İslam'da tekne orucu diye bir oruç türü yoktur. Tekne orucu çocukları teşvik etmek bununla beraber çocukların Ramazan ayı ve oruçla ünsiyet kurmaları için ortaya konulmuş geleneksel ve kültürel bir yöntemdir.
🔷 Tekne orucu, Anadolu'da ortaya çıkan eski bir gelenektir. Küçük çocukların oruç tutmasını kolaylaştırmak ve İslami bir kimlik kazandırmak amacıyla ortaya çıkmıştır.
🔷 Ramazan ayında eskiden mutfaklarda büyük ekmek tekneleri bulunurmuş, çocuklar ve yaşlılar oruç tutarlarken zorlandıkları durumda işte bu kocaman ekmek teknelerinin arkasına gizlenerek karınlarını doyurup, oruçlarına kaldıkları yerden devam ederler bunun adına da tekne orucu denirmiş.
Tekne orucu nedir, nasıl tutulur?