Yeryüzünde İslam’a inanan ilk insan: Hz. Hatice
Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) zevcelerinin, müminlerin anneleri olduğunu bildiriyor. Bu sebepledir ki Hz. Hatice validemiz, Müslüman olan herkesin annesidir. Ayrıca yeryüzünde İslam'a inanan ilk insan olan Hz. Hatice, karakteri ve duruşu ile tüm zamanların kadınlarına örnek olmaya devam etti. Peki Peygamberimizin sevgili eşi Hz. Hatice'nin müminlere örnek olan hayatı nasıldı?
Evlilik süreçleri içerisinde Hz. Peygamber'le Hz. Hatice'nin geçimsizlikleriyle ilgili hiçbir kaynakta, en ufak bir bilgi yer almamaktadır. Buradan Hz. Peygamber'le Hz. Hatice'nin saygı ve sevgi noktasında birbirlerine kusur işlemedikleri, huzurlu, mutlu bir yaşantılarının olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Bu kutlu evlilikten ilk önce Kasım, Zeyneb, Rukiyye, Fâtıma, Ümmü Gülsüm, Abdullah (Tayyib) doğdu. Hz. Rasûlullah'ın İbrahim hariç bütün çocukları Hz. Hatice'den doğmuştu. Efendimiz Hz. Hatice ile 25 yıl süren beraberlikleri sırasında başka bir kadınla evlenmedi.
Peygamber Efendimizin can yoldaşı, hayat arkadaşı ve sırdaşı olan Hz. Hatice, Peygamberimizin tebliği süresi boyunca tüm zorluklara rağmen güçlü duruşu ile bilinir. Hz. Hatice, evlilikleri boyunca Efendimizin en büyük destekçisi oldu ve Efendimize elçilik görevi verildiğinde arkasında sapasağlam durdu.
Hz. Muhammed, Hira mağarasında bulunduğu sırada daha önce hiç karşılaşmadığı Cebrâil ona peygamber olduğunu tebliğ ettiği ve vücudunu üç defa kucaklayıp kuvvetlice sıktıktan sonra Alak sûresinin ilk beş âyetini öğrettiği zaman büyük bir heyecana kapıldı ve korkudan yüreği titreyerek evine döndü. Başına gelenleri anlattıktan sonra, "Bana neler oluyor, Hatice?" diyerek kendinden korktuğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Hatice Resûlullah'ın korku ve endişelerini gideren şu sözleri söyledi: "Öyle deme! Yemin ederim ki Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, işini görmekten âciz kimselerin elinden tutarsın, yoksulları kayırırsın, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin" (Buhârî, "Bedʾü'l-vaḥy", 3, "Tefsîr", 96/1, "Taʿbîr", 1; Müslim, "Îmân", 252). cümlesini kurdu.
Hz. Hatice, müşriklerin zulmü ve haksızlığı karşısında Resûlullah'ı hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Mekkeli müşrikler Şi'bü Ebî Tâlib'de müslümanları kuşattığında kendisi de Hz. Peygamber ile birlikte iki üç yıl boyunca muhasaraya göğüs gerdi. Servetini onun davası uğrunda harcamaktan geri durmadı.
Hz. Hatice daha sonra Hz. Peygamber'i alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürdü. İbrânîce bilen, bu sebeple Tevrat ve İncil'i okuyan, daha önceleri Hıristiyanlığı kabul etmiş olan bu âlim, Resûl-i Ekrem'i dinledikten sonra ona görünen meleğin bütün peygamberlere vahiy getiren melek olduğunu söyledi (Buhârî, "Bedʾü'l-vaḥy", 3). Hatice de Resûl-i Ekrem'e, "Senin Allah'ın resulü olduğuna şehâdet ederim" diyerek Müslümanlığı kabul etti. Böylece Müslümanlığı kabul eden ilk insan ve kadın olma vasfına ulaştı.