Arama

Milli benliğimize sahip çıkan isimler

Kültür, bir milletin var oluşunun en somut göstergesi, dünden bugüne gelişinin otobiyografisidir. Kültürü var eden insan, kimi zaman onu çeşitlendirdi kimi zaman da başka yöne çevirdi. Bilhassa yakın tarihimizde geleneksel kültürümüze karşı yok etme çalışması yapıldı. Kültürümüzden sanatlarımıza birçok alan ihmal edildi, görmezden gelindi, başkalaştırıldı veya yok edilmeye çalışıldı. Bunun farkında olup geleneksel kültürümüze ve milli benliğimize sahip çıkan isimler de oldu. İşte, kültürümüzün müteşekkir olacağı o isimler…

  • 19
  • 25
NURİ ARLASEZ
NURİ ARLASEZ

"Medeniyetimizin el yazmalarını çöplüklerden kurtardı."

1910 yılında, İstanbul'da, devrin ünlü ceza avukatlarından Hüsnü Selim Bey'in oğlu olarak dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi'nden sonra Hukuk Fakültesi'ne devam etti fakat tamamlamadan ayrılarak kendisini Hint felsefesine verdi. İngiliz tarihçi Arnold Toynbee ile yakın dostluk kurdu. Elli yıl süreyle topladığı elyazması kitap, ferman, vakfiye, levha ve işlemelerle olağanüstüzenginlikte bir koleksiyon vücuda getirdi. Elyazması koleksiyonu Süleymaniye Kütüphanesi'ne, işleme koleksiyonunu da Topkapı Sarayı Müzesi'ne bağışladı ve Süleymaniye ve Bağlı Kütüphaneleri Geliştirme Vakfı'nı kurdu. Aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısı olan Arlasez, çektiği yedi bin civarında siyah beyaz İstanbul fotoğrafını ve matbu kitaplarını da İslam Sanat Tarih ve Kültür Araştırma Merkezi'ne (IRCICA) bağışladı. 11 Nisan 2000'de vefat eden Arlasez Merkezefendi Kabristanı'na defnedildi.

  • 20
  • 25

Nuri Arlasez, geçmişle birlikte onun kâğıda, belgeye geçmiş varlıklarını da hor gören bir sistemin ve ona uyumlanan gelenekten kopmuş yığınların değersizleştirdiği, hurda ya da çöp olarak gördüğü Osmanlıca neşriyatı toplamaya, kurtarmaya adadı tüm hayatını ve maddi varlığını. Üstelik salt bir birey olarak ve büyük maddi ya da manevi imkânlara sahip olmadan Osmanlı dönemine ait kitap, el yazması, ferman, işleme, hat levhası, hilye gibi neşriyatı ve eserleri günümüze aktaran bir figür oldu. Osmanlı dönemine ait her türlü eser, belge, fotoğraf ve kitabı ömür boyu toplayarak yok olmaktan kurtaran Arlasez hayatının son demlerinde kurtardığı binlerce yazma eser ve belgelerden oluşan koleksiyonu Süleymaniye Kütüphanesi'ne devrederek günümüze ulaşmasını sağladı. İnkâr edilen değerlerin gönüllü bekçiliğine soyunup varını yoğunu harcayarak yok olması veya yurtdışına kaçırılması muhtemel yüzlerce sanat eserini kültürümüze kazandıran Nuri Arlasez "Ben bunları çöplüklerden herkesin sokağa attığı bir vakitte topladım" derdi.

