Geçmişten günümüze çığır açan bilim insanları
Tarih boyunca bilim ve teknolojiye katkısı olan Türk bilim adamları astronomi, tıp, matematik ve mantık alanında sayısız eser kazandırdılar. Farabi'den Ali Kuşçu'ya, Türkiye'nin ilk atom mühendisi Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre'den Nobel Ödüllü bilim insanımız Prof. Dr. Aziz Sancar'a kadar pek çok Türk bilim adamı geçmişten bugüne küresel ölçekte ses getiren çalışmalarıyla bilim ve teknolojiye yön verdiler.
Dünya dönüyorsa ağaçlar ve taşların neden fırlamadığı sorusuna, merkezde bir çekicilik olduğu ve her şeyin dünyanın merkezine düştüğü cevabını verdi. Kuzey, Güney, Doğu ve Batı'nın farklı noktalarda buluştuğunu; denizlerin ardında bir karanın bulunduğunu (Bugünkü Amerika) öngördü. Biruni, kendisinden çok sonra gelen Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına ilham kaynağı oldu. Tüm dünyada çağının en büyük bilgini olan Biruni, 1051 yılında Gazne'de hayata gözlerini yumdu. The UNESCO Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı Biruni'ye ayırdı. Coğrafyadan astronomiye pek çok alanda bilimsel eserler veren Biruni; Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına ilham kaynağı oldu.
Astronom, matematikçi ve dil bilimci: Ali Kuşçu
Matematik çalışmaları ile bilinen Ali Kuşçu, astronomi ve dil bilimi alanında da önemli bir isim. Döneminin önemli astronomi ve matematik bilgini Ali Kuşçu, 15. yüzyılda Semerkant'ta yaşadı. Uluğ Bey, Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri aldı. Öğrenimini tamamlamak amacı ile Kirman'a giden Kuşçu, oradan yazdığı Hall el-Eşkâl el-Kamer adlı risalesi ile geri döndü. Ali Kuşçu, Semerkant'a dönüşünden sonra, Semerkant Gözlemevinin müdürü olan Kadızâde-i Rûmî'nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçti. Uluğ Bey Zîci eserinin tamamlanmasına yardımcı oldu. Ancak, Uluğ Bey'in ölümü üzerine Semerkant'tan ayrılan Ali Kuşçu, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına gitti.
Matematik ve astronomi geleneğinin temsilcisi: Ali Kuşçu
Ali Kuşçu sonrasında Uzun Hasan tarafından Osmanlı ile Akkoyunlu Devletlerinin arasında barışı sağlamak amacıyla Fatih Sultan Mehmet'e elçi olarak gönderildi. Bilim adamlarına değer veren ve takdir eden Fatih, Ali Kuşçu'ya İstanbul'da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif etti. Bunun üzerine İstanbul'da kalan Ali Kuşçu Ayasofya'ya müderris olarak atandı. Burada Fatih Külliyesi'nin eğitim programlarını hazırladı, astronomi ve matematik dersleri verdi. Medreselerde matematik derslerinin okutulmasında önemli bir rolü olan Ali Kuşçu, aynı zamanda İstanbul'un enlem ve boylamlarını ölçmüş ve çeşitli güneş saatleri yapmıştır. Astronomi ve matematik alanında iki önemli eser kaleme alan Kuşçu, Otlukbeli Zaferi'nden sonra Fatih Sultan Mehmet'e Fethiye eserini sundu. Astronomi alanında yazdığı Fethiye'nin birinci bölümünde, gezegenlerin küreleri ele alınıyor ve gezegenlerin hareketlerinden bahsediliyordu. İkinci bölüm yerin şekli ve yedi iklim üzerineydi. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer'e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıklarını veriyordu. Ali Kuşçu'nun diğer eseri ise Fatih'in ismine atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır. Kuşçu, 1471 yılında İstanbul'da vefat etti.
Sibernetiğin kurucusu: El-Cezeri
Makineler günümüz mekanik ve sibernetik bilimlerinin temel taşlarını oluşturdu. Mekanik alanında kaleme aldığı El Câmi-u'l Beyn'el İlmî ve El-Amelî'en Nâfi fî Sınâ'ati'l Hiyel eserinde 50'den fazla cihazın kullanım esaslarını ve yararlanma olanaklarını çizimlerle gösteren Cezeri, aynı zamanda kitabında tatbikata çevrilmeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında kalacağını vurguladı. Altı bölümden meydana gelen kitabında Cezeri, birinci bölümde binkam (su saati) ile finkanların (kandilli su saati) saat-ı müsteviye ve saat-ı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kap kacakların yapılışı hakkında on şekil, üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler ile müzik otomatları hakkında on şekil; beşinci bölümde çok derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten aletler hakkında beş şekil; altıncı bölümde ise birbirine benzemeyen muhtelif şekillerin yapılışı hakkında beş şekil yer alıyordu.
Cezeri, otomatik kontrollü makinelerin ilki sayılan Jacquard'ın otomatik dokuma tezgâhından 600 yıl önce değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi. Bazı makinelerinde hidromekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yönelen Cezeri, bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı. Kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturması, Cezeri'nin otomasyon konusundaki en önemli katkısı oldu. Cezeri'nin, Diyarbakır Ulu Camii'nin ünlü Güneş Saati de diğer bir önemli eser olarak tarihî kayıtlara geçti. Sibernetik alanın kurucusu kabul edilen, fizikçi, robot ve matrix ustası bilim adamı El-Cezeri 1206 yılında Cizre'de vefat etti.