İslam tarihinin dönüm noktası Nizamiye Medresesi
Orta Çağ İslam dünyasının en önemli eğitim-öğretim kurumlarından olan Nizamiye Medreseleri, Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından devrin zararlı düşüncelerine karşı İslam itikadını korumak amacıyla kuruldu. Teşkilat ve müfredatıyla bir dönüm noktası teşkil eden Nizamiye Medresesi'ninden Salerno, Paris ve Oxford gibi Batı'da kurulan üniversiteler de etkilendi.
Nizâmülmülk, halkı Şiî-Bâtınî düşünceye karşı korumak ve Ehl-i Sünnet akîdesini güçlendirmek için ülkenin her tarafında medreseler açmaya karar verdi ve Sultan Alparslan'ı bu medreselerin açılması hususunda teşvik etti. Bu teşvikler neticesinde ülkenin pek çok yerinde açılan Nizamiye Medreseleri'nin en ünlüsü Bağdat Nizamiye Medresesi'dir. Burası, Nizâmülmülk tarafından yaptırılan medreselerin en meşhuru ve önemlisi olmasına rağmen en eskisi değildir. Bu medresenin plana uygun ve sağlam bir şekilde yapılması için Bağdat Amîdi Ebu Sa'd el-Kâşî görevlendirilir. Hocaların ve öğrencilerin ders okuma, yeme-içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde planlanan medrese için Dicle Nehri'nin doğu yakasında uygun bir arazi seçilir ve üzerindeki meskenler istimlâk edilir. Kasım 1065'te başlayan inşaat, 60 bin dinar sarfıyla iki yılda tamamlanır.
Medresenin açılışı 22 Eylül 1067 tarihinde halifenin de katıldığı muhteşem bir merasimde oldu. Açılışa devlet erkânı, ulema ve her tabakadan halk katıldı. Ancak Nizâmülmülk'ün, adına medreseyi inşa ettirdiği ve burada ders vermesi için daha önceden anlaştığı Ebû İshak eş-Şirâzî açılışa gelmediği gibi bütün aramalara rağmen bulunamadı da. Sonradan öğrenilir ki Şirazî, 'bu medrese halktan gasp edilen araziler üzerinde kurulduğu' söylentiler sebebiyle açılışa gelmemiştir.
Şirâzî'nin ilk dersi vermeye gelmemesi üzerine Ebû Sa'd'ın teklifiyle açılış dersini vermek üzere İbnü's-Sabbağ müderris tayin edildi. Bu vazifeyi kabulde önce tereddüt etse de sonra kabul eden İbnü's Sabbağ'ın müderrisliği 20 gün sürdü. Zira Şirâzî, Nizâmülmülk ve halifenin ricası üzerine ders vermeyi kabul ettiğinden bir müddet sonra vazifesinin başına geçti.
Nizâmülmülk, medresenin masrafları için zengin bir vakıf kurdu. Medresenin yakınında kurulan çarşıdan, arazi, hamam ve dükkânlardan elde edilen gelirler medreseye tahsis edildi. Bu vakfın gelirleri, hocaların, talebelerin ve diğer görevlilerin geçimlerine bolca yetiyordu. Nizâmülmülk tarafından hazırlanan vakfiyede Bağdat Nizamiye Medresesi'nin Şafiîler için inşa edildiği, medreseye vakfedilen arazi, çarşı ve dükkânlardan elde edilen gelirlerin de fıkıhta ve usûl-i fıkıhta Şafiî olanlara tahsis edildiği, medreseye fıkıh ve usûl-i fıkıhta Şaifî olan bir müderris, bir vaiz, bir hâzinü'l-kütüb, bir mukrî' (Kur'ân-ı Kerîm hocası) ile Arap dili ve grameri öğretecek bir hoca tayin edileceği belirtiliyordu. Ayrıca ferrâş ve kapıcılar da Şafii olmalıydı.
Medresede çalışabilmek için gerekli şartların en başında Şafii ve Eş'arî olmak gelirdi. Nizâmülmülk; hocaların, hoca yardımcılarının, memurların ve hatta kapıcıların dahi Şafii olmalarını isterdi. Bu sebeple, medresede ders vermek için mezhep değiştirenler dahi olmuştu. Örneğin, Ebu Bekr Mübarek b. Ebu Talib Vecih Dahhan, Hanbeli mezhebinden Şafiiliğe geçmişti.
Nizâmülmülk ve çocukları zamanında, hocaların ve yardımcıların vezirin emri ile tayin edilmeleri esastı. Tayin edilen hoca, ilk dersi yüksek dereceli memurların, hocaların, âlimlerin ve şairlerin huzurunda, bazen halifenin de katıldığı bir merasimle verirdi. Yeni gelen hocalar, mevcut örf ve âdete uyarak büyük bir ziyafet tertip ederlerdi. Nizamiye Medresesi'ne hoca olmak kolay bir şey değildi. Buraya girebilmek için yüksek bir ilmî seviyeye sahip olmak gerekiyordu.