Osmanlı'nın bahriye efsanesi: Mahmudiye Kalyonu
Tarihte, hafızalarda yer edinen şahsiyetler olduğu gibi pek çok farklı nesnelerde "özel" kabul edilmekte. Mahmudiye Kalyonu da bunlardan biri. Uzun yıllar "dünyanın en büyük savaş gemisi" olarak anılan bu kalyon, Kırım Savaşı'nın da en önemli şahitlerinden. Osmanlı denizcilik alanında oldukça mühim bir sembol olan gemi için farklı söylentiler mevcut. İşte, Osmanlı'nın bahriye efsanesi: Mahmudiye Kalyonu hakkında bilmeniz gerekenler...
◾ Geçmişten günümüze, dünya üzerinde kurulan devletler pek çok nesne ile zaman zaman özdeşleştirilmiş ve bu şekilde anılmışlardır.
◾ Milletleri, belki de asırlarca sembol edecek olaylar/nesneler daha çok savaşlarda ortaya çıkmıştır. Bu bir; kişi, mekan, gemi olabilir. İşte, bunlardan biri de vatan topraklarımızda vuku bulmuştur.
◾ Mahmudiye Kalyonu, 1828'de Navarin olayından tam iki yıl sonra Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılmış. Yani sultanın emriyle mühendis Mehmet Efendi ile mimar Mehmet Kalfa tarafından İstanbul tersanesinde inşa edilmiştir
◾ II. Abdülhamid döneminde ise kızağa çekilerek sökülmüştür. Üç ambarlı 128 toplu kalyon olarak yapıldığı dönemde "dünyanın en büyük savaş gemisi" olan Mahmudiye Kalyonu, uzun yıllar bu özelliği ile nam salmış.
Barbaros Hayreddin Paşa Camii için hazırlanan minyatürlerin hikayesi
◾ Mahmudiye Kalyonu'nun inşası sırasında Haliç'te Taşkızak Tersanesi'nde bulunan Tuğamiral Aldolplus Slade, şu ifadelerde bulunmuştur:
◾ "Biraz ilerde inşası bitmek üzere olan çok güzel bir gemi vardı. Bu geminin mimarı ve mühendisi Türk ustalarıydı. Ben olduğum yerde deniz mimarisinin bu güzel, bu muhteşem örneğini barbar dedikleri adamlardan birinin yapmış olmasına hayret ediyorum." Evet, Slade'nin bu sözleri Osmanlı'nın denizcilik alanında nasıl bir noktada olduğunu açık bir şekilde gösteriyor.
◾ Tamamen yerli imkanlarla inşa edilen Mahmudiye Kalyonu'nun tasarımı tepeden tırnağa "bir Türk savaş gemisi"dir. Navarin olayından sonra yapılan bu gemiye çok özel bir sembol eklenir.
◾ Halka bir moral olarak gemiye pruva süsü adı altında "kükreyen bir aslan" figürü dahil edilir. Bu sembol tahmin edileceği üzere, Türk milletinin kendisinin güçlü hissetmesi için tercih edilmiştir.