  • 21
  • 25
SADIK ALBAYRAK
SADIK ALBAYRAK

"Din, fikir ve kültür hayatımızı yeni nesillere aktaran mütefekkir"

Sadık Albayrak, 13 Şubat 1942 yılında Trabzon'un ilçesi Çaykara'da doğdu. İlk dinî bilgilerini köyündeki cami hocasından alan Sadık Albayrak, İmam Hatip Lisesi ve Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdiği 60'lı yıllardan sonra İstanbul'un büyük camilerinde vaizlik yaptı. Ancak kendine biçtiği vazife bununla sınırlı kalmadı ve kültürümüzün değerlerini araştırıp ortaya çıkarmaya yöneldi. İslam Medeniyeti Vakfı'nı kurmakla yetinmeyip 8 yıl boyunca bu medeniyetin örtülen izlerini ortaya çıkarmak için Şeriyye Sicilleri Arşivi'nde uzman olarak araştırmalarda bulundu.

Bu yolda çeşitli gazetelerde yazılar yazdığı gibi siyasette de yer aldı. Özellikle 1970'lerden sonra kültürel ve manevi mirasımızı ortaya çıkarmak için var gücüyle çalıştı, Son Çağların İlim Adamları, Son Devir Osmanlı Uleması gibi eserleriyle din ve fikir hayatı konusunda ciddi araştırma ve incelemeler yayınladı. Arşivlerin tozlu raflarından ya da kaybolmaktan kurtardığı pek çok eski harfli eseri kültür hayatımıza kazandırarak, yeni nesillere aktararak kültür ve geleneğimizi yaşatan isimlerin yaşayan son halkalarından biri oldu.

  • 22
  • 25
SEBİLCİ HÜSEYİN EFENDİ
SEBİLCİ HÜSEYİN EFENDİ

"Mersiyehanlık ve zakirlikte zirve"

Hüseyin Sebilci, Türk bestecisi ve müzik eğitimcisi. 1894 yılında İstanbul Fatih semtindeki Sultanselim mahallesinde (bazı kayıtlarda Şehremini) doğdu. Babası İhsan Bey, annesi Âmine Hanım'dır. Annesinin saray mevlidhanlarından olduğu söylenir. Hüseyin Sebilci, seyyid bir soydan gelmektedir. Ağabeyi Mazhar ile birlikte tasavvuf hayatında önemli bir yer edinmiştir. 'Okurlar' soyadını almışsa da bunu hiç kullanmamış, Sebilci kelimesi onun isminde bir sembol olarak kalmıştır. Hüseyin Sebilci 1975'te Üsküdar'da vefat etmiş, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.

  • 23
  • 25

Cumhuriyet döneminin başlarında artık tamamen yüz çevrilen tekke-tasavvuf geleneği ile birlikte ona bağlı olarak gelişen zakirlik, mersiyehanlık gibi sanatlar da tehdit altına girdi. Uşşaki şeyhi Sadeddin Efendi'nin oğlu olarak 1894'te doğan Hüsesyin Efendi klasik müzik ve tekke müziğini daha küçük yaşlarda içinde bulunduğu tekke kültürüyle harmanlanmış ortamda hatmetti. Küçük bir çocukken Muharrem aylarında kardeşi ile birlikte Ehl-i Beyt aşkına omuzunda kırba ile su dağıtan Hüseyin Efendi'nin okuduğu ilahi ve mersiyelerin daha o yaşta herkesi cezbeye getirdiği söylenir. Delikanlılık yıllarında devrin en büyük zakirleri ve musiki üstatlarından dersler alan Hüseyin Efendi dinî musikinin yanında dinî olmayan musikiyi de talim etti ve bu mesleği askeriyede de Mevlevi taburunda mutrip heyetinde yer alarak sürdürdü. Açık oldukları dönemde birçok tekke de zakirlik yaparak dervişleri coşturan Sebilci, tekkelerin yasak olduğu dönemlerde de zikrullaha devam ederek özellikle Ehl-i Beyt'e ithafen okunan ağıtlar niteliğindeki mersiyeleri okuma tavrıyla büyük bir ün kazandı ve mersiyehanlık sanatını yaşattığı gibi o alanda taklit edilemez bir üslup geliştirdi. Nota bilmediği hâlde dinî musikide, bilhassa mersiyehanlık ve mesnevihanlıkta günümüze dek övgüyle bahsedilen bir nam bıraktı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN