100 yıllık karikatürlerle: "Bize Belediye Baksın"
Belediye hizmetlerinin karikatürlerle yüz yılını anlatan çizimlerin yer aldığı "Bize Belediye Baksın" adlı karikatür kitabı yayınlandı. 1872 ve 1972 yılları arasında mizah dergilerinde belediye konulu karikatürleri araştıran Dr. Şefik Memiş'in hazırladığı kitapta son yüzyılda İstanbul'un hem bireysel hem de toplumsal anlamda nasıl geçirdiği değişim gözler önüne seriliyor.
Sayfa 66
Hayal-i Cedid, 21 Mayıs 1910
Üstte: Şehremaneti projelerinden
Altta: Çamurların temizlenmesi mümkün olamayacağı anlaşıldığından bari şehri yağmurlardan muhafaza edelim kaydıyla. (Artık sokakların çamurdan temizlenemeyeceğini anlayan çizerler, birbirinden farklı projelerle yağmuru şehirden uzak tutmaya çalıyorlardı!)
Sayfa 71
Kalem 9 Şubat 1911
Beyoğlu Caddesi'nden çamurlara batmadan geçmek için yegâne çare. (Cadde-i Kebir'de Tokatlıyan'ın önündeki bu İstanbul beyefendisi başka bir yere gitmek istiyor. Ama her yer çamur. Günümüzdeki gibi taksiler de yok. Ne yapacak! Hemen bir hamal çağırılıyor ve beyefendiyi gideceği yere sağ salim tertemiz götürüyor.)
Sayfa 75
Cadaloz, 2 Eylül 1911
Cadaloz: Ohh işte ben böyle şehriminine (belediye başkanı) bayılırım, hem kolerayı kovuyor hem mikropları boğuyor! (Kolera salgının olduğu yıllarda belediyenin başına kısa bir süreliğine Trabzon Valisi'nin oğlu Hüseyin Kazım Bey geçmiştir. Başkanlık süresi 32 gün sürmüştür.)
Sayfa78
Karagöz, 4 Mayıs 1912
Köprü memuru - Karagöz Dayı burasını sebil mi sandın? Kendine gel yahu. Bırak şu para kutusunu.
Karagöz- Ayol ben ne bileyim. Sıra sıra dizmişsin ben burayı sebil zannettim de teskin-i hararet edeyim dedim. Kabahat bende mi? (Galata Köprüsü'nden geçen yaya ve araçlardan 1930 yılına kadar geçiş ücreti alınmıştır. Karagöz de sıra sıra para kutularını görünce bunları sebil zannetmiştir.)
Sayfa 79
Karagöz, 10 Mayıs 1912
-Ee Hacivat yaşadık. Piyade (yaya) kaldırımına kunduraları yapışanlar, bırakıp gidiyor. Hele Haziran gelsin, 30 derece hararet başlasın da bak. Asfalta yapışan kunduralar yüzünden bir hayli ticaret edeceğiz. (Eski köprünün yerine yeni köprü 1912'de törenle açılır. Köprünün üzerinde artık tahtalar değil, asfalt vardır. İstanbul halkı da böylece asfaltla tanışmıştır.)